Kurtuluş savaşında ayak basmadığı cephe, vuruşmadığı mevzi kalmadı. TBMM özel oturumunda şeref madalyasıyla ödüllendirildi. Milli mücadelenin gözünü budaktan sakınmayan evladı, Nazım Kafaoğlu.
*
İşte bu cesur adamın torunu.
Kızının kızı.
*
O da dedesi gibi, Yozgatlı. Babasının tayiniyle Ankara’ya taşındılar. Necatibey ilkokulu, Mimar Kemal ortaokulu, bizzat Atatürk’ün kurduğu Ankara Kız Lisesi’nin ardından, 1975, Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
*
Çocukluk arkadaşları bilir, henüz ortaokuldayken mesleğini seçmişti. Mutlaka avukat olacaktı. Çünkü, dedesinin tavsiyesi, hatta vasiyetiydi. Ateşten gömleği giyen dedesi, onu en çok etkileyen, kişiliğini şekillendiren, rol modeliydi. Sık sık minik torununu karşısına alır, nasihat ederdi,
*
Aslına bakarsanız, Zafer Çağlayan’ın suçu yok. Hani, sünnet çocuklarına kol saati hediye edilir ya... İşte bu geleneği her kim başlattıysa, her şey onun başının altından çıkıyor.
*
Ver pipiyi, al saati.
Bize ilk öğretilen, bu.
Kol saati, pipimizden bile değerli.
Düşün gari.
*
1980, Kasımpaşa yok.
1990, Kasımpaşa yok.
2000, Kasımpaşa yok.
2002, Kasımpaşalı iktidar oldu.
2004, Kasımpaşa üçüncü ligde.
2005, Kasımpaşa ikinci ligde.
2006, Kasımpaşa birinci ligde.
Gata’dayız, Hulusi ağabeyle birlikte, Hulusi Gülbahar, bordo bereli efsane albay, paraşütçü, kurbağaadam, kar kayakçısı, sualtı savunma-taarruz, yakın dövüş uzmanı, 28 ülkede görev yaptı, yüzlerce sınırötesi operasyona katıldı, üç lisan biliyor, zodyak’tan tank’a kadar kullanıyor, Gazi Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı, Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası var, Ergenekon’dan iki sene yatırdılar!
*
Morgun kapısındayız. Erkekten çok kadın var. Göz pınarları kurumuş, gözleri ağlamaktan şişmiş kadınlar. Esir subayların eşleri. TCG Mamak Ailesi orada. TCG Silivri Ailesi, TCG Hasdal, TCG Sincan, TCG Hadımköy, TCG Şirinyer Ailesi, hepsi orada. Esir silahlı kuvvetlerin, hüzün donanması... TCG Maltepe’den Zeynep geldi. Ender’in eşi, Yavuz’un kız kardeşi, hem eşi, hem ağabeyi içerde. Çiğdem geldi, Cem’in eşi, geçenlerde Çiğdem’in babası rahmetli oldu, Cem’e üç gün izin verdiler, kayınpederini toprağa vermesi için, gitti Akçakoca’ya, son görevini yaptı, iki günü daha olmasına rağmen, hakkını kullanmadı, Maltepe’ye geri döndü, arkadaşları oradayken dışarda özgür nefes almayı içine sindiremedi iyi mi... Beni sorarsanız, Maltepe Ailesi’nden İsmet ve Erdinç’i temsil ediyorum.
*
İşte geliyor Murat... Sahte delil bavuluyla girdi, ay-yıldızlı tabutla çıkıyor. Kumpasla girdi, imamla çıkıyor. Askeri tören yapılacak, özel üniformalı tören mangası, kılıçlı subay, sağa dön, sola dön filan... Müsamerede üstümüze yok. Genelkurmay en iyi neyi beceriyor derseniz, insanlarını gömmeyi çok iyi beceriyor, çok şık yapıyorlar bu işi... Gören, pentagon zanneder yani!
*
İmam geldi. Üç-beş tırışkadan beylik laf, sonra malum soruyu sordu. Hakkınızı helal eder misiniz? Asrın iftirasıyla hapse attık, çoluğundan çocuğundan ayrı bıraktık, kahrından öldürdük, üstüne, hakkımızı helal edeceğiz öyle mi... Ne hakkı be! Asıl o bize hakkını helal etti mi acaba? Annesi etmedi mesela. Kahraman bir evlat yetiştiren annenin bedduasını alan devlet ayakta kalabilir mi, sanmıyorum.
*
Murat musallada yatıyor.
Kalabalığa bakıyorum...
Hüzne, öfkeye...
Cenaze töreninden çok, Kemal Tahir’in ibret romanı Esir Şehrin İnsanları’na benziyor.
*
Bir kez daha görüyorum ki...
Bu devletin sahibi yok.
Dedi ki... |
Tayyip Erdoğan tarafından Zekeriya Öz’e tahsis edilen Mercedes makam aracı geri alınmıştı, o Mercedes’in kime tahsis edileceği belli oldu... (Söz konusu satırlar sehven yazılmıştır, pardon, baskıya girmeden geri alınması için işlem başlatıldığı kamuoyunun bilgisine sunulur.)
*
Savcıların illa birini çağırması gerekiyorsa, paraları sıfırla’yı çağırması gerekmiyor mu? (Söz konusu satırlar sehven yazılmıştır, affedersiniz, baskıya girmeden geri alınması için işlem başlatıldığı kamuoyunun bilgisine sunulur.)
*
Ebru Gündeş’in kocasına dokunan savcılar, anında sürüldü, darbeci, çeteci, haşhaşi ilan edildi. Suriye’ye giden silah dolu tır’lara dokunan savcılar, anında sürüldü, vatan haini, casus, düşman ilan edildi. Keriz Feneri’ne dokunan savcılar, anında görevden alındı, yargılandılar, nerdeyse hapse tıkılacaklardı. Kılıçdaroğlu’na dokunan savcı, başsavcı yapılırsa şaşma... (Söz konusu satırlar sehven yazılmıştır, çok özür dileriz, baskıya girmeden geri alınması için işlem başlatıldığı kamuoyunun bilgisine sunulur.)
*
Kılıçdaroğlu’nun kafasına ayakkabı kutusu fırlatıldı, suratına yumruk atıldı, şimdi de millete hakaret etti diye savcılığa çağırıldı. Milletin a..ına koyacağız diyen müteahhide yeni ihale verildi, üstüne vergi borcu silindi, o silinen vergi borcuyla kendine yeni uçak aldı. Adam koyuyor ama, çalışıyor azizim... (Söz konusu satırlar sehven yazılmıştır, yanlışlıkla elimizden kaçtı, baskıya girmeden geri alınması için işlem başlatıldığı kamuoyunun bilgisine sunulur.)
*
Almanya Cumhurbaşkanı, resmi ziyaret için Türkiye’ye geldi. Dindar bi ailenin çocuğuydu. Adını bile, Hıristiyan koymuşlardı. Evlendi. Kızı oldu. Örnek eş, örnek babaydı. Aşağı Saksonya Başbakanı’yken kendisinden 15 yaş küçük Bettina’yla tanıştı, Bettina hamile kaldı, zart diye eşini boşadı, Bettina’yla evlendi, Bettina zilli bi kızdı, bi tane de gayrimeşru oğlu vardı. Aşağı Saksonya başbakanı olan kocası cumhurbaşkanı seçilince, Almanya’nın ilk dövmeli first leydisi oldu. Vay efendim, cumhurbaşkanı eşini aldatmış, first leydinin evlilik dışı ilişkisi olmuş filan, Alman vatandaşlarını alakadar etmedi, özel hayatıydı, kimseyi ırgalamazdı. Bi süre sonra... Cumhurbaşkanının henüz başbakanken bir tatil sırasında, alt tarafı 700 Euro’luk otel masrafını, bir film yapımcısına ödettiği ortaya çıktı. Almanya ayağa kalktı kardeşim! Avanta’nın yolsuzluk’un küçüğü büyüğü olmazdı. Asla kabul edilemezdi. Cumhurbaşkanı ebelek gübelek yapmadı, şerefsiz medya, karanlık odaklar, bu savcılar çete, paralel falan demedi, Alman halkının cumhurbaşkanına duyduğu güven sarsıldı dedi, şak diye istifa etti.
*
2014.
Almanya Cumhurbaşkanı, resmi ziyaret için Türkiye’ye geldi. Sevgilisiyle geldi. Cumhurbaşkanı, aslında, bildiğin papaz. Alman siyasetinde ahlak sembolü olarak tanımlanıyor. Evli. Ama, ayrı yaşıyorlar. Boşanmıyor. Sevgilisi var, Daniela... Cumhurbaşkanı 74 yaşında, sevgilisi 54 yaşında... Sevgilisi, oğluyla yaşıt! Daniela, gazeteci. Daha doğrusu, gazeteciydi. Nürnberger Zeitung’da politika editörüydü. Beraber yaşadığı adam cumhurbaşkanı seçilince, gazeteden istifa etti. Evli biriyle sevgili olmasında sakınca yoktu ama, cumhurbaşkanıyla beraberken gazetecilik yapması, basın ahlakına uygun değildi. Cumhurbaşkanı’nın Daniela’dan önce bir başka sevgilisi vardı, Helga... O da gazeteciydi. Sekiz sene onunla takıldı. Helga biraz yaşlandı, şu anda 64 yaşında, Helga’yı bıraktı, Daniela’yla takılmaya başladı. Ama, Helga’dan hepten vazgeçmedi. Kadının kalemi kuvvetli... Sözleşmeli danışman olarak işe alındı, cumhurbaşkanının konuşma metinlerini yazıyor. Sevgilisiyken işe alınsaydı, dünyayı başına yıkarlardı. Ayrıldıkları cümle âlem tarafından bilindiği için, siyasi ahlak açısından herhangi bir sakınca görülmüyor.
*
Türkiye’de cumhurbaşkanı kim olmalı, acaba nasıl biri olmalı tartışmaları sürerken... İyi ki geldi Almanya cumhurbaşkanı.
*
Türkiye, asrın devletiyken... Almanya’nın neden hırsızlar tarafından yönetilen, zavallı, fakir bir devlet olduğunu hatırlamamıza vesile oldu.