Paylaş
DIŞ piyasalar devam eden ticaret savaşının etkisinde denge bulmaya çalışıyor. ABD Başkanı Trump, Çin hariç diğer ülkelere vergileri 90 gün süre ile erteleyince Avrupa biraz rahatladı ve borsalarda tepki yükselişleri görüldü. Avrupa borsaları daha güçlü. Bu görünümde; ABD’nin Avrupa’ya gümrük tarifelerini diğer ülkeler seviyesine (%10) indirmesi, Avrupa Birliği’nin ABD’ye aynı şekilde karşılık vermesi ve müzakereye hazır olduğunu açıklaması önemli rol oynadı.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşında ise doz gittikçe artıyor. ABD, Çin’e uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 145’e yükseltince Çin de yüzde 125’e çekti. Bu durum piyasaları biraz daha gerdi. İki ülke arasındaki ticareti neredeyse imkânsız hale getiren olay, dünyanın en çok üreteni ve tüketeni veya alanı-satanı arasında el yükseltilerek karşılıklı “düelloya” dönüştü. Trump “Çin ile ne olacağını göreceğiz, onlarla bir anlaşma yapabilmeyi çok isteriz” demesine rağmen iki taraftan da geri adım henüz yok. Trump tüccar zihniyetiyle Avrupa ve diğer ülkelere yaptığı gibi Çin’e de deyim yerinde ise “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” politikası güder mi? Ticaret savaşının sürdürülemez noktaya ulaşması bu ihtimali gündemde tutuyor.
Son gelişmelerden ABD de olumsuz etkileniyor. “Her akım karşıtını besler” anlayışından hareketle ABD karşısındaki devletler, ortak hareket etmeye başladı. Avrupa ve Asya, ABD’ye karşı ittifaka gidiyor. ABD hamleleri bumerang gibi ona geri dönerken dolar zayıfladı, ABD tahvillerine ilgi azaldı. ABD’nin gücünde doların konumu malum.
BUMERANG ETKİSİ DOLARI ZAYIFLATTI
Diğer yandan ABD’de enflasyon ve resesyon riski (stagflasyon) artıyor. Çin, Avrupa Birliği (AB) ve Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ülkelerindeki ticaret ortaklarıyla işbirliğini geliştirmeye yöneldi. Avrupa Birliği’nde son yıllarda kendi içinde zayıflayan bağlar yeniden kuvvetlenmeye başladı.
Bir diğer soru, Çin ABD’ye satamadığı malları ne yapacak? Diğer ülkelere pazarlamaya çalışacak elbette. İhracata dayalı ve borçlu ekonomisiyle Çin dışarıya mal satmak zorunda. Çin’in ucuz malları diğer ülkeleri rekabet açısından zorlayacak haliyle. Bu açıdan bakılınca ABD ile Çin’in makul bir noktada anlaşması küresel ekonominin de hayrına olacak. Bir de gelecek bir zaman diliminde Çin’in ABD’nin yerini alması olasılığı ve ABD’nin Çin’in önünü kesmek için bu hamleleri yaptığı yönünde değerlendirmeler var.
Bu aşamada çok da öne çıkmayan ancak ihtimal olarak dillendirilen Çin’in elindeki ABD tahvillerine ilişkin sorular mevcut. Çin yaklaşık 760 milyar dolar ile en fazla ABD tahvillerine sahip Japonya’dan sonra ikinci ülke. Henüz çok olası görülmese de bazı kesimlerde ‘Çin bir silah olarak bu tahvilleri satışa başlayabilir’ kaygısı var. Bu ihtimal gerçeklik kazanırsa, ABD tahvil faizlerinin yükselmesiyle 29 trilyon doları bulan ABD tahvil piyasasını dalgalandırması ve belirsizliğin artması söz konusu olur. Ancak henüz olayın o noktaya taşınmadığı da yine kabul gören bir durum. Güvenli liman olarak görülen ABD tahvilleri için bazı haber kaynaklarında ‘riskli varlık’ muamelesi yapıldığı yönünde bilgiler geçti. Panik ve aşırı piyasa dalgalanmalarında bu tür yorumlar çıkar. Fakat uzun yıllara dayanan ve temeli olan mevcut düzenin değişmesi elbette kolay değil.
PİYASALAR HAREKETLİ
Geçen hafta; enflasyon kaygısı, diğer yatırım araçlarındaki zararlara bağlı teminat tamamlama, uzlaşma kaynaklı borçlarla oluşan açıkların kapatılması ve yabancı ilgisinin azalması gibi gerekçelerle ABD tahvillerine gelen satışlar faiz oranlarının yükselmesine neden oldu.
Bu durum güvenli liman algısının tekrar altına yönelmesine yol açtı ve zayıf doların da katkısıyla altın fiyatlarında yeni zirvelerle rekorlar geldi. Ayrıca Fed’in faiz indirim beklentilerinin güçlenmesi (4-5 kez faiz indirimi) ve Çin başta olmak üzere bazı merkez bankalarının altın alımlarını sürdürdükleri haberleri altın fiyatlarındaki çıkışa destek verdi.
Petrol fiyatlarındaki düşüşte ise ABD’deki resesyon fiyatlaması ve buna bağlı olarak talepteki zayıflama beklentileriyle OPEC+ arz artış kararı etkili oluyor. Petrol fiyatındaki düşüş enflasyon açısından bir avantaj olarak görünebilir. Bu durum petrol ithalatçısı Türkiye için de önemli. Ayrıca; ağırlıklı olarak Euro üzerinden ihracat yapan (%41-42), buna karşılık dolar ile borçlanıp ithalat yapan Türkiye açısından elverişli bir ortam gibi görünebilir. Fakat küresel ekonomideki olası bir yavaşlama bu avantajların etkisini minimize edebilir.
Dikkat çeken diğer gelişme, dolardaki zayıflama ve Euro’daki güçlenmenin ivme kazanmasıydı. Zayıflayan dolar endeksi, Temmuz 2023 tarihinden bu yana ilk defa 100 seviyesinin altını test ederken Euro/dolar paritesi ise Mart 2022’den bu yana en yüksek seviyesi olan 1.1474’ü gördü. Haftanın kapanışı; ABD 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4.49, Euro/dolar paritesi 1.1360, dolar endeksi 99.89, altının ons fiyatı 3.236 dolar, gümüş 31.91 dolar, brent petrol 64.76 seviyelerinden oldu.
Önümüzdeki hafta yine ABD-Çin arasındaki gelişmeler izlenmekle birlikte Euro Bölgesi, İngiltere, Japonya enflasyon verileri (TÜFE), Çin büyüme datası (GSYH) ve faiz indirimi beklenen 17 Nisan Perşembe günkü Avrupa Merkez Bankası toplantısı takip edilecek.
Ekonomik gündeme ek olarak izlenmesi gereken jeopolitik gelişmeler arasında ABD-İran görüşmelerinin sonuçları da var.
Geçen hafta ABD Başkanı Trump, İran’ın anlaşmayı reddetmesi durumunda, gerekirse askeri hamlede bulunacaklarını ve bu hamleye İsrail’in de dâhil olacağını ifade etti. İran’ın nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini söyleyen Netanyahu, bunun ya anlaşma ya da “askeri seçenekle” sağlanabileceğini savundu. Dileriz anlaşırlar. Zira, piyasaların bu kadar olayın üzerinde bir de bu gerilimi kaldırması zor olacak.
HAFTAYA GÖZLER MERKEZ’DE
İç piyasalar dışarıdaki gelişmeleri takip ediyor. Siyasi gelişmelerin nispeten durulmasıyla dışarıya göre daha sakin bir seyirden söz edilebilir. Ancak 19 Mart ile başlayan siyasi sürecin makro ekonomik verilere yansımaları azalarak da olsa devam ediyor. BIST100 Endeksi’nde tepki yükselişleri zayıf kaldı. Bu görünümde yabancı satışlarının sürüyor olması önemli paya sahip.
TCMB verilerine göre son üç haftada toplamda hisse ve tahvil bono satışları 6.388 milyon doları buldu. Aynı hafta TCMB brüt rezervlerinde 2.2 milyar dolarlık düşüş, bankaların yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında ise 4.5 milyar dolarlık yükseliş gerçekleşti. Dövize yönelim sürüyor. TCMB brüt rezervler 154.2 milyar dolara gerilerken 31.1 milyar dolara çekilen swap hariç net rezervlerinde ise düşüş biraz daha belirgindi. Dış piyasalardaki gelişmelerle CDS’ler, 360-370 seviyelerine kadar yükseldi.
FAİZ ARTIŞI BEKLENMİYOR
Önümüzdeki hafta önemli konu başlıklarından biri 17 Nisan Perşembe günkü TCMB toplantısı ve faiz kararı olacak. Beklentiler faizin sabit bırakılacağı yönünde. Kurların denge bulmaya başlaması ve mart enflasyon verilerinin beklentilerin altında kalmasıyla faiz artışı öngörüleri azaldı. TCMB muhtemelen bekle-gör moduna geçebilir. Yine de kararı ve toplantı metnini görmek gerek. Kurlarda ise; dış piyasalarda Euro’nun güçlenip doların zayıflaması iç piyasalara da yansıdı. Euro/TL kuru yükselirken dolar/TL yatay seyrediyor.
BORSADA DESTEK ARAYIŞI SÜRÜYOR
Borsada tepki çıkış denemeleri zayıf kalırken düşüş eğilimi ve satış baskısı korunuyor. İlk destekler 9.260 ve 9.050 seviyelerinde görülürken sonraki destekler 8.870 ve 8.560 noktalarında bulunuyor.
Yukarı yönlü hareketlenmelerde ilk dirençler ise 9.580 ve 9.830 seviyelerinde. Olası tepki çıkışının devamı için 9.830 seviyesinin geçilmesi önemli olacak. Endekste destek noktalarında tepki alımları görülebilir. Ancak olası tepki yükselişlerinin güç kazanması olasılığı zayıf.
Yukarıda yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir, yatırımcı profilinize uymayabilir.
Paylaş