Ne büyük insandın sen Vaso teyze!

Tanıyınca bizde derin izler bırakan insanlar vardır. Hayat hakkında bakış açımızı zenginleştiren, karizmatik insanlar. Suadiyelilerin, Bozcaadalıların ve Turgutreislilerin ‘Vaso teyze’si, Dr. Vasiliki Ebussuutoğlu da öyle biriydi işte.

Haberin Devamı

Moda, Karaköy ve Vali Konağı Caddesi’ndeki Beyaz Bakkal’ın sahibi Sotiri’nin ve Eftalya’nın kızıydı. Ailenin hali vakti yerindeydi. Ancak, 1942’deki Varlık Vergisi her şeyi altüst etti. Beyaz Bakkal kapandı. Sotiri 5 çocuğunu bırakıp Aşkale’ye sürgüne gitti.
Anne Eftalya’nın etinden tırnağından biriktirdikleriyle önce Taksim’deki Zapyon Lisesi’ni ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Takvimler 1949’u gösterdiğinde Vasiliki çiceği burnunda bir doktordu. Alman Hastanesi’nde çalıştı, Taksim’de muayenehane açtı.
6-7 Eylül 1955 olaylarını yaşadı. Yolunu kesen çapulculardan, iki Türk arkadaşının “Ya o bizim kardeşimiz. Rum değil” demeleri sayesinde kurtuldu.

RUMDAN GELİN, TÜRKTEN DAMAT OLUR MUYMUŞ?

/images/100/0x0/55eae90bf018fbb8f89e86e9

Haberin Devamı

1957’de cebinde 20 dolarla ABD’ye gitti. Queens’teki Elmhurst Hospital’in acil servis, iç hastalıkları ve radyoloji bölümlerinde tam 5 yıl çalıştı. Bir gün yolda karşılaştığı İstanbullu Rum bir tanıdığı “Onu Moda’dan tanırdım ne güzel elyazısı vardı” dediğinde, babası Sotiri’nin öldüğünü ve bunun kendisinden gizli tutulduğunu anladı.
Anne Eftalya da “Dön artık” deyince, İstanbul yolu göründü.
İstanbul’da tanıştığı ve ABD yıllarında mektuplaştığı Hasan Ebussuutoğlu ile ailelerin karşı çıkmasına rağmen 1962’de evlendi. Ağabeyi Yorgo, yıllarca kendisi ile konuşmadı. 6-7 Eylül’ün yaraları kapanmamışken ‘Türk damat’ da ne demekti?
Hasan Bey ise Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan 2. Selim döneminde Şeyhülislam olan devrin en önemli âlimlerinden Ebussuut Efendi soyundandı. Annesi Nahide hanım da Muhsinzade Mehmet Paşa soyundan. Böyle bir aile için ‘Rum gelin’ de ne demekti?
İki yıl sonra oğulları Bora doğdu. Vaso teyze, Beşiktaş’ta iç hastalıkları uzmanı olarak çalıştı. 1974’te Suadiye’de ilk dispanseri kurdu. Burhan Kutluay aile dostlarıydı. Hastaları arasında kısa pantolonlu İbrahim Kutluay da vardı.
Zamanla kendisini Ebussuutoğlu ailesine kabul ettirdi. Saygıyla sevgiyle “Ben Vaso’yum” dedi. Hasan Bey 2001’de ölünce dünyası bir kez daha yıkıldı ama bir kez daha dimdik ayakta kaldı.
Yaşı 70’i geçtiğinde resme, takı tasarımcılığına merak sardı. Cağaloğlu Basın Müzesi, ‘Uskumrular’ temalı tablosunu envanterine aldı. Camiada, hem fırça tutan eli hem de gözü ve sözüyle saygın bir isim oldu. Ressam Naile Akıncı can dostuydu. Bozcaada’da yıkık Ayios Efstratios şapelini restore ederek adadaki Rumların kullanımına açtı. Adaya her gittiğinde sağlık ocağında tek kuruş almadan hastalara şifa dağıttı. Koyu bir Galatasaraylıydı. Eşi Hasan bey yıllarca Galatasaray’ın yüzme, sutopu ve kürek branşlarında yöneticilik yapmıştı. 1969’da Kalamış tesislerinde çekilen Galatasaray bayrağını eliyle diken de Vaso teyzeydi.
Hep bakımlıydı hep alımlı. Gözlerinde nur, hep günü yaşardı. Her gün Hürriyet’ini okur, hem Türk hem Yunan televizyonlarındaki haber bültenlerini kaçırmazdı. Ya mizah anlayışı? Yanına para almayı unutup bindiği minibüsün şoförüne “Bak burası benim bostanım. Git kavun al, ödeşelim” diyecek kadar.
Geçenlerde Kadıköy’deki Aya Triada Kilisesi hınca hınç doluydu. Rumu, Türkü onu sevenler, ona ‘teyze’ hatta ‘anne’ bile diyenleri, bayramları-yortuları aynı sevinçle kutlayan Vaso teyzeyi son yolculuğunda yalnız bırakmadı. Dopdolu yaşadı. Son gününe kadar da “Ben yaşlanmadım. Kabahat kısa olan hayatta” sözünü söyleyeni haklı çıkardı.
Vasiliki Ebussuutoğlu teyzemdi.

Yazarın Tüm Yazıları