Yaşar Nuri Öztürk: Şirket dini ve tevhit

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Şirket ve şirk aynı anlamda iki kök-kelime. İkisi de ortaklık demek. Türkçe'de daha çok şirket şekli kullanılmaktadır.

İlahiyat literatüründe kullanılan şirk ise kısaca, ilahlar ortaklığına dayalı din demek. Ama şirk asla dinsizlik veya ateizm demek değil. Esasen Kuran ne dinsizlikten söz eder, ne de ateizmden. ‘‘Dini yalanlayanlar kimdir?’’ sorusuna Kuran'ın verdiği cevap şu: Kamu haklarına tecavüzü ve ibadetleri şov aracı yapmayı huy edinenler. Yani dini kökten ve temelden inkár edenler değil, sahte dinciler.

Kuran'a göre, gerçek dinsiz dine riyakárlığı sokan kutsal sömürücü engizisyon sektörüdür. Ve bence, Kuran'ın en büyük mucizelerinden biri de işte bu saptamadır.

Kuran, kategorik olarak iki dinden söz ediyor. Tevhit dini, şirk dini. Bazılarının ayrı dinlermiş gibi gösterdikleri anlayışlar, esasta bu ikisinin versiyonlarından ibarettir. O versiyonların az veya çok eksiklik taşıması bu gerçeği değiştirmez.

Evet, iki din vardır. Bunların ilki olan tevhit dini, tek ilahın hüküm sahibi olduğu dindir. Bir adı da İslam olan tevhit dininin özünü o tek ilaha, Allah'a teslimiyet oluşturur. Gerisi detaytır. Teslimiyet sulanınca tevhit elden gider ve detaylardaki hiçbir dikkat ve titizlik İslam'ın mensubu olmaya yetmez. Teslimiyet tamsa detaylardaki noksanlığın hiçbir oranı sizi tevhidin dışına çıkaramaz. Tevhitte omurga, teslimiyettir.

Şirk dininde hüküm makamı, bir tek kuvvet veya tek ilah değil, bir panteondur. Panteonda başköşeyi yine Allah tutar. Onun yanına-yöresine serpiştirilmiş yedek ilahlar vardır. Kuran bunları şüreká (şirket ortakları), endád (esas ilahın yandaşları), erbáb (yedek rabler), evliya (destekçiler, dostlar) gibi isim-sıfatlarla anmaktadır.

Yedek ilahlar, kişiler ve kavramlar olabileceği gibi kurumlar ve nesneler de olabilir.

Altını bir kez daha çizelim: Şirket dininde Allah inkár edilmez, tam aksine, saygıyla anılır. Allah'ın yerine başka bir ilah konmaz. Allah'ın yeri yücedir, korunmaktadır. Ama Allah'ın yanına konan ikincil, üçüncül, dördüncül ilahlar vardır. Yani şirket dininde Allah'ı bırakıp da başka ilahlara kulluk edilmemektedir. Allah ile birlikte varlık ve egemenlik sürdüren bir grup yedek ilah söz konusudur. Özgün deyimiyle, şirket dininde ‘‘min gayrillah: Allah bırakılarak sığınılmış’’ ilahlar yok, ‘‘min dûnillah: Allah'ın yanına-yöresine ilave edilmiş’’ ilahlar vardır. Şirket dinini insanlığın en zehirli kahır kurumuna çeviren de işte budur. Allah, yerinde ve saygındır ama pratikte dini kurup kotaran yalnız o değildir. Yalnız patent Allah adınadır, ama yönetim şirket ortaklarınındır.

Şirket dininde Allah'ın inkárı söz konusu olmadığından sorulduğunda yerleri ve gökleri yaratanın Allah olduğu yeminle söylenir. (Bk. Lukman Suresi, 25). Ne var ki din hayatı panteonun (ilahlar şirketinin) diğer elemanları olmadan yürümez, yürütülmez. Şirket dininin çocukları bunun gerekçesini dile getirirken iki şey söylerler: 1. ‘‘Biz bu yedek ilahlara, bunlar bizi Allah'a yakınlaştırsınlar diye kulluk etmekteyiz.’’ (Zümer Suresi 3), 2. ‘‘Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir.’’ (Yunus Suresi 18).

Şirkin bu gerekçelerine karşı çıkan Kuran şu iki cevabı vermektedir: 1. ‘‘Allah, insana şahdamarından daha yakındır.’’ (Kaf 16), 2. ‘‘Şefaat tümden ve yalnız Allah'ın elindedir.’’ (Zümer 44).

Şirket dininin en korkutucu görünümü, İslam'ın aziz Peygmberi tarafından ‘‘gizli-maskeli-sinsi şirk: eş-şirk el-hafi’’ olarak tanıtılmıştır. Bu şirk türünün vücut verdiği şirkette, ne yazık ki tevhidin sadece patentinin gaspı ile yetinilmemiş, görünürde şirk aleyhtarı söylemler de geliştirilerek belanın tanınması zorlaştırılmıştır. Daha acısı, muazzez Peygamberimizin, İslam dünyasını gizli şirkin perişan edeceğini söylemiş olmasıdır.

Günümüz İslam dünyasında sinsi şirkin varlığının veya kapımıza dayandığının belirtisi sayılabilecek olumsuzluklardan birkaçını sıralayalım: Dinin Kuran dışına çekilerek Allah'ın denetiminden uzaklaştırılması, geçmiş ulemanın dokunulmaz-eleştirilmez ilan edilmesi, ilham ve rüyaların dinin kaynakları arasına sokulmuş bulunması, türbelerin mabetleştirilmesi, Kuran'ın açıkça karşı çıktığı zübürlerin (Kuran dışı yedek kutsal kitaplar) din hayatında yönlendirici duruma getirilmesi, Kuran dışında tartışmasız kitap, Peygamberimiz dışında tartışmasız kişiler kabul edilmesi, dinin inkárıyla eşanlamlı sayılan insan hakları-kamu hakları ihlallerinin yaygınlaşması, yapay bir ruhban sınıfının oluşmuş bulunması, din hayatında riyakárlık ve baskının legalleşmesi, cennete gidiş belgesinin altında Allah'tan başkalarının imzasına da ihtiyaç duyan zihniyetlerin yaygınlaşması...

‘‘Benim duam, hayatımdır.’’

Konfüçyüs

Yazarın Tüm Yazıları