Paylaş
Bizzat yaşanmış, “aile içi şiddet”te yen içinde kalmış, öfkeden çok neredeyse mahçup, utangaç, her kelimesini ayrı ayrı yüklenmiş cümlelerdir çoğu.
Normal bir aklın alamayacağı şiddeti, nereden peydahladığı belirsiz kibirle donanmış aşağılamaları anlatırken, ar ederler.
Pürtelaş, kulağı kapı zilinde yazılmıştır sanki.
İsim bulunmaz pek, bazen sadece semt yazar. Kiminin -adresi saklı- sığınma evidir geçici yuvası...
“Evrak-ı metruke”dir, hepsi... Çoğu unutulur, dilsiz istatistiklerde, kapısız adreslerde metruk kalır.
* * *
Gazetelerde önce ad-soyadlarının baş harfleriyle tanırız o kadınları.
Ş.E.’dir, A.S.’dir, şiddet gören yüzü mozaiklenmiştir.
İsmini ölünce alır o kadınlar, öldürüldüklerinde öğreniriz adını-soyadını...
Ve çoğu, manşetlere defnedilir.
* * *
Küfürden tokada, şiddetten yok etmeye giden o dehşet verici sürece haberlerden tanık oluruz.
S.Ç.’ler, Z.Ö.’ler, alfabenin tüm harfleri, siste yanıp sönen S.O.S mesajları gibi geçer iç denizimizden...
“Aile büyükleri” izler, babacan komiser Hulusi Amca izler, Devlet Baba izler, biz izleriz...
Ölünce öğreniriz adlarını:
Zülfüye’nin anlamı, meğer “sevgilinin saçları”ymış, o güzel saçları...
* * *
Her gün okuyor, izliyoruz kadına yönelik, taciz, tecavüz, şiddet, cinayet haberlerini...
Haberlerin yanısıra, tacizi, şiddeti anlatanlar, ısrarla gündeme taşıyanlar da artıyor.
Bunda şiddete, tacize uğrayan kadınların artık daha kararlı, cesur ve bilinçli davranmalarının da etkisi var. Susmuyor çoğu, kırılan kolu yen içine saklamıyor.
Kadına veciz kaderler tayin eden, yere batasıca atasözleri, hurda deyimler de -en azından- görünür hale geliyor, hızla.
Bir zamanlar gazetelerin “3. sayfa polis haberleri”nin içine gömülen, “vakayı adliye”den görülen haberlere, artık daha kapsamlı, daha ısrarlı yer ayırılıyor.
Lâkin bir bölümü hâlâ cinsiyetçi söylemi, “erkek ağzı”nı yeniden üretiyor.
“Namusum için öldürdüm” sözünü manşete, ekrana taşıyıp, cinayeti üstü örtülü olarak daha haber safhasında “hafifleten” örnekler mi istersiniz...
“Karısının hakareti cinnet geçirtti” gibi, “hafifletici tıbbi teşhisler” mi?
Hala bir çok haberci, editör, yıllardır alıştığı cinsiyetçi haber diliyle kadına yönelik şiddette erkeğe ilişkin bir “empati” kurmaya çalışıyor sanki.
Örneği çok medyada; “Hayat kadını dayak yedi” başlığının altına haberin çatısını öyle bir kurarlar ki, okuyan neredeyse “Az bile....”lere gelir.
* * *
Kadının hikayesini, “kurban”, “zavallı”, “mağdur” çağrıştırmalarıyla anlatan, onun erkeğin karşısındaki “zayıflığı”nı efil efil estiren, satır arasında erkek söylemine hizmet eden habercilik, azalsa da hâlâ gündemde.
Mönüsünde, “Bayan doktorun büyük başarısı” türünden, kadının erkeğin yanında/karşısında başarısını hayretle karşılayan haberler de var.
“Erkek, delikanlı, adam gibi kadın” nitelemeleri, o bir türlü kurtulamadığımız “Bayan” da...
Bazı haberlerde de erkeğin önceliği magazinel söylemle öyle bütünleşir ki, ayıklasan, geriye bir şey kalmaz.
Böyle haberler, çözülmesi gereken önemli bir toplumsal sorunu anlatmak çok, bireysel “vaka, sansasyon” ambalajıyla, "Vah vah..." sunuluyor ortaya...
Ve bir çok kadın, erkek söyleminin safındaki böyle cemaatlerin ağzı, lafızıyla manşetlere defnediliyor.
Paylaş