Paylaş
25 TEMMUZ 1997 günü akşamı, Kanal 6 televizyonunda, Türkiye'nin geleceğini düşünenler açısından ibretlerle dolu bir program yayınlandı. Tam beş buçuk saatlik bir program. Stüdyo konuğu, bendenizdi.
Meslektaşımız Hulki Cevizoğlu'nun, benimle mutabakatına uymayan duyurusu ve kendine özgü yöntemle sağladığı telefon katılımları, programı bana bildirilen yapısının çok aşağılarına indirdi. Ne var ki, hurafe tüccarı ve cumhuriyet düşmanı dinciliğin saldırılarına sahne olan program, sonuçta yine hayra vesile oldu. Şöyle:
Yıllardan beri, karanlık çehresini göstermek için ‘‘Kuran dışı dincilik, hurafe dinciliği, saltanat dinciliği'' başlıklarını kullandığım ve Türkiye'yi hızlı bir biçimde ortaçağa çekerek perişan etmek istediğinde artık kuşku bulunmayan ‘‘sömürü dinciliği''nin neyin peşinde olduğu, neler vaat ettiği, ülkemizi ve insanımızı nerelere götürebileceği, körlüğe teslim olmamış gözler için çok açık tablolar halinde ortaya serilmiştir.
Bütün halkımızın bakışlarını, bu ibret programın sonlarında sergilenen şu drama odaklamalarını rica ediyorum. O dramda, Türkiye'nin yarınlarıyla ilgili çok hayati bir ders vardır. Kuran dışı dinciliğin iftiracı ve hakaretçi elemanları, tartışmaların sonunda, temel imanlarını açığa çıkaran iki iddiayı gündeme getirdiler: 1. Muhammed Hamidullah masondur (bu onlara göre, din dışı ve cehennemlik olmanın diğer adıdır. Sövecekleri adama ilk çamuru ‘‘mason'' kelimesiyle atarlar) ve 2. Emevi Kralı Yezit lanetlenemez. Ölümünden sonra affa uğramış ve kurtulmuş olabilir. Onlara göre, Yezit kurtulabilir ama Hamidullah, Afgani, İkbal, Akif, Yaşar Nuri, Ateş, Atay... kurtulamaz. Çünkü saltanat dinciliğine uşaklık etmemişler, Müslümanları uyandırmışlardır.
Cehenneme göndermeye kalktıkları Muhammed Hamidullah, Pakistan asıllı dev bir bilim adamıdır. Yüze yakın çalışmaya imza atmış, binlerce insanın Müslüman olmasını sağlamıştır. Sorbon başta olmak üzere, dünyanın birçok üniversitesinde İslam bilimleri okuttu, o arada bizim ilahiyat fakültelerimizde de hocalık yaptı. Beş-altı dilde yazan bu tartışmasız bilim devi, yüzyılımızdaki İslamlaşma hareketlerini hızlandıran bilgi ve ışık potansiyellerinin en önemlilerinden biridir. Batılı birçok aydın, onun eliyle Müslüman olmuştur. Kuran'ın en güzel Fransızca çevirisini o yapmıştır. Tüm bunların yanında, Hamidullah eşi az görülmüş bir derviştir. Evi-barkı, eşi-aşı olmayan, hayatı boyunca eski-püskü giyen, giysilerin içinde adeta ruh gibi dolaşan bir ışık insandır. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ona ‘‘Habibullah'' (Allah'ın sevdiği kişi) derdi.
İşte bu Hamidullah, saltanat dincilerine göre, ‘‘din tahripçisidir, reformisttir, masondur, miracı inkâr eden bir mülhittir...'' Neden? Çünkü, hurafe tüccarlarının ‘‘din'' adı altında insanlığın önüne çıkardıkları karanlık tezgâhı rahatsız edecek yorumlar getirmektedir. O halde çamurlanmalı, etkisiz kılınmalıdır.
Gelelim Yezit'e: ‘‘Devlet başkanının seçimle gelmesi'' ilkesini tahrip eden babası Muaviye tarafından ‘‘Müslümanların halifesi'' unvanıyla başa getirilen bu azgın, zulüm ve ahlaksızlığın timsali olarak bilinir. Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin ve ailesini (ve daha yüzlerce sahabi ve tâbiûnu) hunharca katlettiren kişi olarak tarihe geçmiştir. Yezit'in, Hz. Peygamber evladına ve sahabi nesline, saltanat uğruna yaptığı zulümler, insanlık tarihinin en ürpertici sayfalarına vücut vermektedir. Bundan da kötüsü, çevresine topladığı dalkavukları (saltanat dinciliği bunları ‘‘mübarek zevat'' diye anar) aracılığıyla üretilen ve Kuran dışı dinciliğin temel zeminini oluşturan yalan ve uydurmaları İslam'ın bünyesine sokmasıdır. Biz ‘‘Emevi düzmelerinden oluşan sahte din'' derken büyük ölçüde bunu vurgulamaktayız.
Saltanat dinciliğinin sözcüleri, Yezit'in mensup bulunduğu Emevi soyuna ‘‘dil uzatmamı'' eleştirdiler; özellikle Yezit'e lanet okumama karşı çıktılar. İbret-sonuç şu:
Dinin Kuran'a teslim edilmesinden rahatsız olan saltanat dinciliği, tam bir Yezit mantığıyla, politik çıkarlarına hizmet etmeyen herkesi ve her şeyi din dışı ilan etmekte, karalamaktadır. Hamidullah'ı cehenneme, Resul evladının canını ve ırzını ayaklar altına alan melunlar başbuğu Yezit'i cennete göndermeye çalışan bu zihniyet, bir de kalkıp bize karşı ‘‘Peygamber ve sünnet savunuculuğu'' yapmaktadır. Biz, Allah'a şükür, şunu çok iyi biliyoruz: Yezit'in ‘‘Müslümanlığı''nın arkasında ne var idiyse, onu cennete göndermek isteyenlerin ‘‘sünnet'' savunuculuklarının arkasında da o vardır. Ve bu millet bunu anlamadıkça, Türkiye'nin rahat yüzü görmesi mümkün olmayacaktır.
Hiç kimse, Resul evladından daha çok Müslüman, daha çok dindar olamaz. Resul evladına bile ‘‘Müslüman'' muamelesi yapmayan bir zihniyetin uzantılarından, dinine-imanına onay bekleyenlerin de başları beladan kurtulamaz.
Yaşadığımız günlerde, dindarlığına Kuran'dan başkasından onay bekleyenler, dinlerini de, yarınlarını da Yezitçiliğe teslim etmiş olurlar. Bizden söylemesi...
Paylaş