Ankara günleri

Ankara’ya ilk kez lise son sınıfta gitmiştim.

Haberin Devamı

Daha sonra Türk Dil Kurumu Üyeliği, Kültür Bakanlığı Danışma Kurulu Üyeliğim nedeniyle de sık sık Ankara’da bulundum. Ankara benim belleğimde acıları da anımsatır. Bedrettin Cömert’in akşam yemeği davetine gitmiştim, ertesi gün öldürüldü, cenaze törenine zamanın Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı ile katıldım, o da öldürüldü.

Ankara günleri

Zeynep Altıok Akatlı ile Eren Aysan’ın birlikte hazırladıkları Bir Dem Ankara’yı okurken anıları tazeledim.

Zeynep Altıok’un babası Metin Altıok ile Eren Aysan’ın babası Behçet Aysan, Sivas’ta katledildiler.

Kitap, Oğlak Yayınları’nın Gastronomi dizisinden çıktı. Kitapta lokantalar, kulüpler üzerine çeşitli kişilerin yazıları var. Bunlara göz gezdirirken benim tanıdıklarım, yaşadıklarım da aklıma geliyor. Stad Oteli’nde kalıyordum, Türk Dil Kurumu kurultaylarında. Çeşitli kentlerden gelen yazarlar buluşup hasret giderirlerdi, ben özellikle Ankara’da yaşayan yazarlarla orada dost oldum. Sabahları kitapta da adı geçen Piknik’e uğrar, omletle taze sıkılmış vişne suyu içerdim.

Haberin Devamı

Zamanla başta RV olmak üzere başka lokantalara da gittim. Elbette pastane ziyaretlerini de ihmal etmedim. Kitap lokantaları anlatırken Ankara’daki sosyal yaşamdan önemli kesitler içeriyor. Dostluklar, buluşmalar bu kitapta ortaya çıkıyor. Ankara’yı tanımak isteyenler mutlaka bu kitabı okumalılar.  

İçindekiler / Doğan Hızlan’ın seçtikleri

Önsöz Niyetine: Bir Tek Ankara Kalsın!

Ankara bir düş

Kerpiç (Şehir Lokantası)

Ankara Palas

Piknik

Kalem Meyhanesi

Washington Restoran

Tavukçu Lokantası/ ... Tavukçudaki Edebiyat Sohbetleri - Fazıl Say

Değişen Dönüşen Ankara... 70’ler 80’ler 90’lar 2000’ler

Keremeyle/ ... Kerem Gibi Yan Yana, Keremeyle Eski Yuva... Gökçer Tahincioğlu

Kulüpler Lokaller...

Sanat Kurumu

Ankara ... Yalnız...

Önsöz Niyetine: Bir Tek Ankara Kalsın! - Zeynep Altıok Akatlı ve Eren Aysan

“Ankara ise büyük bir zaferin ardından yoktan var edilmiş bir şehirdir. Falih Rıfkı, Çankaya’da, “Trenden inince iki tarafı bir bataktan, ağaçsız bir mezarlıktan, kerpiç ve hımış esnaf barakaları arasından geçerek tozması bir türlü bitmeyen bir yangın yerine sapardık. Şimdi geri bir Anadolu kasabasının bile o günkü Ankara kadar iptidai olduğunu sanmıyorum” diye yazar. Süreçte Milli Mücadele merkezine, erken Cumhuriyet döneminin devrimlerinin işaret edildiği yere, sonra da ülkenin kalbine dönüşür. Funda Cantek Şenol’a kitabının adını veren geçmişinden ise hiçbir zaman kurtulamaz: İcat Edilmiş şehir: Ankara

Haberin Devamı

Yahya Kemal’in meşhur dizelerinde, “Ey Ankara! Ey latif belde/Kalpak başta tabanca belde” diyerek Milli Mücadele Dönemi’ne dair ünlense de, şairin bir başka deyişi herkesin belleğine kazınır: “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevdim!” oysa Yahya Kemal, Ankara’da pek çok meyhaneyi kendine ev bellemiş, oralardan çıkmaz olmuştur. Edebiyatçı ve mekân ilişkisi belki de o dönemlerde kendini daha diri kılmaktadır. Paris kadar olmasa da yeni kurulan başkent kendi özgül yanını yaratmak için kolları sıvamıştır.

Ahmet Oktay, günümüz yazarlarının, mekanla bütünleşen edebiyatçı ve sanatçı ilişkisinden bir hayli uzakta olduğunu söyler bize. Günümüz koşullarında, iki yazar ile üç şairin yan yana geldiği edebiyatçı mekanları bir hayaldir artık. Edebiyat bir endüstridir ve genel yayın yönetmenleri, editörler, tasarımcılar geniş bir salonda birbirlerine uzaktan gülümsüyordur.

Haberin Devamı

Artık otel lobileri ve Amerikan barlar da doğal olarak bu pazarlama aracının şık uzantılarıdır. Oysa bütün çıplaklığıyla meyhanelerde ortaya konulan ilişkiler, edebiyatçı ve sanatçıların arasındaki su katılmamış dostluklar, yalnızca bir buluşma ağını değil, paylaşımı ve en önemlisi de usta-çırak ilişkisinin gücünü, sürekliliğini, bağını ortaya koyar.

Bu nedenle bizim Ankara, sadece “nostaljik” bir yan barındırmıyor. Aynı zamanda kültürel bir sürekliliği, edebiyatçılar arasındaki ilişkiler ağını/bağını, gençlik düşlerini, bu düşlerin önemli bir birikime dönüşmesini tartışmaya açıyor. Her ne kadar Necip Fazıl, Babıali kitabında, “Ankara’dakiler yine ve daima, kendilerine Amerikanvari, yeni bir dünya arayan Babıali sızıntıları... oradayken bile Babıali dışında değiller” dese de Ankara yetiştirdiği, bağrına bastığı, yüzlerce ülkenin edebiyatına yön veren yazarıyla bugün çok önemli bir hafıza sunuyor. Yani Necip Fazıl bizim nezdimizde bir kere daha çuvallıyor!

Haberin Devamı

Uzun yıllar, her ikimiz de kendi çocukluğumuzun izlerini arayarak yaptığımız gezintileri

yakın dostlarımıza, arkadaşlarımıza sunduk. Soğuk kış günlerinde her şeye rağmen saatlerce yürüyüp (doğal olarak yanımızdakileri de yürütüp) eski mekânlardan hatırladığımız anıları anlattık, durduk. Bir süre sonra bu, bozkırın alabildiğince kızıllığını yüreğimize de dayatan Ankara’ya dair bir meraka dönüştü. Önce birbirimize eski mekânlara dair fotoğrafları, kitaplardan ulaşabildiğimiz anıları gönderdik. Kimi zaman güldük, kimi zaman hüzünlendik. Daha sonra, her şeye rağmen sevdiğimiz bu kente dair yapılan büyük tahribata karşı durmak adına bu kitabı hazırlamaya karar verdik.” (Oğlak Yayınları)

Yazarın Tüm Yazıları