Gerilimli duyguların açığa çıkacağı bir gün. Aslan burcundaki Ay, öğle saatlerinde Kova burcundaki Mars’ı tetikleyecek.
Aynı zamanda hayalleri simgeleyen Neptün’ün de harekete geçecek. Kuruntular, kuşkular, yanılgılar, yalanların ortaya çıkması, kimyasal maddeler, zehirler ve duygusal hezeyanlar açığa çıkabilir. Öfkeli ve tahammülsüz duygular yüzünden istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Bugün olaylar karşısında duygularınızı kontrol etmeye özen göstermelisiniz.
HOŞGÖRÜ VE MUTLULUK
Hoşgörü üzerine verdiği şu mesajla; ‘Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü’ diyen Yunus, neler neler anlatıyor da kimsenin ilgilendiği yok gibi geliyor, bana...
Elbette ki, Yunus’un bu sözlerini söylediğim zaman herkes ilgileniyor. Kimsenin karşı görüş ileri sürdüğü yok. Yok da, zerre kadar itibar gösteren de yok. Şayet içsel olarak bu duygu içinizin derinlerinde uyanacak olsa, insanların arasındaki kavgalar, çekişmeler, mücadeleler bu boyutlara varır mıydı?
Babanın oğluna, kardeşin kardeşe, sevgilinin sevgiliye ne kadar hoşgörü gösterdiği ortada.
İnsanın canı, kanı, her şeyim dediği kişilere dahi böylesine hoşgörüden uzak bir tavır içinde bulunduğunu gördüğünüz zaman, sokaktaki insanlara, işyerindeki arkadaşlarına ‘neler yapmaz’ diyesi geliyor insanın. Ve bütün bunların üzerine ne kadar hoşgörülü davranılabilir, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Cevap kendiliğinden geliyor, ‘tabii ki, davranılmaz’ hele karşısındaki kişinin kendisinden daha alt kademede olduğunu biliyorsa, bırakın hoşgörüyü horlayan, ezen davranışlarıyla tam bir ‘düşmanlık’ örneği ortaya koyar da şaşar kalırsınız.
İlişkilerin adamakıllı sarpa sardığı günümüzde acaba Yunus yaşasaydı ne derdi, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Hoşgörüden bu kadar uzak, düpedüz düşmanca bir tavır takındığımız dünyaya karşı dikilen insana dönüp ‘dışarıda aradığın düşman, senin içinde’ derdi, herhalde... Öyle ya, ‘İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır’ dediğine göre...
Çağımız insanın ilim irfanını o zamanlarla kıyaslamak bile mümkün değilken, kendini anlamak ve bilmek adına bir arpa boyu bile yol almamışlığını nasıl açıklayabiliriz?
Bu nice okumaktır, ki insan kendine bu kadar uzak, bu kadar düşman, bu kadar sevgisiz olabiliyor. Ve bu sevgisizliğini etrafına yansıtıyor. Çevresindeki akrabadan arkadaşa, tanıdıklarından tanımadıklarına, karşısına kim çıkarsa, düşmanca davranıyor.
Hoşgörüsüzlüğün sınırlarını düşmanlığa kadar vardıran insanın bu durumda mutlu olabilmesi mümkün mü?
Elbette ki, değil. Mutluluk hayalini gölgeleyen ilişkilerindeki bu sapkınlığın temelinde de açıkça ‘sevgisizlik’ yatıyor. Hem de sevgiden laf açıldığında konferans verecek düzeyde anlatacakları olanlar daha bir sevgisiz davranıyor. Kendisinin dışındaki tüm insanları, hatta insanlığı sevgisizlikle suçlarken, dönüp azıcık kendine bakmıyor. Kendinin ne kadar sevgisiz olduğunu anlamıyor.
İnsan, ancak kendi içindeki sevgiyi açığa çıkardığı zaman sevgiyle karşılaşabilir. Sizden böylesine düşmanca duygular yansırken sevgiyle karşılaşmanız mümkün değil. Sevginin olmadığı yerde de ne hoşgörü, ne ilişki, ne de mutluluk olabilir.