Al bayrağa renk veren, şehitlerin kanıdır, Polis Akademisi, Türk’ün şeref, şanıdır. Ankara Gölbaşı’ndaki Polis Akademisi’ndeyiz. Güvenlik Bilimleri Fakültesi’nin ilk kadın ve sivil dekanı Prof. Dr. Tülin Günşen İçli’nin konuğuyuz.
Emniyet Genel Müdürü aziz dostumuz Vali Gökhan Aydıner’in kapı gibi izin belgesi de cebimizde. Önce sizlere, Polis Akademisi’nin tatlı dilli, güleryüzlü sarışın dekanını tanıtmam gerek. Tülin İçli, Muğla Turgut Reis Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi’nden bölüm ikincisi olarak mezun olmuş. Ardından ABD Kentucky Louisville Üniversitesi’nde mastır yapmış. Ödül bakımından da hayli zengin Tülin Hoca; Louisville Üniversitesi Üstün Başarı Bursu, Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü, YÖK Üstün Akademik Performans Ödülü. 32 yıllık eşi Fikri İçli, Ankara Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı. Oğulları Alp, inşaat mühendisi, halen Boston Üniversitesi’nde MBA yapıyor. Kızları Başak da aynı üniversitede biyoloji mastırını tamamlamak üzere. Öğle yemeğinde karavanada ne olduğunu da merak eden olabilir, hemen söyleyeyim: Domates çorbası, salata, ekşili köfte, makarna ve elma. Yemekten sonra isteyene çay, isteyene kahve de var, yeter ki şimdi sessiz olalım. Buyursunlar sayın İçli.
Sevgili polis arkadaşlarımız: öğretmenleri, işçileri, gazetecileri dövmeyi de burada mı öğreniyor?
- Burada geleceğin polis yöneticilerine tam anlamıyla insan haklarına saygılı olmayı öğreten bir eğitim veriyoruz. Polisin şiddete yönelik tutumunu ben de kınıyorum, hiçbir şekilde hoşuma gitmiyor. Karşısındaki öğretmen de olabilir, kadın da, erkek de, işçi, işsiz de. Polisin yetkileri arasında insan dövmek yok. Temelde insanın insana şiddet kullanmasına karşıyım, hele bu polisse çok daha dikkatli olmak durumunda. Bu fakülteye 16 yıl önce ders vermeye başlayıncaya kadar benim de şüphelerim vardı. Ama gördüm ki, yetkisini aşan polis görevlileri cezalandırılıyor. Diyelim ki, ben polisim, siz bana çok ağır küfürler edip illegal sloganlar atıyorsunuz. Bana verilen emir ise sizi durdurmak. İşte o anda ben kontrolümü kaybedip yetkimi aşabiliyorum. Ben polissem etmemem gerekir, her durumda kendimi kontrol etmeliyim. Otoritenin korkulup sayılması da lazım ama, bu sevgiyle olmalı bence. Düşünün, birisini mezun edip, beline tabanca veriyorsunuz, müthiş etkili. Bu insanın nasıl davranacağını an be an kontrol etmeniz çok zor. Bu yüzden okullarımızda beynini çok iyi yıkamanız lazım, yıkıyoruz da.
Polis Akademisi’nin yakın geçmişte dinci kesimin etkisi altında olduğu, bunun öğrenimlerine de yansıdığını biliyorum. Bakıyorum öğretim üyeleri tuvaletleri bile hálá alaturka.
- Ben yaşamı boyunca siyaseti bulaşmayan Atatürkçü bir akademisyen bir kadınım. Burada da laik ve çağdaş, Atatürk ilke ve devrimlerine sık sıkıya bağlı bir Türk kadını olarak dört yıla yakın görev yapıyorum. YÖK’ün zorunlu kıldığı İnkılap Tarihi dersleri biz de aynen okutuluyor. Kimse şüphe etmesin ki, burada Atatürk’e gönülden bağlı, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin polislerini yetiştiriyoruz. Bugüne kadar kimseden bana hiçbir siyasi baskı gelmedi, son derece özgür ve rahat çalışıyorum. Fakültemize farklı kaynaklardan öğrenciler geliyor. Aralarında, anne-babalarının başını okşamadığı çocuklar da var. Biz bu çocukları hamur gibi yoğurup, yeniden şekillendirmeye çalışıyoruz. Onlara her şeyi öğretiyoruz, nasıl yemek yeneceğinden, kızlara nasıl davranılacağına, nasıl müzik dinleneceğinden, nasıl dans edeceklerine kadar. Polis Koleji’nden gelen öğrencilerimiz zaten çok güzel yetişmiş. Onun dışındakiler, kızlarla arkadaşlık etmek konusunda çok çekingenler. Bütün bunları misafir öğrenci olarak öğrenim yapan; Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan, Filistin, KKTC, Moğolistan, Moldavya, Türkmenistan, Kırgızistan, Makedonya ve Ürdünlü gençlere de öğretiyoruz.
Kadına şiddet bütün dünyada var
Feminist sözcüğünü kendinize uygun bulur musunuz?
- Ben yıllardır kadın haklarının savunulması dahil, bu konuda her türlü çalışmaya katılıyorum. Feministlerin bir kısmı, bunu tamamen erkek düşmanlığı haline çeviriyor. Ben erkek düşmanı bir feminist değilim, bizdeki feministlerin çoğuyla da ortak yanımın olduğunu sanmıyorum. Kadına şiddet sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada var. Amerika’da kız arkadaşlarını döven, tecavüz eden o kadar çok insan var ki. Özellikle üniversite kampüslerinde tecavüz ve şiddet olayları çok yüksek. İngiltere’nin eski yasalarında, ‘Erkek, kadını parmağından kalın olmayan bir sopayla dövebilir’ maddesi var. Amerika’nın bazı eyaletlerinde, evli kadınlar eşlerinin onayı olmadan mal-mülk edinemiyor. İstanbul’da, Ankara’da çok lüks yerlerde oturup Doğu ve Güneydoğu kadınları hakkında ahkam kesmek hem gereksiz, hem de boş.
Bu arada bir şey daha söylemek istiyorum: Karakol polisi bence ‘bekçi amca’ rolü oynamayıp kendi görevini yapmalı. Bunu yaparken de yumuşak, kibar olmalı. Diyelim ki, tecavüze, şiddete maruz kalmış bir kadın geldi, kalkıp da ona, ‘Falan yerde bu saatte gezmeseydin başını bunlar gelmezdi’ gibilerinden sözler söylememeli. Ya da dayak yemiş bir kadına; ‘Kocandır, hem sever, hem döver’ dememeli. Bunları derse, o kadın bir daha kalkıp karakola gelmez, kendi işin kendi halletmeye kalkar.