Paylaş
Kıyamet, içinde yaşadığımız dünyanın ve onun bünyesinde yer aldığı evrenin parçalanıp dağılması ve bütün şuurlu varlıkların hesap vermek üzere Yaratıcı'nın huzurunda, mahiyetini bilemeyeceğimiz bir biçimde kıyam etmesi olarak bilinir. O gün Allah bütün tartışmaları sonuçlandıracak, çelişmeleri bitirecek ve hayat serüveninden herkesi hesaba çekerek iyilikle kötülüğün karşılıklarını verecektir. (Örnek olarak bk. Bakara, 113; Âli İmran, 185; Nisa, 87; Enbiya, 47; Hac, 9)
Kur'an bugüne din günü demekte ve onun tek yargıcının Allah olduğunu belirtmektedir. (Fâtiha, 3)
Buraya kadar anlattıklarımız, kıyametin akla ilk gelen anlamlarıdır.
Bu anlamdaki kıyamete ‘büyük kıyamet’ diyebiliriz.
Kur'an incelendiğinde görülür ki, bu büyük ve genel kıyametten başka sayısız küçük kıyametler vardır.
Hayat sahnesinde her an milyonlar ve milyonlarca kıyamet yaşanmaktadır. Evrende bir hiç denecek kadar küçük bir yer tutan insan vücudunda da, her an binlerce kıyamet yaşanmaktadır.
Kur’an’a göre, her varlık bir âlemdir ve her âlem birçok kıyamete sahnedir.
TOPLUMLARIN KIYAMETİ
Toplumların da kıyametleri vardır.
Kur'an ve hadis iyi incelenirse görülür ki, kutsal metinlerde geçen kıyamet kelimesi, şuraya kadar açıkladığımız kıyametlerden bazen birini, bazen öbürünü, bazen de hepsini birden ifade eder. Hadis veya ayet, bir sosyolojik değerlendirme yapıyorsa, kıyamet sözü toplumun çöküşü anlamını taşıyacaktır. Örneğin, bir hadiste şöyle denmektedir:
“Emanetler, görevler layık olmayanlara verildiğinde kıyameti bekle.”
Buradaki kıyamet, toplumun çöküşüdür. Çünkü emanetlerin ehil olmayan ellere geçmesi toplumu yıkar. Yani, burada bir sosyolojik kıyamet söz konusudur. İsra Suresi, 16'ncı ayet ise şöyle diyor:
“Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.”
Burada da bir sosyolojik kıyamet tablosu çizilmektedir. Toplumu sömüren şımarmış, azmış odaklara Yaratıcı Kudret fırsatlar veriyor, fakat onlar buna kulak asmayarak zulüm ve tahriplerine devam ediyorlar. Nihayet, o toplum batıyor.
Biz bu batışları, değişik isimler ve tablolar olarak seyrediyoruz.
Sistemler, rejimler çöküyor, devrimler birbirini izliyor, imparatorluklar dağılıyor ve nihayet dünya haritası durmadan değişiyor. Bütün bunlar din terminolojisindeki kıyamet deyiminin belirişleridir.
Toplumsal kıyamete sebep olacak birçok olumsuzluk da hadislerde ifadeye konmuştur. Bunlardan bazıları şöyle verilmektedir:
“İnsanların en hayırlıları, ahmak, aptal diye adlandırılmadıkça kıyamet kopmaz.” (Tirmizî'den naklen, Aclûnî, 21351)
“İnsanlar öyle bir zamanla karşılaşırlar ki, herkes kurtlaşır ve kurt olmayanları ötekiler yer.” (Taberânî'den naklen Aclûnî, 2/279)
“İnsanlar kendilerine ait mescitlerle övünme yarışına girmedikçe/mescit yapma yarışına girmedikçe kıyamet kopmaz.” (Ebû Davûd ve Nesaî'den naklen, et-Tâc, 1/243)
Kıyametin arefesi sayılacak zamanlara hadis dilinde âhir zaman/zamanın âhiri deniyor. Yani çöküşün arefesi demektir. Hangi kıyametten söz ediyorsanız âhir zaman onun arefesi olacaktır.
Örneğin, küresel felaketlerden söz ettiğimizde âhir zaman bu felaketlerin arefesi olur. Günümüzde dünyamız, işte böyle bir arefeyi yaşamaktadır.
Türkiye de bir kıyametin arefesindedir.
Paylaş