Problem savunma

BASKETBOLSEVERLERİ en çok üzen olay, lig maçlarının Abdi İpekçi’de boş tribünler önünde oynanmasıdır.

Bazen öyle maçlar olur ki, güvenlik elemanlarının sayısı seyircilerden fazladır. Öyle günlerde tribünleri ayıran beyaz perdeler üzüntüleri artırmaktan başka bir işe yaramaz. Geçtiğimiz hafta, ne mutlu bize tribünlerde bir hareket başladı.

Önce Karşıyaka seyircisi ile başlamak istiyorum... Bu Karşıyaka taraftarları ister İzmir’den kalkıp gelsinler, isterse İstanbul’da okuyan öğrencilerin oluşturduğu bir seyirci kitlesi olsunlar, içimde hepsine karşı bir teşekkür hissi var.

Esas hareket cumartesi günü Beşiktaş taraftarları ile başladı. Basketbol adamlarımızın içinde "Abdi İpekçi çok uzakta. Onun için boş kalıyor" diye bir teselli kaynağı vardı. Ama Akatlar’ın da boş kalması bu kaynağı da kurutmuştu. Beşiktaş taraftarları takımlarının başarısına inandıklarında Abdi İpekçi’ye de gelerek inançlarımızı tazelediler. Bu başarıyı Ergin Ataman ve teknik kadrosuna borçluyuz.

Beşiktaş’ın iyi bir kadrosu var, günden güne de güçleniyorlar. Ligin sonunda en iddialı takımlardan biri olacakları muhakkak. Kaya’nın liderliğinde takımıdaki uyum ve performans giderek artıyor. Bir takımın gerçek bir takım olup olmadığını, maç sırasında kenarda oturan yedek oyuncuları izleyerek anlayabilirsiniz. Ben maçta Beşiktaş benchinin arkasında oturuyordum. Beşiktaş’ın yedekleri tüm maç boyu heyecan içindeydiler. Ama beni en çok genç oyuncu Sinan Güler etkiledi. Sinan genç ve yetenekli bir oyuncu. Oyuna hiç girmeyen, 1 dakika bile oynamayan Sinan’ın galibiyet sevinci görülecek bir şeydi. Bu hafta "oyuna girmeden maç kazandıranlar" istatistiğinde, Sinan’ın en üst sıradaki yeri tartışılmaz.

Efes Pilsen’e gelince... David Blatt’ın yaptırdığı sürpriz savunmanın esrar perdesi henüz kalkmış değil. Rakip takımların kafasını karıştırmak için uygulanan adam adama ve zone (alan) savunmanın karışımından oluşan bu savunma Efesli oyuncuların da kafalarını karıştırmaya devam ediyor. Esrarengiz savunma rakiplerden çok Efesli oyuncular için daha büyük problem olmayı sürdürüyor. Efesli oyuncuların gözü, hep Blatt’ta. O bir derse adam adama oynuyorlar, koç eliyle iki gösterirse zone uyguluyorlar. Üç deyince de önce adam adama başlayıp 3 pastan sonra zone’a dönüyorlar. Tabii bütün bunlar olurken de, kimin kimi tuttuğu belli olmadığı için ya dışarıdan 3 sayı, ya da pota dibinden smaç yiyorlar. Maçlarda geçen seneki sert savunmaya benzer, savunma yaptıkları pozisyonların hemen sonrasında sürpriz savunmaya döndükleri için savunma direnişleri devamlı olmuyor. Tabii bu kafa karışıklığı Efes’in bu yıl beklenen hızlı hücumunu da önlemektedir. Kolay 3 sayı yiyen, savunma ribaundlarında bocalayan bir takımın fast-break yapması çok güç, hatta imkansızdır.

Ender direksiyona geçmeli

Peki, bu kafa karışıklığı daha ne kadar sürecek? Blatt gerçek güçünü ne zaman sahaya yansıtacak, diye sorarsanızı, cevap, bekleyip, göreceğiz olur. Bu yüzden Efeslilerin Scoonie Penn’i derhal kenara çekip bir yandan Solomon’un ikiz kardeşi point guard ararken, bir yandan da Ender Aslan’ın önünü açmaları gerekmektedir. Blatt’ın Ender’e güveni hiç yok. Yine bu hafta Ender yaptığı 1 asistle tam özgüven yakalamışken onu oyundan çıkarması, bunun belgesi. Size ters gelebilir, ama ben Ender’in başarılı olmaya, özveri ve kararlılığını tribünden seziyorum. Özetle ben oyumu Ender’e veriyorum. Onun direksiyona geçmesiyle Ermal, Serkan, Kerem diğer Türk oyuncuların da verimliliklerinin ikiye katlanacağı inancındayım. Efes’te de başarı için malzeme hazır. Yeter ki kafalar karışmasın.

Euroleague F.Bahçe’yi bekliyor

Futbolda Norveç’i 2-1 yendik. Avrupa’da şampiyon olmuş gibi ülkede yer yerinden oynuyor. Basketbolun talihsizliği burada. Elinizde Fenerbahçe gibi Euroleague’de başa oynayacak bir takımımız var ve biz sesimizi bile çıkarmıyoruz. İnanarak söylüyorum, girin Euroleague’in internet sayfasına Fenerbahçe’nin yenemeyeceği takım yok. Yeter ki biz inanalım ve isteyelim. Fenerbahçe oyuncularının hepsi iyi hatta büyük oyuncular. Hepsi kariyerlerinin zirvesindeler. Bu kadroya milli lig şampiyonluğu hedefi yeteri kadar heyecan verici olamaz. Türk basketbolu için bu değerli kadronun Euroleague’de başa oynamak ideali olmalı. Bana göre zirvenin üzerinde Euroleague Kupası tek başına bekliyor. Fenerbahçelilere gelin beni koparın, sökün alın diyor. Biz ise geleceğimizi Tanjeviç’e bırakmış, onun 2010 hedefiyle tepeye bakıp duruyoruz. Peki 2010’da da Tanjeviç çıkıp 2015 derse ne yaparız? Bu yüzden Türk oyuncular ve Solomon zirveden aşağı inmeden harekete geçmeli.

Biz Türk basketbolunu layık olduğu yere çıkaramadığımız için her gün birbirinden kıymetli, kişilikli koçlarımız yurt dışına gidiyor. Öyle görülüyor ki, Oktay Mahmuti’nin başarı ile uyguladığı göğüs göğüse savunmayı çok arayacağız. Ne yazık ki Oktay Mahmuti aramızdan ayrılan son koç olmayacaktır. Eğer bir gün havaalanında Aydın Örs’e rastlarsanız, onun Bodrum’a veya Antalya’ya gitmediğini iyi bilin. Başımıza bir de bu mu gelecekti diye boşuna yırtınmayalım.
Yazarın Tüm Yazıları