Paylaş
Oraya buraya savurduğu tehditler, ayaklar altına aldığı değerler, sarstığı dengeler amansız bir Trump karşıtı yapıverir insanı birden.
Zaten seçimlerden önce de dememiş miydik... Birçok konuda üzer ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ile özel ilişkisi ve Türkiye için yapabilecekleri dolayısıyla Kamala Harris olmasındansa Trump yeğdir.
Fakat bir de şöyle bir kusuru var demiştik... İsrail sevgisi de aşırı olacak desteği de.
Peki bu sarsılmaz İsrail aşkı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sahip olduğu özel ilişki karşı karşıya gelirse Trump nasıl sınanacaktı?
4 Şubat’ta Netanyahu’nun Beyaz Saray’a ilk gelişinde İsrailli bir sözcü ile ayaküstü sohbet etmiştim.
Türkiye’nin Suriye’de artan rolünden de Erdoğan’ın Suriye’deki etkisinden de rahatsız olduklarını açık açık anlatmıştı.
Hatta daha sonra öğrendiğime göre Netanyahu Oval Ofis’te Türkiye’yi Trump’a basbayağı şikâyet etmiş.
Geçen gün Netanyahu apar topar Beyaz Saray’a geldiğinde yine Türkiye’yi şikâyet edeceğini biliyorduk.
Netanyahu Türkiye’yi Suriye’de istemiyor. Hatta Türkiye’nin Suriye’nin güneyinde askeri üsler kurma ihtimali Netanyahu’yu çıldırtıyor.
Amerika’da devirdiğim 5 senede gördüğüm şey şudur...
- İsrail Başbakanı bir taleple geldiyse yüksek ihtimalle eli boş dönmez.
- İsrail Başbakanı bir ülkeye karşı baskı istiyorsa genelde alır.
- İsrail Başbakanı “Yahudi devletinin güvenliği mevzu bahis” diyorsa akan sular durur.
Yalan değil, biraz çekiniyordum.
Yayınlarda ısrarla “Bu aralar Trump’ın aklına da diline de gelmesek iyi olur” diyordum.
Hele hele Netanyahu’nun hususi olarak Türkiye’yi şikâyete geldiği bir Washington ziyareti her şeye gebeydi.
Peki ne oldu? Trump...
- Erdoğan’dan övgüyle bahsetti.
- Geçmişe bir çizgi çektiğini söyledi.
- Suriye artık Türkiye’nindir dedi.
- Netanyahu’ya “Sorununu çözerim ama akıllı ol” dedi.
Bakın... İsrail Başbakanının şikâyet ettiği ülkeden bir Amerikan başkanının övgü dolu sözlerle bahsetmesi, liderine toz kondurmaması, bir de üstüne üstlük konuğuna kameralar önünde “Makul olmak zorundasın” demesi tarihte eşsiz olabilir.
Hadi gelin kabul edelim...
Fikirden, partiden, görüşten bağımsız olarak 7 Nisan milattır, 7 Nisan umuttur, 7 Nisan değişen dünya düzeninde Türkiye’nin sahip olduğu yeni konumdur.
TRUMP HAKLI MI
PİYASALAR kan gibi kıpkırmızı...
Trilyon dolarlar çay suyu gibi buharlaşıyor...
Dünya panik içinde bir bilinmeze sürükleniyor...
Geçen haftadan beri en çok aldığım soru şu: Trump ne yapmaya çalışıyor?
Değişen dünya derken, artık yepyeni bir küresel düzen kuruluyor derken ekonomiyi ve ticareti es geçmek olur mu?
Bir bakalım...
- Amerika’nın borcu 36 trilyon dolar.
- Yıllık dış ticaret açığı 1 trilyon dolar.
- Sadece borcuna ödediği yıllık faiz devasa savunma bütçesini bile aşmış.
- Dünya ürün imalatındaki payı 20 yılda yüzde 28’den yüzde 17’ye inmiş.
Yani? Üretimden giderek uzaklaşan, sürekli borçlanıp ayağını yorganına göre uzatmayan, askeri ve teknolojik alanda Çin tarafından sollanan bir Amerika var.
Trump ne diyor?
- Burada üreteceğiz.
- Masrafları kısacağız.
- Çin’i dize getireceğiz.
- Yeniden büyük olacağız.
Adam haklı mı? Haklı.
Endişelendiği şeyler Amerika’nın süper güç tahtını sallıyor mu? Sallıyor.
Peki reçete doğru mu? Onu bilemiyorum işte. Bu küresel kapitalist düzen 80 yıldır Amerika’yı ihya etti. Dünyanın süper gücü yaptı. 7 kıtada at koşturmasını, ona buna parmak sallamasını, dünyayı kendine mahkûm etmesini mümkün kıldı.
Amma velakin... Deniz bitti.
Bu düzen yalnızca Amerika’ya çalışma dönemini arkasında bıraktı.
Rakipler artıyor. Hem de bu rakipler Amerika’dan daha iyi ve daha çabuk olmaya başlıyor.
Amerika ceketini alıp bu küresel düzenden ayrılıyor ama...
Yerine ne koyacak? Bu kumar tutacak mı? Eğer yuvarlanırsa dünyayı da kendisiyle birlikte alaşağı edecek mi?
ABD Dışişleri Bakanı Rubio ne diyor?
”Üreten bir ülke olduğumuz zamanlara geri dönmemiz gerekiyor.
Bunu başarmak için de küresel ticaret düzenini sıfırlamamız gerekiyor.”
Rubio, Coşkun Sabah dinler mi?
Gelmez o günler / Dönmez o günler / Mazide kaldı hep...
CEBİN Mİ DAVAN MI
FOTOĞRAF Trump’ın yemin töreninden. Üç kişiye dikkat.
Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos.
Dünyanın en zengin üç insanı.
Bu üçlünün o günden beri kaybettiği para 200 milyar dolara dayandı.
Bu üçüne ne yaparsan yap ama cebiyle sınama...
Şimdi asıl soru şu... Yolun yolumuzdur Başkan deyip desteğe devam mı? Yoksa onlarca milyar dolar buhar olup uçarken homurdanmaya
başlarlar mı?
“Sıfır gümrük vergisi istiyorum” diyen Musk’ın gümrük vergisi eleştirilerine bir bakın... Dediğimi anlayacaksınız.
KİRAZ ÇİÇEĞİ VE BAHAR
1912 yılında başlıyor her şey,,,
Tokyo Belediye Başkanı Yukio Ozaki, ABD ve Japonya arasındaki dostluğa binaen 3 bin kiraz çiçeği hediye ediyor Washington’a.
O zamandan bu yana her mart sonu bu siyaset ve entrika dolu, hayatın hızla yitip gittiği, ‘an’ın değerinin bilinmediği şehirde bir şiir gibi açar kiraz çiçekleri.
Her yer pembe beyaz bir örtüye bürünür. Lakin kısadır...
Birkaç hafta içinde solar gider bu büyüleyici temaşa.
Geçen pazar Sara ve Alperen ile kiraz ağaçlarını görmeye gittik.
Kiraz çiçekleri Japon kültüründe hayatın gelip geçiciliğini, güzelliğin faniliğini temsil edermiş.
Washington’ın en güzel detaylarından bu kiraz çiçekleri, bizim için hayatı birkaç saatliğine durdurdu. Bahşedilen güzelliğin farkına varmamıza vesile oldu.
Paylaş