Paylaş
Atina’nın Pangrati semtindeki büyük parkın tam karşısında 1964 yılında açıldı ‘Lentzos cafe’. Sahibi Hristo ilk başta pasta, meşrubat satıyordu. Günün birinde kahveyi az suyla mikserde çalkaladı. Tadını beğendi ama bir şey eksikti. Şeker katınca kahvenin krema gibi köpük yaptığını gördü. Biraz da süt kattı. Daha da lezzetli oldu. Biraz daha soğuk olması gerek diye düşündü. Birkaç parça da buz ekledi. Eh yudum yudum içilmesi için de pipet. Frape’nin adı-şanı kısa sürede yayıldı Atina’da. Lentzos, esnaf mekânı olmaktan çıkıp sosyetenin uğrak yeri oldu. Gün geldi tam bin bardak frape sattı Hristos.
O kadar ünlüydü ki “Lentzos’ta oturup frape içerken, seni bir başkasıyla gördüm” diyen bir şarkı bile yazıldı.
Zaman melodiler gibi değişti, Pangrati’de onlarca kafe açıldı, espresso, latte gibi yeni lezzetler geldi ama ‘Lentzos cafe’ ayakta kaldı. Sosyete uğramaz oldu ama gençlerin buluşma yeriydi. Müşteriler herhangi bir frape değil ‘a la Lentzos frape’yi yudumluyorlardı. 2009’da kriz patlayınca gençler de gelmez oldu. Frape’nin mucidi ekonomik krize boyun eğdi.
Hristo dükkânı kapattı ama yine de eşsiz frape’sinin sırrını açıklamıyor. “Yumurta ya da krem şantiyi kattığım iddia ediliyor. Külliyen yalan. Kahve kaliteli olmalı, şeker ve su ayarı da önemli. Bir de frapeyi hazırladıktan sonra üstüne biraz kahve ekliyorum” diyor. Frape içenlere de bir nasihati var: “Mutlaka şeker katın.”
Kapanmadan önce en ‘yağlı’ müşterisi her gün iki saat içinde dört frape içen bir polismiş. En kötüsüyse arada bir gelip de sekiz saatte bir frape içen bir genç.
Söz kahveden açılmışken, Türk kahvesi-Yunan kahvesi için de bir çift söz. Ege’nin iki yakasında ‘cacık-caciki’ ya da ‘köfte-keftedes’ tartışmalarında olduğu gibi ‘Türk kahvesi-Yunan kahvesi’ çekişmesi hiç hoş değil. Biri ‘Türk’ , diğeri ‘Yunan’ desin ne var bunda? ‘Kültür mirası’ zarar mı görür? Neticede İstanbul’da ‘orta’ Atina’da iken de ‘metrio’ dediğinizde aynı kahve geliyor.
Paylaş