Paylaş
Onu ayağının tozuyla Avrupa turnesinin dönüşünde karlı bir İstanbul gününde yakalıyorum… Kendisi 75. yaşını, grubu Moğollar 54. yılını kutluyor. İkisi de hiç göstermiyor!
Cahit Berkay, 3 Ağustos 1946 günü Isparta’da, şehrin tanınmış terzilerinden Rıfat Bey ile Hacer Hanım’ın ikinci çocuğu olarak dünyaya geliyor. Babası Senirkentli. Anne tarafıysa yarı Ispartalı yarı İngiliz! Annesinin büyük büyük dedesi memur olarak gittiği Mısır’da bir İngiliz ile evleniyor. Cahit Bey, “Bunu dayımın ‘İngiliz damarımı kabartmayın!’ demesiyle öğrenince mavi göz ve kırmızı tenimin sırrı ortaya çıktı” diye gülüyor... Mutlu bir çocukluk geçiriyor. Annesinin ilgisine sonsuz yaramazlıkla karşılık veriyor! Onu yerinde tutan tek obje; evdeki radyo… Pazarları, Muzaffer Sarısözen’in ‘Yurttan Sesler’ programının müdavimi. Dinlediği türküler kulağının aşinası oluyor.
‘Bi Şey Yapmalı’ şarkısından yola çıkarak; 2022’de ‘Ne yapmalı?!’ Yanıtı: “Ne olursa olsun sevgiyi daha çok paylaşmalı.”
DÜĞÜNLERDE KULAĞIMI DAVULLARA DAYARDIM’
İlkokul birinci sınıfta, müziğe olan ilgisini öğretmen akrabaları ‘Hasan Bey Amca’ fark edince Berkay’a bir mandolin hediye ediliyor. Cahit Bey, “Düğünlerde cümbüş, klarnet, davul olurdu. Kulağımı dayayıp dikkatle enstrümanlardan çıkan sesleri dinlerdim” diye anlatıyor: “Müzikte kulak çok önemli; duyduğunu tekrar edebilme... Evdeki ‘Sahibinin Sesi’ gramofonunda klasik Türk müziği ve tangolar dinlerdim. Mandolini de, söylemesi ayıp bayağı iyi çalıyordum!” Bu arada bir sinema salonu hayatına giriyor. Berkay, iki yıl babasının işlettiği sinema salonunda kapıda bilet kesiyor, gişede satış yapıyor, yer yer ‘Makinist Süleyman Abi’ye çıraklık yapıyor!
SENE 1951: Baba Rıfat Bey, Abla Güner Aytaç, Cahit Berkay ve Anne Hacer Hanım
ISPARTALI İSMİM DEĞİŞİNCE… KİM BU KONSERLERDEKİ APO?
1959 yılında aile İstanbul’a taşınıyor. Berkay’ın yeni mahallesi Gümüşsuyu’na adaptasyon kolay olmuyor! Anlatıyor: “Benim ‘geliyon, gidiyon’ diye aksanım vardı.Çocuklar dalga geçince uzun süre kimseyle konuşmadım! İsmim ‘Abdullah Cahit’ ama öğretmen ‘Yalnızca Cahit olsun’ dedi. Mahalleli konserlere gelip ‘Apooo!’ diye bağırınca herkes ‘Apo da kim?’ diye bakardı!” Kabataş Erkek Lisesi’ne devam eden Berkay sinema ve tiyatroya gitmeyi seviyor. Pikapta The Shadows ve Beatles çalmaya başlıyor.
SENE 1951: 4-5 yaşlarında, Isparta...
‘50 YILLIK MÜZİK HAYATIMDA YALNIZCA İKİ DERS ALABİLDİM’
Lise ikinci sınıfta, komşu eve bir gitarla geliyor ve... Berkay anlatıyor: “Komşuya ‘Ver bakayım şunu’ dedim ve sevda başladı! Babam 1962’de ilk gitarımı aldı. Bir de hoca buldu ama iki ders alabildim; maddi olarak bizi zorladı. Kendi kendimi geliştirdim. Bazen ‘Keşke ders alsaymışım’ diyorum, parmaklarımı yanlış kullanıyorum.” Üçüncü sınıfta ilk grubu ‘Siyah İnciler’ kuruldu. Bir yandan da icatlar yapmayı seviyordu; hayali mimar olmaktı.
SENE 1966: Selçuk Alagöz orkestrası...
Soldan sağa: Hasan Sel, Ali Alagöz, Selçuk Alagöz, Cahit Berkay ve Engin Yörükoğlu
1965 YILBAŞI, TAKSİM…
Üniversite sınavında Güzel Sanatlar Akademisi’ni kaçırınca tekrar sınava girene kadar İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne kaydoldu. Müzik bu dönem merkez, oluyor. Cahit Bey anlatıyor: “Selçuk Alagöz gitarcı arıyordu. Aileme bir diploma getireceğime söz vererek ona katıldım. İlk profesyonel konseri 1965’in yılbaşında Taksim Belediye Gazinosu’nda verdim. Turnelerden iyi kazanıyorduk. Hem de popülersin! Yeniden sınava girmekten vazgeçtim. 8’inci senemde mezun olup, anne babama diplomayı getirdim!”
SENE 1968
Koyun postundan kostümler…
“Hürriyet’in düzenlediği Altın Mikrofon Yarışmaları Türkiye’de bugün ‘pop müzik’ ortamının oluşmasını sağladı. 1968’de Moğollar ile finale kaldık. Kostüm için koyun postları almıştık. Fena halde kokuyorlardı! Herkes ütülü kostümlerini, şık sandıklarda getirdi. Bizim kıyafetlerse bir çuvaldan aşağı döküldü! ‘Ilgaz’ şarkısıyla üçüncü olduk.”
MOĞOLLAR… YETERİ KADAR HAŞİN VE GADDAR!
Sene 1960’lardı… Dönemin ‘pop’u, klasik türküleri Batı müziği enstrümanlarıyla çalmaktı. Cahit Berkay, devam ediyor: “Billur gitarların yerini sert sesler aldı. Engin Yörükoğlu, Hasan Sel, Murat Ses ve Aziz Azmet ile Moğollar’ı kurduk. Grubun adını Hollandalı bir gazeteci koydu. O dönem haşin isimler modaydı; bize ‘Moğollar yeteri kadar gaddardır!’ dedi, hak verdik (gülüyor).”
SENE 1970: Lyon, Fransa’da... ‘Üç etek’ kostüm ve yaylı tamburla.
ORTAM YIKILIYORDU
Cahit Berkay, “Yaptığımız müziğe ‘Anadolu rock’ demiştik ve ortam yıkılıyordu!” diye devam ediyor: “Öztürk Serengil bizi çok destekledi. İlk afişimizi onun filmlerde kullandığı kılıç ve kalkanlarla yapmıştık. Hayalimiz yurtdışında meşhur olmaktı! 1970’te Fransa’da bir albüm yaptık. Bir yıl Barış Manço ile çalıştık. Sonra Cem Karaca ile ‘Namus Belası’nı yaptık. Şarkı hit olunca turneler başladı. Biz bir türlü Fransa’ya gidip meşhur olamıyorduk! ”
“Cem Karaca öyle bir dostumdu ki… Ona, ‘Ne zaman ihtiyacın olursa Cahit her zaman hazırdır’ derdim, o da bilirdi...Cem de benim için öyleydi.”
BARMEN, USTA, MÜTEAHHİT…
Askerlik dönüşü grubunun dağıldığını gören Berkay, müzik kariyerine bir ‘es’ verdi. Anlatıyor: “Paris’te kitap sattım, kiremit döşedim, lokanta işlettim. Amsterdam’da barmenlik yaptım. 1982’de Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Akrabam Oktay Ağabey, Irak’la iş yapıyordu. Üç sene beraber çalıştık. Bağdat’a gidip geliyordum; ihracatçılığı öğrendim.”
SENE 1977: Amsterdam’da barmenlik günleri, Cafe Bonjour...
SAHNELERE MUHTEŞEM DÖNÜŞ…
Yaklaşık 18 sene süren ara, 1993’te son buldu… Berkay anlatıyor: “Kenan Evren kuşaklar arası kültür akışını yok etmişti. 1990’lı yıllarda gençler ‘Bu ülkede müzik Mars’tan mı geldi…’ diye araştırmaya başladı. 1993’te Kaan Ertem, Leman dergisinde ‘Moğollar tekrar bir araya gelsinler, müzik yapsınlar!” diye imza kampanyası başlattı … Ben, Engin ve Taner Türkiye’deydik. Serhat Ersöz’ü de aramıza aldık ve tekrar başladık. Halen devam!”
Bugün, solistleri Emrah Karaca ve baterist Kemal Küçükbakkal’ın katılımıyla tüm konserleri büyük ilgi görüyor. Sırrı nedir? Berkay, “Samimiyet” diye yanıtlıyor:
SENE 1977-78
KÜLTÜRÜNÜ İYİ TANIYACAKSIN!
“Hiçbir şarkıyı ‘satsın’ diye yapmadık. Rock müzisyeninin muhalif tarafı vardır. Bunu müziğine aksettiremiyorsa ona ‘rock’çı denemez. ‘Anadolu rock’ın sırrı kendi kültürümüzden beslenmesi… Çok okuyacaksın. Kafiye olsun diye yazılmış şarkı sözleri iki ay sonra unutulmaya mahkum. Anadolu’da inanılmaz bir kaynak var. Çocukluğumdan beri dinlediğim türküler bana sonra beste yapma duygusunu aşıladı.”
“Grup içinde prensibimiz; vicdanlı ve demokratik olmak. Başarıyı ayakta tutmak çok önemli. Temel prensipler değişmeyince saygı gören bir insan oluyorsun. Vicdanlı olunca sevmesini, sevgiyi paylaşmasını biliyorsun… Beraber şarkı söylemek ne kadar güzeldir…”
SELVİ BOYLUM MELODİSİ ON DAKİKADA ÇIKTI
Devlerin aşkı, Selvi Boylum Al Yazmalım, Çiçek Abbas, Çöpçüler Kralı... Bu filmlerin ortak özelliği, içinde Cahit Berkay müziği barındırmaları... Bugüne kadar müzik yaptığı film sayısı 200’e yakın. Sinema macerasını şöyle anlatıyor: “1974’te ‘Fırat’ın Cinleri’ filmiyle girdim. Ufacık bir ekranda filmi izlerdik. Gece besteleri yapar, ertesi gün de stüdyoya girerdik.” Melodilerinin bu kadar akılda kalıcı olabilmesinin sırrı nedir? Berkay, “O duyguyu yakalayabilmek için filmin içinde, adeta oyuncuların arasında dururdum” diye yanıtlıyor: “Sırrım; film nerede geçiyor diye sormak, oranın enstrümanlarını kullanmak. Mesela ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filmi Osmaniye’de çekilmiş. Bağlama denedim, olmadı. Eski curamı çıkardım. On dakika sonra o melodi çıktı. Yapımcı İrfan Akgün ‘Filme öyle bir müzik yap ki insanlar çıkışta ıslıkla çalsınlar!’ demişti. En az 10 yıldır film müziği yapmıyorum. Yeşilçam’da müzik işçisi olmak istiyorsan özveri kapasitenin çok yüksek olması lazım! Para bazen gelir, bazen gelmezdi.”
SENE 2020: Kızım Müge ve torunum Deniz, ben ve pandemi sakalım…
“Cahit Berkay müzik dışında neler yapmayı sever?” Yanıtı: “Torunumla vakit geçiriyorum. Her gün mutlaka bir gazete okuyorum. Ülkemde ne olup bittiğini takip ediyorum.”
Paylaş