8 Ocak 2007
Gördüğünüz şeyler, şimdiye kadar öğrenmiş, düşünmüş ve beklemiş olduğunuz şeylerden ötesi değil. Kısaca "Var olan bir durumun farkındasınız" daha doğrusu var olduğunu öğrendiğiniz bir hayatın içindesiniz ve düşüncelerinizle sınırlı bir alanın içinde yaşıyorsunuz. Peki, bildiklerinizden başka gerçekler yok mu? Tabii ki, var. Siz bilmiyorsunuz diye olmamasını düşünemeyiz.
Çok isterseniz öğrenebilirsiniz fakat bunun için zihninizi özgürleştirip keşfe çıkmalısınız. Ancak bilinen dünyadan bilinmeyene geçiş yapmak pek kolay değil. Çünkü düşüncelerimiz engel oluyor. Farklı bir algılama ortaya çıktığı anda bu kez de korkular durduruyor ve daha ne olduğunu anlayamadan hemen halimiz değişiyor. Tabii bu durumda anlamadığımız şey bizi daha çok korkutuyor. Ve hemen durumu tarif etmeye çalışıyoruz. Böyle bir duruma açıklık getirmek ihtiyacından doğan düşünceler zihnimize üşüşüyor ve en kötü senaryoları yazarak kendimizi daha da çok korkutuyoruz. Böylece yepyeni bir bilgiden mahrum kalıyoruz. Üstelik gelişen dünyanın sunduğu bilgiler karşısında özgürleşmek için yanıp tutuşuyoruz. Fakat tam özgürlüğü yakalamak üzereyken korkular bizi kıskıvrak bağlıyor.
Peki böyle bir durumda ne yapmak gerek? Yapılacak tek şey, kendi üzerimizde çalışmak. Üstelik zihnimizi özgürleştirme çalışması yapmak için özel zamanlara ihtiyacımız yok. Çünkü yaşadığımız hayatın içinde karşımıza çıkan her olay, çalışmak için bir malzeme. Araştırdığınız şey ise, yine kendinizsiniz. Olaylar da sizin malzemeniz. Korkulardan sıyrılmanın biricik yolu dikkatinizi bulunduğunuz yere yöneltmektir. Derin bir soluk alarak bütün dikkatinizi bedeninize yöneltin ve içinde bulunduğunuz durumu anlamaya çalışın. Düşüncelerin yarattığı korkulardan uzaklaştığınız anda bulunduğunuz durumu kavramaya başlarsınız ve bu esnada var olan her şeyin farkına varırsınız. Bu arada önseziyi yanlış değerlendirmemek gerek. Olmayan bir şeyi sezemezsiniz. Ancak, var olanın farkına varırsınız. Olmadan önce olacakları sezebilirsiniz. Olacaklar ise, zaten var olan şeylerdir. Fakat, siz farkında olmadığınız için yoktur, bilinmeyendir. Bilinçli farkındalık haline geçiş yaptığınız andan itibaren ise, var olan her şey şuurunuzda uyanmaya başlar.
Ani gelişmelere dikkat
Ayrıntıların önem kazandığı bir gün. Sabahın erken saatlerinde uyanan farklı duygular alışkanlıkların dışına yöneltebilir ve şimdiye kadar bilinmeyen arzular uyandırabilir. Aniden başlayan aşklar olabileceği gibi birden bire gelişen iş potansiyeli ortak çalışmalar yapmak için güçlü arzular uyandırabilir. Aynı zamanda güç ve iktidar arzularının açığa çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu yabancılar arasında güç birliği yapılabileceğini ve çok büyük organizasyonların gerçekleştirileceğini gösteriyor.
Yazının Devamını Oku 5 Ocak 2007
Venüs aşk, sanat ve güzelliği sembolize ediyor. Şimdi sembolize ettiği bütün bu özellikler Kova burcunun özellikleriyle birleşerek açığa çıkacak. Kova burcundaki Venüs, bireylerden daha çok kitlelere yönelik, dünyanın bütününü kapsayan bir sevgi anlayışını veriyor. Ancak, bu durum Kova tiplerinin aşk maceralarına sıcak bakmayacağı anlamına gelmiyor. Evet, özellikle Kova burcu mensuplarının etkileneceğini bu devre içinde duyguların kararlı bir biçimde ortaya çıkacağını söylemek mümkün.
Üstelik Kova burcunda dolaşan Venüs, 10-15 Ocak arasındaki günler Jüpiter-Uranüs arasındaki sert etkileşimi harekete geçirecek. Bu durum aniden başlayan aşk maceralarının son derece dikkat çekici ve duyguları değiştirici olabileceğini gösteriyor.
15 Ocak günü Merkür ve 20 Ocak’ta Güneş de Kova burcunda dolaşmaya başladığı için ocak ayının ikinci yarısı Kova burcu özelliklerinin güçlü bir biçimde açığa çıkacağı bir dönem. 15-16 Ocak ve 18-22 Ocak arasındaki günler en fazla tedbirli olmak gereken zaman. Şiddetli duygular açığa çıkabilir.
Tahammülsüz ve sabırsızlıktan doğabilecek sakarlık, kazalar, patlamalar meydana gelebileceği gibi öfkeli ve sert duyguların açığa çıkması önemli değişikliklerin meydana gelmesine neden olacak. Radikal değişiklik yapmaya zorlayan durumların açığa çıkacağını işaret eden bu devre içinde sakin ve sabırlı davranmaya, duyguları kontrol etmeye özen göstermek gerekiyor. Sezgilerin yükseldiği ve hayal gücünün uyandığı bir dönem. Ancak hayallerin gerçekleşmesi için uygulanan yöntemler son derece zorlayıcı ve sert olabilir. Meydana gelen olaylar yasaların yeniden gözden geçirilmesine neden olabileceği gibi kanunların yenilenmesi de söz konusu olabilir. Duyguların açık ve net bir biçimde ifade edileceğini işaret eden gökyüzünün konumu beklenmedik değişimler ve alışılmışın dışında hatta garipsenebilecek ilişkilerin de olabileceğini gösteriyor.
Yabancılarla dostlukların artacağını işaret eden ocak ayı ilginç grupların bulunduğu ortamlarda farklı kişilerle tanışmak ve bu kişilerden etkilenerek düşünce ve duyguların tamamen değişebileceğini gösteriyor. 16 Ocak’ta Mars, Oğlak burcunda dolaşmaya başlayacak ve zirveye yönelik konular gündeme gelecek.
Teknolojide farklı yöntemler
Bugün Ay, Aslan burcunda dolaşıyor ve öğleden sonra Jüpiter’i harekete geçirecek. Gösteri dünyası, eğlence yerleri ve şans oyunlarına yönelik ilginç ayrıntılar ortaya çıkabilir. Görünenden daha fazlasının ortaya çıkarılmasına yönelik kuvvetli duyguların uyanacağını işaret eden gökyüzünün konumu, teknolojinin aracılığı ile alışılmamış yöntemlerin uygulanabileceğini gösteriyor. Hayalleri gerçekleştirmek için köklü değişiklikler yapılabilir.
Yazının Devamını Oku 4 Ocak 2007
Evlerimiz doğanın kendi oluşumu olmayıp bizim yaptığımız yapılar olduğu için evin canlılığını sağlayan da insandır. Bir evin içinde kimse yaşamıyorsa, virane olur yani ölür. Canlılığı sağlayan hayat enerjisi ise, insanın yansıttığı hayat enerjisidir ve bulunduğu yerin canlılığını sağlar. Bulunduğunuz yer canlandıkça siz de canlanırsınız. Çünkü yaşattığınız yerle birlikte yaşarsınız. Çünkü yansımalar evreninde yaşıyoruz ve bizden açığa çıkan her şey bize geri yansıyor. Evinizin canlılığı sizi de canlandırır ve kendinizi güçlü hissetmenizi sağlar. Ancak yansıttığınız yaşam enerjisinin size geri yansımasını sağlayacak şekilde evinizi düzenlemeniz gerekiyor. Hayat enerjisinin akışını anlatan Feng shui, çevremizi kuşatan yaşam enerjisini doğru kullanmayı öğreten bir disiplin. Zıtlıkların uyum içinde kullanılmasını öneriyor. Yin ve Yang olarak tarif edilen negatif ve pozitif unsurların dengesini sağlıyor. Hayat enerjisinin akışı doğru bir biçimde sağlandığı zaman şans olarak değerlendirilen güç, başarı ve sağlık ortaya çıkıyor. Yin, (negatif) soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, (pozitif) sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu güçleri evinizde uyum içinde bulundurursanız şansınız yükselir. Yin ve Yang dengesini yumuşak ışık ve gölge ayarları yaparak yaratabilirsiniz. Başarı için ışığı biraz daha fazla vurgulayın ve Yang enerjisini güçlendirin. Bütün odalarınızdaki pencerelerle kapıların oranı 3:1’i geçmemeli. Çok fazla pencere bütün şansınızın akıp gitmesine sebep olur. Haftada en az iki kez evinizdeki sabit Yin havasını değiştirmek için iki farklı odada pencereleri açın. Bunu güneşli bir günde yapmayı iyi şans getiren Yang enerjisini içeri almak için tercih edin. Taze çiçekler oturma odalarına ve evin girişlerine değerli Yang enerjisi getirirler, fakat solduklarında ve öldüklerinde aniden Yin’e dönüşürler. Asla ölü çiçekleri evinizde tutmayın, derhal tazeleri ile değiştirin. Dar köşeleri genişletmek için ayna kullanın. Aynayı evin kapısına bakmayan bir duvara asın. Aynanın boşluk hissi yaratmasına izin verin fakat doğrudan kapıyı yansıtmasına izin vermeyin. Bu iyi şansın yok olmasına sebep olur.
Evcil bir hayvan besleyin. Evcil hayvanlar gün boyu boş kalan evlerde yaşam enerjisinin akışını güçlendirir. Eğer bütün aile çalışıyorsa veya okulda ise, sessizlik ve durgunluk Yin enerjisini toplar. Kedi, köpek veya balığın yaşayan varlığı evin içindeki enerjiyi dengeler.
Özgür duygular uyanıyor
Bugün Venüs burç değiştiriyor ve Kova burcuna giriyor. Özgür duygular ve düşünceler uyanıyor. Ancak Yengeç burcunda dolaşan Ay’ın etkisi güven ihtiyacının yoğunlaşacağını gösteriyor. Geçmişe ait anılar canlanabilir ve geçmişte yaşanmış olayların hatırası düşüncelerin değişmesine neden olabilir. Özellikle daha önce yapılmış hataları tekrarlamaktan kaçınmak ve ilginç çözümler üretmek için güçlü arzular uyanacak. Geçmiş ve geleceğin gözden geçirileceği bir gün.
Yazının Devamını Oku 3 Ocak 2007
Birinin diğeri üzerinde üstünlük kurmak için yaptığı tüm mücadeleler gücün kanıtlanmasından başka bir şey değil. Karşınızdaki kişiye üstünlük kurmak, aslında kendinize ne kadar güçlü olduğunuzu göstermekten kaynaklanıyor. Ve bunun için başlayan çekişmeler ve kavgalar gücü ispatlamak için. Kime ispatlıyoruz? Kendimize! Kavgalara uzaktan baktığınız zaman "İncir çekirdeğini bile doldurmayacak" şeklinde değerlendirip tebessümle izliyorsunuz. Fakat, iş sizin başınıza geldiği zaman o incir çekirdeğini bile doldurmayan şey, aniden hayatınızın tek amacı oluveriyor.
Olaylar yatışıp sakinleştikten sonra şöyle bir durumu gözden geçirdiğiniz zaman, "Yahu bunun için mi birbirimizi kırdık" diyebiliyorsunuz. İşte, kişinin kişiye karşı verdiği üstünlük çekişmelerinin yaratıcısı bir virüs. İnsanlığın kanına taa Kabil’in Habil’i öldürdüğün gün giriyor.
Evet, bir ilişkiye baktığınız zaman, ilk olarak göze çarpan şey, aralarındaki çekişme. Elbette ki, bütün hastalıklarda olduğu gibi derece derece farklılıklar gösteriyor. Kimilerinde hastalık hızlı seyredip ölümcül derecelere ulaşırken kimilerinde gizli ve yavaş seyrediyor. Neyse ki, böyle oluyor. Yoksa, herkesin ölümcül ve şiddetli derecede hasta olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ben düşünmek istemiyorum. Fakat, ne yazık ki, istemekle olmuyor. İsteseniz de istemeseniz de bu hastalığı taşıyorsunuz ve bununla yaşıyorsunuz. Fakat, en azından bunun bir hastalık olduğunu bilmek ve ona göre davranmak mümkün. Tıpkı, şeker hastasının perhiz yapması gibi.
Bu hastalığın belirtileri aile içinde (Karı-koca ve kardeşler) arasında görüldüğü gibi iş arkadaşlarından, bütün meslek dalları, yöneticiler ve hatta ülkeler arasında aynı şekilde yaşanıyor. Daima bir kılıf içinde karşımıza çıkıyor. Kılıfı, formu, görünür yapısı her ne olursa olsun ileri sürülen tüm nedenlerin özü, "Güç gösterisi"nden öteye gitmiyor. Üstünlüğü sağlayıp kontrolü ele geçirmek. Tedavisi mümkün olmayan virüsümüzü en azından ıslah etmeye çalışmazsak, yakın bir gelecekte virüs, beynimizi tamamen ele geçirmiş olacak ve üstünlük iddialarında bulunabileceğimiz hiçbir şey kalmayacak. "Aman ne kadar da iyi olur" demeyin. Çünkü, siz de kalmayacaksınız.
İletişim trafiği hızlanıyor
Ev, aile bireyleri ve geçmiş günlerin hatırları önem kazanıyor. Bugün meydana gelen olaylar bilinçaltının derinlerinden yükselen arzuların açığa çıkmasına neden olacak. Yaratıcı fikirlerin uyandığını işaret eden gökyüzünün konumu iletişim trafiğinin son derece hızlı olacağını, fikirlerin kısa ve net bir biçimde iletilebileceğini gösteriyor. Yabancılarla ilişkilerin ilginç boyutlara ulaşacağını gösteren gökyüzünün konumu yaşam biçimi, felsefe, din ve değerler üzerine farklı görüşlerin açığa çıkacağını işaret ediyor.
Yazının Devamını Oku 2 Ocak 2007
Müthiş bir döneme girmiş bulunuyoruz. Aklın sınırlarını zorlayan buluşlar hayatımızın bir parçası oluyor. Duygularımıza kendimiz bile şaşıyoruz ve "Eskiden olsa, şöyle yapardım ama gerçekten değiştim. Artık öyle hissetmiyorum." diyebiliyoruz.
Zamanın akışı içinde zaten değişiyoruz fakat bu değişimin pek farkında olmuyoruz. Halbuki şimdi hangi zamanda ne yaptığımızı bilecek ve yüksek sesle söyleyecek kadar şuurlu yaşamaya başladık. Meydana gelen olaylar bizi daha da şuurlu yaşamaya zorluyor. Keşiflerde bulunuyoruz ve isteklerimiz değişiyor. Kendimize tekrar ve tekrar bakıyoruz.
Evet bakmayı, yaşamayı öğreniyoruz. İsteklerimiz değişiyor. Bizde heyecan ve arzu uyandıran şeyler değişiyor. Değerlerimiz değişiyor ve bu değişimin içinde yaşarken farkına varıyoruz. İşte bu farkındalığın yarattığı heyecan hayatı ertelemekten vazgeçmemizi sağlıyor. Yapacaklarımız için yaşamak yerine, yaptığımız ve yapacaklarımızın tamamının yaşamak olduğunu anlayacak duruma geliyoruz.
Sevdiklerimiz ve bizi sevenlerle birlikte yaşamanın değerini keşfediyor olmak, geçici zevkler ve peşinde koştuğumuz hayaller ile gerçekler arasında pek fazla bir fark olmadığını anlayacak duruma gelmek müthiş bir duygu. Bu durum tıpkı rüya ile hayat arasında pek fazla bir fark olmadığını hissettiğimiz, rüyadan uyanış anına benziyor. "Hangisi gerçek" sorusunu sorduran rüya gibi yaşamak ve hepsi gerçek sonucuna varmak, müthiş bir an.
İşte şimdi hepsinin gerçek olduğunu kavramaya başlıyoruz. Ya da bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Kendimizi anlıyoruz, çevremizin farkına varıyoruz. Sevdiklerimizi ve ne istediğimizi gözden geçiriyoruz. İstediklerimiz ve istemediklerimizin hepsinin iç içe bulunduğunu kavrıyoruz. Sevgi ve nefret, hayat ve ölüm, güzellik ve çirkinlik, hayal ve gerçek... Hepsi bir arada ve iç içe bulunuyor. Ve biz sadece bir tanesini yaşamak yerine hepsini içimizde hissetmeyi öğreniyoruz. Bunların birini diğerinden ayırmak için uğraşmak, beyhude bir çaba. Zaten biri olmazsa, diğerinin olması da mümkün değil ve biz öğreniyoruz. Hepsini birden yaşamayı öğrendiğimiz an, gerçekten yaşamaya başlıyoruz. Ve yaşamayı öğrendiğimiz bir dönemde bulunuyoruz.
Yenilenmenin zamanı
Yenilenmek ve değişmek için güçlü arzuların uyandığı bir gün. Gizli isteklerin ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu derinden etkileyen olayların meydana geleceğini gösteriyor. Özellikle bilinçaltının derinlerinde gizli kalmış olaylar açığa çıkabili. Duygusal patlamaların meydana gelebileceğini işaret eden gökyüzünün konumu aynı zamanda şiddetli duyguların açığa çıkabileceğini ve çeşitli patlamaların olabileceğini gösteriyor.
Yazının Devamını Oku 1 Ocak 2007
2006 yılının bitiminde Saddam Hüseyin’in asılması hem 2006 yılına son noktayı koymuş, hem de 2007 yılının başlangıcında en önemli işaret olmuştur. 2007 yılı, Jüpiter’in sembolize ettiği olayların açığa çıkacağı bir sene olacak. Ve Jüpiter din, felsefe, kanunlar ve yargı organlarını sembolize ederken aynı zamanda yabancılar arasındaki ilişkileri de yönetiyor.
Hem Ay, hem de Mars Yay burcunda iken doğan Saddam Hüseyin, bir süredir Yay burcunda ilerleyen hem Jüpiter, hem de Mars’ın etkileri altında bulunuyordu. Üstelik geçiş yapan Uranüs, Saddam için sürpriz durumların ortaya çıkacağını gösteriyordu.
İdam edildiği sırada Boğa Burcu’nda ilerlemekte olan Ay, Saddam Hüseyin’in tam Güneş’inin üzerinden geçiyor ve doğum haritasında Güneş-Uranüs kavuşumunu tetikliyor. Yani doğum haritasının işaret ettiği potansiyellerin uyanacağını ve kendi misyonunu tamamlayacağını gösteriyor.
28 Nisan 1937 doğumlu Saddam Hüseyin’in burcu Boğa, yükselen burcu Akrep, savaş gezegeni Mars ise Yay burcunda ve benliğin ortaya çıkış biçimini işaret eden birinci evde duruyor. Ve Saddam Hüseyin’e savaşçı bir tabiat veriyor. Üstelik hemen yanında bulunan Ay ile kavuşum yapıyor olması, duygularının çok yoğun olduğunu gösteriyor ve Ay’ın hemen yanında bulunan Kuzey Düğüm ise kader durumunu işaret ediyor. Ve kaderiyle karşılaştığı ölüm anında büyük bir metanet ve dirayetle durması, etkileyici tabiatını ortaya koyan başka bir özelliği.
Fakat bu olayın dünyanın geçiş süreci yaşadığı büyük değişimler dönemine gelmesi sanırım rastlantı olmasa gerek. Astrolojik açıdan ben dünyanın önde gelen isimlerinin ortaya koyduğu farklı davranıştan veya kaybından, insanların etkileneceği ve değişeceği yolunda bir yorum yapmıştım. Ancak aklıma gösteri dünyasının ünlü sanatçıları ve onların şimdiye kadar ortaya koymadıkları tarzda davranacaklarını veya aniden ortaya çıkan kayıplardan etkilenen halkın duygu ve düşüncelerini değiştireceğini düşünmüştüm. Doğrusu Saddam aklıma gelmemişti. Din, felsefe, yargı organları ve uygulanan sistemle ilgili büyük değişimlerin hemen kıyısında durduğumuz 2007 yılı hem büyük fırsatların ortaya çıkacağı, hem de köklü değişikliklerin meydana geleceği bir sene olacak.
Hayalleri gerçekleştirmek
Duyguların aniden yoğunlaşmasına neden olacak durumlar ortaya çıkabilir ve bilincin derinlerinden yükselen farklı istekler uyanabilir. Kısa yolculuklar yapılabileceği gibi uzaklara gitmek ve uzun zamandır görüşülmemiş dostlarla buluşmak için güçlü arzular duyabilir. Bugün hayal gücünü uyandıran durumların ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu, hayalleri gerçekleştirmek için uygun koşulların meydana geleceğini gösteriyor. Bugün eski dostlar ve geçmişte kalmış olaylar hatırlanabilir. y
Yazının Devamını Oku 29 Aralık 2006
Birlikte iş yaptığımız, çalıştığımız ya da yaşadığımız birinin kişiliği hakkında ne derece fazla ipuçları yakalayabilirsek ilişkilerimizi daha doğru ve sağlıklı ve güçlü bir biçimde sürdürebiliriz. Ancak, daha önce yapmamız gereken önemli bir şey var. O da kendi kişiliğimizi olabildiğince fazla çözümleyebilmek.
Aslında insanı konu alan araştırmaları ve incelemeleri dikkatle takip etmek ve anlamaya çalışmak bile yeterli olabilir. Böylece kendimize doğru soruları sorarak kendimizle ilgili yeterli ipuçlarını yakalayabilir ve çözümlemeye başlayabiliriz. Evet, ancak bundan sonra birlikte olduğumuz kişilere ve çevremize yönelebiliriz. Bu konuda Sistem Yayıncılığın çıkardığı "Kişilik Bulmacası" adlı kitap, kişilikleri tanımak ve kendi kişiliğinizi çözümlemenize yardımcı olmak açısından ciddi bilgiler içeriyor. Üstelik oldukça keyifli bir anlatımı var. Özellikle verdiği örnekler, hem kendimiz, hem de çevremizde rastlayabileceğimiz türden.
Birlikte çalıştığınız insanları anlamaya yönelik bir kitap olmakla birlikte, kişinin kendisini de yakalayabilmesine yardımcı olabilecek bir inceleme. "Pek çoğumuz birilerinin bize işe yarayacak bazı aletler vereceğini umarak, boş alet kutularımızla yaşamın içinde ilerleriz. Bu noktada kişilik tiplerini anlamak işe yarar!"
Florence Littauer, böyle söylüyor. Ve ben, bu fikre katılıyorum. Gerçekten kişilik tiplerini tanımaya başladığınız zaman, olayların akışı içinde ne yapmanız ve nasıl davranmanız gerektiğini öngörmeniz daha kolay olacaktır. Bu öngörüş hiçbir zaman için öyle ilahi güçlerin bahşettiği türden tuhaf ya da paranormal (Normal dışı) bir durum olmayıp tamamen akıllı bir insanın sahip olduğu bilgiyi pratik hayatına uygulamasından ibarettir. İçinize de bakmayı bilmeli, içinizden yükselen duyguları ciddiye almayı öğrenmelisiniz. Çünkü duygunun açığa çıkmasını sağlayan da önceden edinilmiş bilgiler. Yani duygunun içinde de bilgi var.
Kişilik çözümlemesinde en önemli bilgilerden biri de Astroloji. Şubat ayında başlatmayı düşündüğüm "Astroloji öğreniyoruz" programına katılabilir, kendinizi çözümleyecek bilgilere ulaşabilirsiniz. Bu programa katılmak isteyenler 0216 450 48 10’dan bilgi alabilirler.
İlişkiler önem kazanacak
Öğlene doğru Ay, Boğa burcuna giriyor ve güzel duygular yükselmeye başlıyor. Kaliteli, değerli ve güçlü arzuların uyanacağını işaret eden gökyüzünün konumu hem iletişim trafiğinin hareketli olacağını, hem de aceleci davranmadan gelişmeleri izlemenin mümkün olacağını gösteriyor. Eski dostluklar ve geçmişte kalan duygular canlanacak. Akrabalar ve büyüklerin aranıp sorulacağını işaret eden gökyüzünün konumu ilişkilerin önem kazanacağını gösteriyor.
Yazının Devamını Oku 28 Aralık 2006
Mitler, göçebelerin ziraatle uğraşan kavimler karşısında nasıl daha baskın olduğunu anlatır. Toplumların doğayla iç içe bulunmalarının bir sonucu olarak Tanrıça figürünün ön planda olduğunu işaret eder.
Eski Mısır’da önce Tanrıça Nuth ile karşılaşırız. Ancak Tanrılara dayanamayan Tanrıça göklerdeki yerine çekilir. Yani Dünyayı terk eder. Dünya mitolojisini araştıracak olursanız önce Tanrıçalar dönemi olduğunu görürsünüz. Ve Tanrıçalar dönemini en uzun yaşayan topraklar Anadolu’dur.
Ana Tanrıça Kibele ve daha pek çok tanrıçanın birlikte hüküm sürdüğü Anadolu, Olimpos’un tanrıları tarafından ele geçirilir. Tanrıça Hekate’yi tahtından düşüremeyeceğini anlar. Olimpos’un en büyük Tanrısı Zeus, Hekate’yi gözden düşüremeyeceğini anladığı zaman Yer altı Ülkesi Hades’in anahtarını Hekate’ye verir.
Hekate hem Olimpos’a kabul edilmiş, hem de Ölüler Ülkesinin anahtarıyla ödüllendirilmiştir. Ne var ki, ölüm son derece ürkütücüdür. Bunun sonucunda Hekate korkulan tanrıçalardan biri haline gelir. Karanlıklar diyarı Hades ile bütünleşen Hekate’den halk uzaklaşmaya başlar. Ve bunun sonucunda unutulmaya mahkum olur. Böylece Zeus’un stratejisi işe yaramış ve Tanrıların zamanı gerçekten başlamıştır.
Tanrıçalar döneminden sonra başlayan Tanrılar dönemi hálá devam ediyor. Anaerkil toplumdan sonra başlayan Ataerkil toplum düzeni içinde şimdi yeni bir zamanın sancıları yaşanmaya başladı.
Bunun işareti olarak kadınların başkaldırısı biçiminde ortaya çıkan ilginç olaylar meydana geliyor. Özellikle ilişkilerde yaşanan ve bir çeşit başkaldırı niteliğinde değerlendirilecek olayların yanı sıra bilinen erkek motifi de değişmeye başladı. Buna bağlı olarak kadın-erkek ilişkilerinde de ilginç gelişmeler son derece dikkat çekici. Mesela Beyazıt Öztürk’ün "Kadınlar" başlıklı programına katıldığımda masanın başında oturan kadınların hal değiştirdiklerini şaşkınlıkla izlerken tarih içindeki dünyanın gelişim sürecini hatırladım ve "Evet, artık değişim sürecinin başlamış olduğunun bir işareti bu" dedim. Tabii buna bağlı olarak aşk anlayışının da değişeceğini söylemeye gerek yok. Üstelik astrolojik açıdan gökyüzünün konumu da bu değişimi işaret ediyor.
Gerçekçi davranın
Koç burcunda ilerleyen Ay, öğle saatlerinde Neptün’ü harekete geçirecek ve hayal gücünü uyandıracak. Hayal gücü gerektiren konulara yönelik çalışmalar açısından ilginç bir gün. Ancak fantezileri tetikleyen olaylar da açığa çıkabilir. Heyecan uyandıran gösteriler, geçmiş ve geleceğin arasında köprü oluşturacak fantastik istekler ortaya konulabilir. Hayalleri gerçekleştirmek için büyük bir arzuyla yeni atılımlarda bulunmak mümkün. Oğlak burcundaki Venüs, hayaller yerine gerçekçi davranmak için zorlayabilir.
Yazının Devamını Oku