10 günlük Los Angeles seyahatinden evime dönmüştüm ki otomobilimi, park ettiğim yerde, önüne kilitli demir bir kazık çakılmış halde, olduğu yere hapsedilmiş buldum.
Tam da Mehmet Yılmaz’a, işini bilenin Boğaz sırtlarında istediği inşaatı yapabildiğini anlatmaya çalıştığım yazımın yayınlandığı gündü.
Boğazda yürüyüş sahilinin önüne gezi teknelerinin bağlanmasına kimsenin ses çıkartmamasını eleştiren Mehmet Yılmaz, kazmayı küreği kapıp Arnavutköy sahilinde kendine bir ev yapmaya kalkışsa belediyenin ve Boğaziçi İmar’ın anında önüne dikileceği örneğini vermişti.
Ben de Yılmaz’a, sahilden birkaç yüz metre yukarı, Boğaz sırtlarına doğru çıkmasını önermiş, Boğaz sırtlarını işgal eden gecekondulara, bahçelerini sokaklara taşıran konaklara karışanın olmadığını hatırlatmıştım.
Beşiktaş Belediyesi yememiş içmemiş, aman bu bizim Yurtsan Atakan’ın yüzünü kara çıkartmayalım demiş olacak. Ki Ulusoylar’dan birinin malikanesinin çevresindeki tüm yolları kazıklarla kuşatıp, sefil halkın kullanımından almış zengin işadamımızın kullanımına tahsis etmiş.
Ulusoy-Ünal dükalığı hükümdarlığın sınırlarını yeşil demir kazıklarla çevrelerken, özel korumalar aracılığıyla tüm mahalleye -otomobilinizi dükalık sınırlarımızdan derhal çekin- fermanını tebliğ etmekten de geri durmamışlar.
Kazıklardan birini de, Ulusoylar’ın belediye tahsisli, sokaktan devşirme otoparkına park ettiğim otomobilimi olduğu yere mıhlayacak ve sokakta Ulusoy-Beşiktaş Belediyesi dükalığının borusunun öttüğünü gözüme sokacak şekilde zafer anıtı gibi tamponumun önüne dikivermişler.
Nasıl bir ülkede yaşadığımı bir gün bile unutturmamaya yeminli şişkin bir kadronun varlığından ciddi bir şekilde şüphe duymaya başladım. Medeni bir ülkeden her dönüşümde, ülkemin acınası durumunu yüzüme çarpan bir kanıtla karşılaşmamın süresi asla 24 saati geçmiyor.
Ulusoy-Ünal ittifakı, belediyecilikteki başıbozukluğun dozunun nereye vardığını gösterse de münferit bir olay değil başını alıp gitmiş kaosun sayısız örneklerinden biri maalesef. İstanbul’un, Türkiye’nin tamamı bu gibi ittifakların işgalinde çünkü.
Oto galerileri kaldırımları işgal ediyor, belediyeler ve emniyet artık hangi nedenlerleyse göz yumuyor. Hıncal Uluç yıllarca yazdı, kimse kılını bile kıpırdatmadı.
Her sokakta bir kuka terörü. Çiçekçisi, kuaförü, nalburu her önüne gelen dükkanının önüne bir kuka koyuyor, Allah’ın sokağını müşterilerinin otomobillerine rezerv ediyor.
Neredeyse her evin, her apartmanın önünde asma kilit takılı iki demir kazık. Mehmet Yılmaz’ın olmayacak bir örnek niyetine yazdığı gibi eline kazmayı kapan asfaltı delip, kazığını çakıyor. Ne karışan var, ne soran.
Sahiller kapanın elinde kalmış. Gemisini yürüten kaptan, işini sahil gezi yollarına çaktığı sağlam kazıklara bağlıyor.
Bize de işte böyle her yurtdışı dönüşünde mızmızlanmak düşüyor. Neyse ki iki gün içinde boyumuzun ölçüsünü alıp nerede yaşadığımızı hatırlıyoruz da, oturuyoruz oturduğumuz yerde.
Parklarda yatalım da köpek ve piknikçi pislikleri ne olacak
Sayın Kadir Tokbaş,
Basından takip edebildiğim kadarıyla, köşe yazarlarının eleştirilerine duyarlı bir başkanmışsınız.
Ayşe Arman’ın eleştirisine kayıtsız kalmamış ve Bebek Parkı’nın çimlerine uzanıp müzik dinleyenleri dürtükleyen görevlilerinize yeni talimatlar vermiş ve bundan vatandaşlarımıza müdahale etmemelerini bildirmişsiniz.
Güzel, çok sevindim. "Artık ben de parklarda, çimenlere uzanıp, doğanın keyfini çıkartırım" dedim.
Gelin görün ki, keşke iş görevlilerin dürtükleyip, dürtüklememesi kadar basit bir iş olsa.
Parklarınızdan birine gidip, çimlere uzanmaya kalkışın lütfen.
Sizi temin ederim ki, seçtiğiniz park, uzanmaya çalıştığınız köşe hangisi olursa olsun, görevlilerin dürtüklemesine gerek kalmadan atmaya çalıştığınız elektriğin birkaç katıyla yükleneceğinizden eminim.
Yatar yatmaz burnunuzun dibinde ya bir köpek pisliği, ya da piknikçilerin bıraktığı bir çöple karşılaşma olasılığınız bahisçileri bile ürkütecek kadar yüksektir.
Sizden istirhamım şudur. Lüften görevlileri, çimlere yatanları rahatsız etmemeleri konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti, parklardaki çimlik alanların temiz tutulması için de gösteriniz.
Köpeklerinin pisliğini temizlemeyen sosyete bozuntularıyla, kendi pisliklerini temizlemeyen pijamalı piknikçilere aman vermeyiniz.