Hayatı birbirine zehir etmek

ADAM bağırıyor kadına; “Ta(m)am, ye yemeğini. Ye...”

Haberin Devamı

Bir çocuğu azarlar, “olağan” otoritesini konuşturur gibi değil, bir yetişkine, akranına hükmettiğini bilerek, keyifle hissettirerek.

“M”sini yuttuğu “Tamam”ı asla bir kabulün, hatta sıra savmanın bile değil, mevzuyu keyfince ve anında kapatmaya alışkın “Kes artık”ın ifadesi...

“Kes” ve “Ye yemeğini”... “Ye...”

Hani, Buraya zaten ve sadece bi yemek yemeğe geldik, zehir etme, otur zıkkımlan”...

* * *

O masada epeydir hissettiğimiz, ama kelimelendiremediğimiz kavgadan kulağımıza çalınan bir kaç kelime, o “birliktelik”e dair o kadar çok şey düşündürüyor ki...

Dikkatimi 1 küsur metre derinliğindeki “havuz göl”de kayığa binenlere, hâlihazır ya da muhtemel sevgilisine kürek çekme maharetini sıçratmaya çalışanlara vermeye çalışıyorum.

Böyle durumlarda, böyle ayarlar fazla işe yaramıyor.

Haberin Devamı

İnsan bazen dinlemeyi, anlamayı istediği şeyi -duyma mesafesinde olsa bile- duyamaz, duymak istemediği şeylerde ise kulağındaki çekiç kemikçiği örsün üzerinde beynini döver. (Mesela, sesi kısılsa da maç yayını)

Nitekim, gözlerimizi kaçırsak da, kulağımızı oradan alamıyoruz.

* * *

Tamam münakaşa, maraza her ilişkide olabilir, sevgili Güzin Abla. Olur da...

Lâkin bu örnekte hem tek yönlü, sıkı bir bombardıman var, hem bombaların tahrip gücünün yanında, tahrik gücü de yüksek..

İlişkileri, belli ki uzunca, çok sezonlu bir dizi.

Kadın, erkeğin ilk snopsisine yerleştirdiği rolü reddedemiyor, o da belli.

Lâkin öngörülen repliklerin de bazen dışına çıkıyor anlaşılan.

Belki çevrenin duruma göz/kulak misafiri olmasının kanayan mahcubiyeti.

Belki kalabalıkta bir çentik...

* * *

Kavgaya arada, sadece bir-iki kelime ya da mimikle eşlik eden kadın, tabağı hafifçe adamın önüne itiyor. Adam da vuruyor masaya...Tabak yerde.

“Bir zamanlar Gençlik Parkı”ndaki İçkili Aile Lokantası’nın arbedelere alışkın garsonları, adamın onları cepheden göreceği mesafeye ilerleyip, “Buradayız, dikkatle izliyoruz” mesajını ustalıkla veriyorlar.

Sessiz ama “kurumsal” uyarı.

Birisi, hemen kırılan tabağı, dökülen yemeği topluyor. Diğeri paspasla koşturuyor.

Haberin Devamı

Adam pek aldırmıyor ve garsona, “servis personeli misafir ilişkileri talimatları”nauygun bir taleple sesleniyor:

“Bayana aynısından bir tane daha...”

* * *

Erkeğin üst perdeden saydırmaları, daha düşük “volume”de de olsa, sürüyor. Duyuyoruz.

Rahatsızlığımız, kıpır kıpır.

Fakat hezeyanımızı kontrol edecek sulardayız epeydir.

Böyle bir girişimin sadece “sözde” kalmayacağının da farkındayız.

Ve “kafa atmak”, kafandaki düşünceyi o masadaki tesisatı devirmeden usulca uzatmak anlamına gelmiyor, bu muhitte... Göz atmaktan farklı yani.

Ayrıca “her ailede olan şeylere ve dahi ‘aile arasında’ki mahremiyete burnunu sokmak”la ilgili, “Kabahatler Kanunu” hükümleri, “Sulh Hukuk Mahkemesi” kararları vardır, tahminime göre...

* * *

Haberin Devamı

Kalkıp, gidiyoruz bir süre sonra.

Her zamanki eşref saatimize uygun bir zamanda kalkıyoruz. Ne erken, ne geç...

Geride ikisi ve muhtemelen ayrılıkla sonlanamayan filmlerin, kavgaların, “Hadi barışın” diyen bildik komiseri kalıyor. (Omuzdaki ihtiyar, bıyıklı peri)

Belki birazdan göl kıyısındaki kanepelere oturacaklar.

Hallolmayan şeyler, orada, öyle “hallolacağı” için, hiç bir zaman hallolmayacak.

Evde ne göl var zaten, ne öyle kanepe, ne de Aile Lokantası’nın tansiyona ayarlı kolluk güçleri...

Adam kadına hayatı zehir edecek. Kadın punduna getirip o zehrin birazını adama serpebilirse, belki yüreğine su serpilecek.

Geçen yıllar, geçecek yılların gerekçesi olacak... (İzdivaç aritmetiği)

Haberin Devamı

Ve yıllar sonra restorasyon hengamesinde, “Bir Zamanlar Gençlik Parkı”nın önce o şirin ve fonksiyonel köprüsü kaldırılacak.

* * *

Genellemeci bir senaryo, rahvan bir gidişat değil çizdiğim. Kader hiç değil.

Böyle senaryoları, onlarca “belgesel”den izlediğim, gerçek öykülerden esinlendiğim için projeksiyonlarım oralara kayıyor.

Varsa kabahat, önümdeki o resimden, daha büyük/daha detaylı resimleri usulüne uygun çizmeye çalışan lüzumsuz muhayyilemde...

Onu da fazla ciddiye alırsak, buyrun Hayâli Küçük Ali muhabbetine...

* * *

Peki ya insanlar neden birbirine hayatı zehir, zindan eder?

Neden, gerilimi başköşesine oturtur; sofasının, avlusunun, balkonunun yani yöre ağzıyla bunların hepsinin dar ama güzel ifadesi olan “hayat”ının...

Haberin Devamı

Bilemem, ama anlatacağım bazı şeyler var.

Sonraki yazıma...

Hayatı birbirine zehir etmek

 

Yazarın Tüm Yazıları