Efe’yle güzel bir düzenimiz var. Her sabah ve akşam sokaktan geldikten sonra patilerini yıkıyoruz.
Eve gelir gelmez başka hiçbir yere uğramadan doğru banyoya gidip küvette bizi bekliyor. Ama bunun da bir iç düzeni var tabii. Önce su ısınana kadar, avucumu akan suyun altına koyuyorum, elimden su içiyor. Su ısındıktan sonra küvetin içinde sebebini bilmediğim bir zafer turu atıyor. Yıkamaya arka patilerden başlıyoruz; sol, sağ, ön sol, ön sağ. Suyu kapatırken bu sefer de elimdeki suları yalıyor, o sırada ben havlusunu alıyorum. Hop, küvetten dışarı zıplıyor, patiler kurulanıyor. Ve işte ödül anı! Yıkanır yıkanmaz mutfağa koşup ödül kukilerinin durduğu çekmecenin önüne dikiliyor. Verene kadar da oradan ayrılmıyor.
MUŞKA’NIN BÜYÜK ZIPLAYIŞI
Şimdi bizim Muşka Efendi 10 kiloluk bir kedi irisi olduğu için her sene düzenli olarak diyet yapıyor. Sorun, evde iki kedi olunca, biri diyet diğeri normal mama yiyen iki kedinin kaplarını nasıl ayıracağınızda. Geçen sene dâhiyane bir fikirle işi hallettik. Tosun Muşka yükseklere zıplayamadığı için, Karaçi’nin mamasını salondaki 1.5 metre yüksekliğindeki büfenin üzerine koyduk. Muşka’nınki mutfaktaki her zamanki yerinde kaldı. Bu sistem çok uzun süre iyi işledi. Ta ki bizim ağırsıkletin kilo verdiğini fark edip, Karaçi’nin mamasına ulaşabileceğini keşfettiği güne kadar! Evdeki akış artık şöyle: Muşka, sabahtan kabına konan mamayı akşama doğru bitiriyor. Akşam ondan sonra acıktığında büfenin üzerindeki açık büfeye zıplıyor. Hâlâ çıkamadığı zamanlar oluyor tabii. O denemelerdeki kıçüstü yere oturma sesini duymanız lazım!