Geçen hafta, “ABD’de bir bakımevinde, ölmek üzere olan hastaları anlayıp, yanlarından ayrılmayan kedinin bildiği vaka sayısı 50’yi geçti” başlıklı bir haber okudum.
Amerika, Rhode Island’da yaşayan Oscar isimli kedinin bu özelliği, 2007’de “New England Journal of Medicine” adlı tıp dergisine konu olmuş. Hatta Brown Üniversitesi yaşlılık hastalıkları uzmanı David Dosa, beş yıldır çok nadir yanılan Oscar hakkında kitap bile yazmış. İsmi “Oscar’la Viziteye Çıkmak: Sıradan Bir Kedinin Sıradışı Yeteneği.” Kendimi bildim bileli şunu da duyarım: Kediler, insanın neresinde bir rahatsızlık varsa hisseder, gelip oraya oturur. Bir adım daha ileri gidiyorum: Anneme göre kediler uzaylı! Düşünüyorum, son 10 yılda kaç tane benzer haber okudum diye. O kadar çok ki! Zamanlarını hatırlamadığım birçok açıklama geliyor aklıma... Bir huzur evi yöneticisinin ağzından: “Ölmek üzere ve yaşam desteği ihtiyacı olan hastalarımızın yataklarını ısıtıyoruz, kediler sıcağı sevdikleri için ona geliyorlar”. Bir başka uzmanın ağzından: “Yaşlı ve hasta kişiler çok sakin yattığı için kedi rahatsız edilme riski olmadan yanına kıvrılıyor. Daha hareketli yatak arkadaşları sık sık döndüğü için kedi rahat etmiyor”. Hele kedilerin hasta organı bilip, onun üstüne kıvrılması efsanesine çoook gülüyorum. Bu durumda ayak bileğimizden beynimize sağlam bir yanımız olmaması lazım. Ha, bir kedi üzüntüyü anlamaz mı; anlar! Ağlayan sahibini teselli etmek için gelip yüzünü yalamaz mı; yalar. En hırçın kedi bile sahibinin kederini görüp saatlerce kucağına kıvrılmaz mı; kıvrılır. Ama bunlar başka... İnsanın o an etrafına yaydığı enerjiyle, vücut diliyle verdiği mesajlar... Yoksa kediler annemin iddia ettiği gibi uzaylı mı? Öyleyse yaşadık! Bir gün başka bir evrendeki bilinmeyen bir galakside yerim garanti!