Paylaş
Şöyle deniyor:
“Halkı iyilik ve barış için gayret gösterenler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helâk edecek değildi ya!” (Hûd Suresi, 117)
Ancak, Kur’an bize gösteriyor ki, bir ülke ve toplumun, hatta bir uygarlığın ayakta kalması,salih insanlarla sağlanamaz; muslih insanlar lazımdır. Yani pasif barışseverler yeterli değildir; barış ve huzur için faaliyet ve gayret gösteren insanlar gerekir. Aksi halde, barış- severlerin (salihlerin) varlığı, çöküşü engellemez. Yani barış ve iyilik sever olmak yetmez, barış ve iyilik için uğraşmak, gayret ve eylem sergilemek lazımdır.
Bu da öncelikle aydınların, daha sonra da siyasetçilerin işidir.
Aydın susar ve gerekeni yapmazsa siyasetçi de hesabını ona göre ayarlar ve önce suskunluk, sonra da çirkefe teslimiyet kader olur. Çünkü böyle bir durumda ‘söz gümüşse sükût altın’ olacağından susanların kazancı konuşanlardan çok olur. Dahası, konuşanların mâruz kalacağı tehlike ve tehdit susanlarla kıyaslanmayacak bir düzeye çıkar; ürküntü ve korku egemen hale gelir.
Bugünkü Türkiye’de durum aynen bu.
Pentagon ve Beyaz Saray danışmanı Michael Rubin’in, Türkiye’deki bugünkü durumu değerlendirirken kullandığı ifadeyi kullanırsak Türkiye bugün, susmanın konuşmaya tercih edildiği ‘İslamo-Faşist bir yönetimin’ yani adı konmamış bir dinci diktatörlüğün pençesine düşmüş bulunuyor.
Rubin’in görüşünü tartışabiliriz ama aydınlarımızın büyük çoğunluğunun susmayı yeğlediği tartışılmaz bir gerçektir.
İşte yıkım bunun sonucudur.
Türkiye bugün, salihleri bol, ama muslihleri yok denecek kadar az bir toplum haline gelmiştir. Göğüslemek zorunda kaldığı sıkıntıların, acıların, zorlukların, hatta çöküş sancılarının sebebi budur.
Türkiye’de en büyük bunalım, ‘gerçek aydın bunalımı’dır.
Gerçek aydın, gerçeği apaçık, kılık değiştirmeden, maske giydirmeden, olduğu gibi söyleyen aydınlık öncüsü, uyarıcı adamdır. Aydın; sadece bilgi çokluğuyla, hatta muhtemel tehlike ve tehditleri önceden görmekle aydın olmaz. Aydın, fark ettiği gerçekleri, algıladığı tehlike ve tehditleri topluma hiç geciktirmeden haber veren, toplumu uyandıran, bilinçlendiren, bunun için meydan yerine çıkan öncüdür.
Bu öncülüğünü yapması için, evirip çevirmeden, gevelemeden konuşması gerekir.
Aydın bilinçlendirecektir ki, siyasetçi bu bilinci eyleme çevirsin. Aydını susan veya konuşma adına geveleyen toplumun siyasetçisi durumu idare etmek üzere halkı aldatmakla yetinir.
Türkiye’de, bu söylediğimiz anlamda konuşan aydın sayısı çok azdır. Bu sayı, toplumsal bilincin eylem yaratmasına yetmiyor.
Paylaş