Paylaş
Şimdilerde, ABD’de, AB’de bir yığın sözde ‘İslamcı akademisyen’, daha doğrusu ‘oryantalist beslemesi aydın’‘bilimin İslamîleştirilmesi’ söylemini yaygınlaştırmaktalar.
Şu aldanışa, şu zavallılığa bakın!
Birileri bilim üretecek, bunlar da onu ‘İslamîleştirecek’...
Bu emperyalizm yalakaları‚ İslamî akıl’dan da dem vuruyorlar.
Aklı işleten başkaları,İslamî akıldan söz eden bunlar...
Evrensel aklın içi boşmuş; akıl İslamî akıl olmalıymış...
Peki, neden buiçi boşlı aklı kullanmayı size öneren emperyalist ajanlar bunu kendileri kullanmıyor?
Sizi kendilerinden çok mu düşünüyorlar dersiniz?
Kur’an’da, Peygamber öğretisinde, akıl ve bilimin İslamî ve gayri İslamî türlerinden bahis var mı ? Böyle bir ayrım var mı ?
Bırakın böyle bir ayrımı, böyle bir ima var mı?
Hayır !
Ama akılla bir türlü barışamamış olan hurafe hamalları, bir yolunu bulup aklı kütürümleştiriyorlar…
Son geveledikleri hezeyan, işte, bu İslamî akıl bühtanı…
Hal bu iken, İslam dünyasında uyanış koca bir hayal olmaz da ne olur?
Özetleyelim:
İslam dünyasında akıl sekiz yüzyıldan beri prangalandı.
Bunun sonucu bilimin çöküşü oldu. Akıl işletilmediği için bilimsel üretim durdu. Bilimin onur burcuna, tarikatçılığın ‘keramet’ safsataları oturtuldu.
Sonuç elbette ki, sadece hezimet olabilirdi.
Ve aynen öyle oldu. Daha doğrusu Kur’an’ın dediği gibi oldu:
“İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.” (Rûm Suresi, 59)
Bu varlık kanununu önümüze koyan ayetin hemen arkasından gelen ayet ise bir teselli lütfediyor:
“Sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.” (Rûm, 60)
Paylaş