Türk solunun büyük yanılgısı ve inadı

İslamofaşizmi (tâbir, Beyazsaray Başdanışmanı Michael Rubin’indir) ve maskeli bir engizisyonu Türkiye’nin ensesine bindirme noktasına gelen Haçlı ile işbirlikçi dincilik belasının bugünkü güce ulaşmasında Türk solunun bir türlü aşılamayan inadının payı büyüktür.

Haberin Devamı

Türk soluna yıllardır şunu anlatamadık:

 

İnsan, düştüğü yerden kalkar.

 

Halk ve siyaset, dincilik çukuruna nereden düşmüşse oradan kalkması, kaldırılması lazım. Bunun için de, düşülen yerin tehlikeli olduğunun anlatılması gerekir. Bu anlatım, dinsel terminoloji kullanılmadan olmaz. İdeoloji, laiklik nutuklarıyla hiç olmaz.

 

Deniz Feneri dinci soygunu eleştirilirken ‘haram’ kelimesinin kullanımını bile ‘dinselleşmek’ olarak gören zihniyetlerin yarattığı gülünç ahmaklık kimin işine yarıyor?

 

Elbette ki, dinci siyasetlerin, Allah ile aldatanların.

 

Haberin Devamı

Yani bu ülkede birileri, bir yandan din istismarından yakınıyor, bir yandan da bu istismarın ekmeğine yağ sürecek ne varsa yapıyor.

 

Türk solunun ve laik aydınların temel çarpıklığı bu...

 

CHP’nin temel çarpıklığı da bu.

 

Dinci siyasetleri başarılı kılan da bu.

 

Siyaset dinciliğinin başarısı, kendi dehasına değil, rakiplerindekitutarsızlığa dayanıyor.

 

Türk solu, halkla bütünleşememekle itham edilmektedir. O halde reçete belli:

 

Halkla bütünleş!

 

Halkla bütünleşenler bu işi nasıl yapıyor?

 

Sol diyor ki, ‘Din istismarıyla yapıyor.’ Yani şöyle veya böyle, bu iş, din devreye sokularak yapılıyor.

 

Peki, ey sol;halkla bütünleşmede sahtesi bile işe yarayan dinin gerçeğini halkın önüne koyan bir bütünleşmeyi neden yaratmıyorsun?

 

Haberin Devamı

Belli ki, dine sırt çevirerek, dini yok sayarak bu halkla bütünleşmek olası değil.

 

Solun ve laik aydınların inatları ne biçim bir inattır ki böylesine açık bir gerçeği görmelerine engel oluyor?

 

Şu canlı örneğe bakalım:

 

Bazı Kur’an mümini aydınlar tarafından ‘Kur’ansal ve Muhammedî Darbe’ olarak nitelenen ve dincileri sekiz şiddetinde bir deprem gibi sarsan (ve altı ayda altmış baskı yapan) kitabımız ‘Allah ile Aldatmak’ solun ‘din sömürüsünden yakınma şampiyonu, laik yayın organı’ Cumhuriyet gazetesinde tek satırla yer almadı. Hakkında tek köşe yazısı yazılmadı. Tek röportaj yapılmadı.

 

Bırakın bunları, hakkında tek haber yayınlanmadı.

 

Benim de çok saygı duyduğum ve solun önemli düşünürlerinden bildiğim Prof. Server Tanilli, Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla o kitabı benden istetti. Hakkında yazı yazacağım diye istetti. Aradan aylar geçti, tek satır yok, tık yok. Büyük ihtimalle Tanilli Hoca yazdı ama gazete yayınlamadı.

 

Haberin Devamı

Bu nasıl iştir, ey akıl sahipleri?

 

Siyasal gerçekçilik, Türkiye gerçeği, Yaşar Nuri fikriyatı belli. Bütün bu ‘belli’ olanlar dikkate alındığında, Cumhuriyet gazetesinin ve genelde Türk solunun, Allah ile Aldatmak kitabını haftalarca sayfalarına taşıması, tanıtması, okutması gerekmez miydi?

 

Türk medyasında, gazetelerde, ekranlarda Cumhuriyetçi aydınlar tarafından elliye yakın program ve yazının konusu edilen bir kitabı ‘solun kalesi’ sayılan bir gazetenin tek satırla gündem yapmaması hırlılık alâmeti olabilir mi?

 

Bu halk bu çelişkiyi, bu samimiyetsizliği veya bu gafleti görmez mi sanıyorsunuz?

 

Peki, canınızı sıkan veya elinizi tutan nedir? Benim Kur’an mümini oluşum mu?

 

Haberin Devamı

Böyle ise solun anlayış ve algılayışı çok vahim demektir. Böyle değil de savsaklama ise bu daha da vahimdir.

 

Benim anlattığım dinden, hele hele Allah ile Aldatmak’ kitabımdan rahatsız olan veya o kitabı fark edemeyen bir solun, bu ülkede siyaset adına bir geleceği, bir vaadi, bir beklentisi olabileceğini sananların aklına şaşarım.

 

Halkımızın din kullanılarak çarpıldığını, soyulduğunu, perişan edildiğini yirmi dört saat dillendiren baylar, bayanlar! ‘Allah ile Aldatmak’ kitabından da bir hayır beklemiyorsanız ne bekliyorsunuz?

 

Sizin derdiniz ne, kardeşim? Bu tavırla nereye varacağınızı sanıyorsunuz?

 

Çok üzülerek söylemek zorundayım ki, solun siyasal becerisi tek iş yapıyor:

 

Muhalefet üretmek.

 

Haberin Devamı

Yani bağırıp çağırmak, dalaşmak, ha bire yazıp bozmak, ha bire hizip veya parti üretmek.

 

Bu yolda inat ve ısrar ettikleri sürece, halkın önüne çıkıp biz size refah ve mutluluk getireceğiz diye nutuk atmaları anlamlı olmayacaktır.

 

Önce tutarlı ve düzgün hale gelin!

 

Size güvenmeyenlere sizin vereceğiniz bir şey olamaz. Adına refah ve mutluluk da deseniz, olamaz...

 

Özetleyelim:

 

Dediğim dedik, çaldığım düdük” şarkısı, solun ve laik aydınların hem iyi niyetlerini hem de yaratıcı güçlerini felce uğratmış görünüyor.

 

Bu yanlışı süratle düzeltmeleri, başlarına dert açan ezberlerini bozmaları lazım diye düşünüyorum.

 

Nasıl mı?

 

Biz, her şeye rağmen, bu ülke ve bu halk için her türlü yardıma hazırız.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları