Paylaş
‘Kozmik barometreler'' ile donatılan Hak ve ışık adamları, yıllardır hep uyardılar. Dediler ki: Bedeviyi de Müslüman yapmak için gönderilen Hak dini, insanlığı bedevileştirme aracı olarak kullanılıyor. Bunun şaşmaz göstergesi, İslam'ı Kuran'ın denetiminden kaçırıp geleneklerin cenderesine sokmaktır. Bunun sonu, âdetlerin din, dinin de âdetlerden biri haline gelmesidir. Türkiye, planlı ve programlı bir biçimde buraya götürülüyor. Bu oyunu bozmak için, dini, birilerinin tekelinde bir meslek olmaktan çıkarıp herkesin sahip çıkacağı ‘‘bir numaralı ortak değerimiz'' haline getirmeliyiz.
‘‘Dinlemesi gerekenler''den, pek fazla dinleyen olmadı. Şimdi kaygılar ve şikâyetler ayyuka çıkmıştır. ‘‘Akıllanması gerekenler'' akıllanmaz ise kısa bir süre sonra yangınlar ve iniltiler ayyuka çıkacaktır. Hiç kimse, ‘‘Falanca gitti, iş bitti'' veya, ‘‘8 yıl kesintisiz geldi, ışık duvarları deldi'' edebiyatıyla uyuşup yan yatmasın! Ne biten bir karanlık vardır, ne de gelen ve delen bir ışık. Şaşmaz ve şaşırtmaz ilke çok net ve açık: ‘‘Gerçek şu ki, Allah bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe değiştirmez.'' (Ra'd suresi, 11)
* * *
Bu girişten sonra, kaygı ve şikâyet mektuplarından sadece birinden birkaç satır verelim. İstanbul'dan Haydar Bostancı yazıyor:
‘‘Toplumun yukarı doğru çekilmesinde hepimizin kendi çapında gayret sarf etmesinin gerektiğini her fırsatta dile getirmenizden cesaret aldım. Cenabı Hak bu gayret konusunda ‘kınansan da gerekeni yap!' işaretini vermiştir...'' (Bk. Maide, 54)
‘‘Bugün, mescitler birtakım din dışı düşüncelerin odak noktaları haline getirilmiştir. Bir kısım cemaat ibadet aşkıyla değil de adeta falan camide buluşup eylemimizi başlatalım düşüncesiyle hareket etmektedir. Çivi ile donatılmış sopaların ucunda Kuran sayfaları! Fesat yuvası olarak inşa edilen veya sonradan bu hale getirilen mescitlerde ibadet, yüce Allah'ın emri ile yasaklanmıştır. (bk. Tevbe, 107-108) 'Allah ile aldatmak' maksadıyla ibadethaneleri vasıta yapmanın hesabı nasıl verilecektir?''
‘‘Eğer Taksim ve Çankaya camileri bitirilse idi buralarda Allah'ın emri ile ibadet yapılamazdı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, vaaz ve hutbelerden haberdar değilmiş gibi davranmasının neticesidir bu.''
* * *
Bostancı'nın yakınışının, bizi dikkate çağıracak olan başlığını koyalım: Aymazlık hükmediyor. Bunun götüreceği sonuç, bilgisizlik ve bilinçsizliğin her kutupta ve grupta egemen olmasıdır. Aklın yerini dürtüler, imanın yerini inatlar, basiretin yerini hırslar ve kinler alacak ve paylaşılması gereken nimet ve mutluluklar, katlanılması gereken musibetlere dönüşecek. İşte, ürperten kaygı budur. Bu kaygıyı yansıtan bir yığın mektup masamın üstünü doldurmuş bulunuyor.
Kaygıyla ümidi birlikte taşıyanlar da az değildir. Onlara bir örnek olarak da Mersin'den yazan Şerafettin Seyhan Dalyan'dan birkaç satır vereceğim:
‘‘İslam, insanın medenileşmesini ister, bedevileşmesini değil. Bu gerçeği idrak edememiş olan ve Kabakçılık oynayan çağdışı zihniyetin, İslam'ı Arap dini olarak gösterme çabalarını alt etme zamanı gelmiştir. 29 Mayıs 1992'de yayınlanan ‘Hak Dostun Mektubu’ adlı yazınızda belirtilmiş olan gerçekler, günümüzde yürürlük aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Herkes üzerine düşen görevi büyük bir ciddiyet ve özveri ile yerine getirmek zorundadır. Türk'ün, asra damgasını vurma zamanı gelmiştir.
‘Mabetteki Yangın', Allah'ın yardımı ile söndürülecek, yüreklere su serpilecek, kurtuluş gerçekleşecek, gönül bahçeleri gülşen olacaktır.''
Güzel ama, sevgili Dalyan, bu iş nasıl olacaktır?..
Paylaş