Paylaş
Şiirimizin ölümsüz seslerinden Yahya Kemal, ünlü yazılarından birinde, ‘‘Ezansız Semtler''den yakınır. Hepimizin, ezansız semtlerden ve ezansızlıktan yakındığı zamanlar olmuştur. Ben, ezansızlıktan yakınan gayrimüslimler bile tanıdım. Ruhuna, anlamına sadık kalınarak güzel sada ve tatlı eda ile okunmuş bir ezandan ferahlık ve mutluluk duymayacak bir benlik düşünemiyorum. Bütün mesele, ezanın ‘‘ezan'' gibi okunmasında ve ‘‘namaz kılmayanları taciz'' aracı yapılmamasında...
Bir gönül ve irfan adamı olduğundan asla kuşku duymadığım rahmetli babam, bir ezan âşıkı idi. Evde veya mağazada, kendi kendine ezan okuyup ağladığı günler hatırlıyorum. Aynı babam, bir gün, sohbeti sırasında şunu söylemişti: ‘‘Bu ezan, lâhût (Tanrısal âlem) ile nâsût (insanlık âlemi) arasında bir paroladır. Bunu bu idrak ve şuurla okumak lazım. Ama bazıları bunu, namaz kılmayanları tacize vasıta yaparak okuyorlar ve bu sebeple ezan bütün ulviyetini kaybediyor.'' Ve yine bir sohbeti sırasında, cırlak ve çırtlak bir sesle ‘‘okunan'' ezanı duyduğunda şöyle demişti: ‘‘Bakın, bu adam ezan okumuyor, namaz kılmayanlara öfkesini haykırıyor; ikisi çok farklı şeyler!''
Ezansız semtlerden şikâyet edilen zamanları gerilerde bıraktık, ama ezanla ilgili şikâyetler hâlâ devam ediyor. Bu ikinci şikâyet, ezanın ezan gibi okunmamasından kaynaklanıyor. Ne demek bu? Açık ve net şu demek: 1. Ezan, insan sesiyle okunmadığı için, mekanik cihaz seslerine mahkûm edilerek ulviyetinden uzaklaştırılıyor, 2. Ezan okuyacakların güzel sesli, edası-sadası yerinde kişilerden seçilmemesi yüzünden, ruhumuzu tırmalayan bağırtılar dinlemek zorunda kalıyoruz.
Kısacası, ezana hasretimiz ve ezansızlıktan şikâyetimiz, gerekçesi değişmiş olsa da devam ediyor.
* * *
Diyanet İşleri Başkanlığı, ezan okumayı yeniden düzenleyen bir girişimde bulundu. Genelgeyi okudum. Çok geç kalınmış, ama yine de takdirle karşılıyorum. Bu genelgeye karşı çıkmanın, ayıplanacak bir siyasal şov olduğunu düşünüyorum.
Nedir yapılan? Ezanlar, küçük semtlerde insan sesiyle ve bizzat minareye çıkılarak okunacak; büyük camilerde de merkezi bir sistemle, güzel ezan okuyan müezzinlerin ezanları yayınlanacak. Güzel bir karardır bu! Keşke Diyanet, tüm camilerde ezanların insan sesiyle ve güzel sesli müezzinler tarafından okunmasını sağlayabilse! Bu biraz zordur. Ve bu yüzden, mevcut karar, imkânların müsaadesi ölçüsünde alınabilecek en iyi karardır.
Karara İslam fıkhı ve ibadet esprisi açısından bakılınca, manzara şu: İnsan sesiyle ve güzel sesle okunması, Peygamberimizin sünneti cümlesinden olan ezan, bu kararla, yerleşmiş bidatlardan uzaklaştırılıp unutulmuş sünnete yaklaştırılıyor. Umarız ve bekleriz ki Diyanet, bu küçük başlangıcın arkasını getirsin ve peş peşe alacağı kararlarla, mabetlerimizi bidatlerden ve -üzülerek söylüyorum- bazı şirk kalıntısı geleneklerden temizlesin. Bunları yaparken, siyaset hokkabazlığı dışında hiçbir dinsel ve bilimsel engelle karşılaşmayacağını da bilsin! İnsanımız buna hasrettir ve bunun gereğini yapmak insana da, dine de en büyük hizmettir.
* * *
Diyanet genelgesinin konuşulduğu şu sıralarda bazı çatlak sesler de çıkıyor. Şöyle: Efendim, ezan Türkçe okunsa olmaz mıymış?
Çeşitli vesilelerle bu konudaki düşüncemi defalarca dile getirdim. Bir kez daha söylüyorum: Ezan bir paroladır. İslam dünyasının ortak parolasıdır. Parolalar tercüme edilmez. Ben, ezanı Pekin'de de, Paris'te de, İstanbul'da da dinlesem orada bir cami olduğunu ve namaz vaktinin girdiğini anlarım ve anlamalıyım. Bunun neyini tercüme edeceksiniz? Ezan tercüme edilsin diye avaz avaz bağıranlar, ne hikmetse, Kuran'ın tercüme edilmesinden ve çocuklarımızın Tanrısal mesajı kendi dillerinde okumalarından hiç söz etmezler. Bunlara sormak lazım: Amacı, namaz vaktini duyurmak olan ezan, orijinal şekliyle okunduğunda neyi anlamıyorsunuz ve Türkçe okunduğunda neyi anlayacaksınız?
Yapmayın, etmeyin! Ezanın Türkçesi filan olmaz. Böyle bir şeye ihtiyaç yok. Komik fantezilerle uğraşarak zamanınızı boşa harcamayın.
‘‘Allahu Ekber''le başlayıp, ‘‘Allahu Ekber''le biten, ama demir-teneke sesleriyle güzelliği bozulmamış olan o ‘‘lâhûti parola''yı dinlemek istiyoruz. Ona hasretiz. Bu hasretimizi gidermede bize imkân hazırlayacak her girişimi kutlar ve destekleriz.
Diyanet'in bu ‘‘sünnete uygun ezan'' girişimi sonuçlanınca, merkezi yerlerden birinde bir sabah ezanı okumaktan tarifsiz bir zevk duyacağımı da belirtmek isterim.
Paylaş