Almanlara sordular; "Dünyanın en güzel sahili hangisi" diye. Bild Gazetesi’nin aday listesinde Şeyseller’den Maldivler’e, Copacabana’dan Sardunya Adası’na, Hawaii’den Güney Afrika’ya kadar her yer vardı.
Sonunda, oyların yüzde 89,1’ini alan Ölüdeniz açık ara birinci oldu. Bizim değerini bilemediğimiz bir cennet köşemizi daha, elin oğlu baş tacı etti. Dünyanın gözbebeği ilan edilen Ölüdeniz’imiz hakkında acaba ne kadar bilgi sahibiyiz? Gece yarısı düştüm yola, sabah gün ışırken ulaştım dünyanın en güzel sahiline. Ölüdeniz’in CHPli Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz, doğma büyüme Ölüdenizli, 1.84 boyunda, 110 kilo ağırlığında, esmer, yakışıklı bir turizmci Yörük beyi. Sahibi olduğu The Nicholas Group’un
otelleri, apartları, villaları, turizm şirketi, kafeleri, karavanları var. Ölü Deniz kıyısındaki kamping alanının da sahibi. Dayısının kızı olan eşi Ümit, İTÜ mezunu elektronik mühendisi. Beldenin, özellikle kültür ve sanat etkinliklerinde eşinin 1 numaralı yardımcısı. Simgesi, Teke yöresi keçisi olan Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali’nin yaratıcı ve yöneticisi. Bu yılki 3. festival, 22 Haziran günü dağdan sembolik günah keçisi atlatma töreniyle başlayacak. Sonrasında Sunay Akın’dan Selda Bağcan’a, Volkan Konak’tan Ferhan Şensoy’a kadar ünlü sanatçılar var. Eğer yolunuz Ölüdeniz’e düşerse, mutlaka Keramettin başkanla tanışın. İsterseniz size cep telefonunu vereyim; 0532-316 82 82. Selamımı söylemeyi de unutmayın, lütfen.
Efsane odur ki; balıkçı bir baba-oğul, bir gün fırtınaya tutulur. Oğul, kayalıkların ardında bir koy olduğunu söyleyip karaya yaklaşır. Baba karşı çıkar, tartışmaya başlarlar. O sırada baba kayalıklara çarpacaklarını sanıp, oğlunu denize iter. Dümene geçince ise, oğlunun haklı olduğunu görür. Önündeki uzun koya girip oğlunun acısıyla canına kıyar. Ölüdeniz’in çevresinde var olduğu söylenen kaya, işte o delikanlının yüzüdür. O kaya, fırtınalı havalarda gemicilere koyu gösterir.
- Ben Belceğiz Mahallesi’nde domates, biber, fasulye, patlıcanlar arasında dünyaya geldim. Ailem deniz kenarında 50 dönüm toprağı kiralamış, turfanda sebzecilik yapıyordu. Nisan sonunda kabak, salatalık, domates olurdu burada. 18 öğrenci, her gün 5 kilometre yol yürüyerek giderdik Hisarönü’ndeki ilkokula. Sonra Fethiye ortaokulu ve lisesini bitirdim. Üniversitelerde anarşi var diye annem babam gitmemi istemedi. Burada da yavaş yavaş turizm hareketi başlıyordu. 1982’de Hisarönü’ndeki baba toprağında 4 odalı ilk ev pansiyonunu açtım. Adını "Sannikola" koydum, ne anlama geldiğini bilmiyordum. Müşteri bulmak için, akşamüstleri en güzel elbiselerimi, ayakkabılarımı giyip Çetin Kamp’ın önüne gidiyordum. Gelen turistleri, tek kapılı Anadolumla pansiyonumu göstermeye götürüyordum. Derken, benim 4 odalı pansiyon, oldu 20 oda. 1986’da İngiliz turistler gelmeye başladı. Bu arada bir minibüs alıp köyden denize turist taşımaya başladım. Müşterim olan İngiliz turistler yüzme havuzu istedi, köyde ilk yaptıran da ben oldum. Derken turizm firması kurup, ailece otel inşaatlarına giriştik, bugünlere kadar geldik.
Ünlü İngiliz yayın kuruluşu BBC geçen yıl Ölüdeniz’i dünyanın en mükemmel plajları arasında ilk 5’te göstermişti.
- İngilizler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne gireceğinden çok eminler. Bu yüzden Hisarönü ve Ovacık’ta yatırım amacıyla apartman dairesi, villa aldıklarını söylüyorlar. Burada 3500 kadar İngiliz yaşıyor, yaz kış oturanların sayısı da az değil. İngilizler güneş için geliyor buraya, havuz suyu olmuş, deniz suyu olmuş, onlar için önemli değil. 1986 yılından beri yılda 2 defa gelen İngiliz müşterilerimiz var. Tur operatörleri aracığıyla ne alacaklarını bilerek geliyorlar, onun dışında fazla bir şey istemiyorlar. İngilizler lüksten hoşlanmıyor, belli bir standart olsun, suyu aksın, temizliği yapılsın tamam. İngilizin baktığı tek şey, havanın güneşli olması. 14 günlük tatilleri kapalı havalarda geçerse, çok mutsuz oluyorlar. Güneş olduktan sonra, diğer şeyleri çok kolay hallediyorsunuz. Ama hava kapalı, yağmurlu olduğu zaman agresif oluyorlar. İngilizler en çok birayı seviyor.
Eskiden 70 bin atlayış olurdu şimdi 15 bin
Yamaç paraşütü sporu, yüksek bir tepeden koşularak havalanmak bir anlamda. Eğimli ve yüksek bir tepeye açık olarak serilen paraşüt, pilotun koşmaya başlamasıyla havaya doluyor ve uçuş başlıyor.
- Dünyaca ünlü yamaç paraşütü merkezi Babadağ, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 3 yıl önce özelleştirildi. Başbakana yakınlığı ile tanınan Rize kökenli Cengiz İnşaat, burasını 850 milyar liraya kiraladı. Anlaşmaya göre dağdaki atlama noktalarında sosyal tesisler, kafeteryalar, tuvaletler, butik dağ evleri yapılacak, yol asfalt olacaktı. İhaleyi alan firmanın ilk işi, Orman idaresinin profesyonel atlayıcılardan aldığı 12,5 milyon liralık giriş ücretini 25 milyona çıkarmak oldu. Dağdan kendisini atlayacak olanlardan ise 15 milyon alınmaya başlandı. Dağda hiçbir teknik alet yok, ne bir kafeterya, ne de tuvalet. Giriş ücreti şimdi de 40 milyona çıkarıldı, kendi atlayacaklardan ise 25 milyon alıyor. Yolu berbat, ancak 4 çekerli araçlar çıkabiliyor, yaklaşık 1 saat sürüyor. Beldemizdeki 9 paraşüt firması bu yıl Babadağ’ın 1700 ve 1900 metrelerdeki parkurlarına çıkmama kararı aldı. Yabancı internet sayfalarında; "Parüşütçüler, sakın Ölüdeniz’e gitmeyin, hiçbir hizmet vermeden soyuyorlar" diye aleyhimize propaganda yapılıyor. Birkaç yıl öncesine kadar Babadağ’dan yılda 70 bin atlayış oluyordu, şimdi 15 bine kadar düştü. Özel Çevre Koruma Başkanlığı’na bağlı Belceğiz kumsal plajını eskiden belediye işletiyordu. Orası da, Rize kökenli bir firmaya 406 milyon liraya kiralandı. Eskiden içki satışı yoktu, şimdi içki de veriliyor. Günübirlik alan olduğu için akşam 21.00’de kapanması şart ama, orası gece yarılarına kadar açık kalabiliyor.