Tarihi kongrede uzman sivil toplum örgütleri de yer alacak. Sivil toplum örgütlerinin kongre alanında stant açabilmesi için kongre sekretaryasına başvuru yapması gerekiyor. Sivil, şeffaf ve tümüyle katılımcı bir girişim olan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin sonucunda, yeni yüzyıla yön verecek politika önerileri tüm Türkiye ile paylaşılacak.
Yedi gün sürecek kongrede 70’e yakın konuşmacı, birçok kapsamlı sunum gerçekleştirecek. Aralarında Vandana Shiva, Sir Bob Geldof, Michio Kaku ve Andrew McAfee gibi isimlerin olduğu konuşmacılar, geleceğin inşasına dair konuşmalar gerçekleştirecek.
Kongre programına depremin yarattığı yıkımın uzun vadeli sonuçları hakkında kapsamlı müzakereler dahil edildi. Programa doğayla uyumlu ve afetlere dirençli kentlerin yaratılması gibi birçok farklı oturum eklendi.
Kongre bilgileri iktisatkongresi.org’dan takip edilebilir.
BU DÜNYADAN BİR HAMİ ÇAĞDAŞ GEÇTİ
Ömrün tükenişini ne derin söylemiş, Mahmud Hüdayi Efendi: “Günler gelip geçmekteler / Kuşlar gibi uçmaktalar...”
Sevgili Hami Çağdaş da hayatın penceresinden kuş misali uçtu gitti. Nereye?... Yahya Kemal’in “Asude bahar ülkesi”ne. Yakasında kırmızı gül.
Bir muhabbet kuşu gibi; ki dillere destan muhabbeti derya deniz / dört kol çengidir:
Yıldız Teknik Üniversitesi’den Ender Şiar Argın’ın yazısından yapılan derleme şöyle:
- 1999’da Trabzonspor Başkanı, İngiliz siyahi futbolcu Campbell için “Bizim yamyamı gol makinesi diye aldık, çamaşır makinesi çıktı” demişti. Tepkilerin ardından yaptığı açıklamada da “Biz yamyam gibi tabirini kullanırız. Türkiye’de ırkçılık olmadığı için aklımıza gelmez” demişti.
- 2002 yılında İsrail-Filistin çatışmasının ateşiyle tribünlerden Fenerbahçe’nin İsrailli oyuncusu Haim Revivo’ya karşı “Hitler seni daha iyi anlıyorum” sloganları atılmıştı.
- 2005’te Kayserispor-Mardinspor maçında Kayserispor’un İsrailli oyuncusu Pini Balili için Yahudi karşıtı sloganlar atmışlardı.
- 2008’de Trabzonspor taraftarları dönemin MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ı protesto ederken “Ermeni Oğuz’a Trabzon’da soykırım” sloganı atılmıştı.
- Yine 2008’de Gençlerbirliği’nden gönderilen teknik direktör Samet Aybaba, futbolcu El Saka’yı kastederek “Bir Arap’a beni tercih ettiler” demişti.
- 2009’da Diyarbakırspor, Bursaspor deplasmanında “Ne mutlu Türk’üm diyene” ve “Mehmetçiğiz, Türk’üz” pankartlarıyla karşılanmıştı.
FUTBOL SADECE FUTBOL DEĞİL
En uzun fikrin ömrü bir günü geçmiyor. Ama anlık, günlük değerlendirmelerle dünyada olup biteni anlamak mümkün değil. Seçimlere giderken şimdi tansiyon da iyice yükseldi. Dünyada ne olup bittiğini de anlamalıyız.
- Dünyada olup biten pek çok şeyden biri de yapay zekânın hızlı adımlarla yükselişi. Japon teknoloji şirketi Softbank’ın CEO’su Masayoshi Son, CNBC kanalına, “Bilgi devrimi tüm hızıyla devam ediyor. Son sanayi devriminde insan gücünün yerini makineler aldı. Bilgi devriminde, yapay zekâ makinelerin yerini alacak” diyordu. Teknoloji yatırımlarıyla ünlü Japon Softbank, en son 2016’da İngiltere merkezli Arm şirketini 32 milyar dolara almıştı. Arm, yapay zekâ için de son derece önemli olan yarı iletken tasarımlar, teknoloji lisansları ve mobil cihazlar için işlemci üreterek çip üreticileriyle çalışıyor.
YAZILI SINAVI GEÇTİ
Dünya medyası yapay zekâ haberleriyle dolup taşıyor. Makalelerin, kitapların haddi hesabı yok. Dünya üniversitelerinde hararetli tartışmalar yapılıyor. ChatGPT gibi yapay zekâya sahip aracılar, oldukça usta olduklarını kanıtladı. Örneğin ChatGPT, kısa süre önce en iyi işletme ve hukuk okullarındaki yazılı sınavları geçti.
Stanford Üniversitesi’nde İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü’nde (HAI) yapay zekânın insanları etkileme yeteneğini test ederek yapay zekânın politik ikna gücünün sınırlarını araştırmışlar. Çok yeni bir araştırma. Sosyoloji, psikoloji ve örgütsel davranış profesörü yöneticisi Prof. Dr. Robb Willer liderliğindeki araştırma şubatta OSFPrepints Platformu’nda 33 sayfa olarak yayınlandı. ‘Artificial intelligence can pursuade humans on political issues’ adlı araştırmayı İngilizce bilenler bulup okuyabilir.
Dört kişilik ekipten demokrafik, kültürel ve sosyal değişimlerin psikolojik sonuçlarını araştıran Dr. Hui Bai, “Yapay zekâ başarılı oldu. AI tarafından üretilen çağrılar, çeşitli siyasi konularda ikna etmede gerçek insanlar tarafından yazılanlar kadar etkiliydi” diyor. Araştırmada ChatGPT’yi besleyen büyük dil modeli GPT-3’ü kullanmışlar.
Araştırmada, birkaç tartışmalı konuda ikna edici mesajlar oluşturulmuş. Bu ikna edici metinleri binlerce gerçek insana okutmuşlar. Bunların bir kısmı yapay zekâ tarafından, diğerleri gerçek insanlar tarafından hazırlanmış. Her durumda, katılımcılardan okumadan önce ve sonra konulara ilişkin görüşlerini belirtmeleri istenmiş. Araştırma ekibi daha sonra mesajların okuyucular üzerinde ne kadar ikna edici olduğunu ölçmüş, neden ikna edici olduğunu değerlendirmiş.
“Yapılan üç karşılaştırmada da yapay zekâ tarafından oluşturulan örneğin, sigara yasağı, silah kontrolü, karbon vergisi gibi pek çok konuda mesajlar, insan okuyucular için sürekli olarak ikna ediciydi”
Ocak ayı şiddetli kurak geçti. Türkiye’de Fransa’da ve İtalya’da rekor kuraklık seviyeleri, bu yazın çok zor geçeceğini gösteriyor. Nasıl önlem alınacağı konusunda açık bir bilgi yok. Türkiye’de barajlardaki doluluk oranları tehlikenin boyutunu gösteriyor.
Vatandaşlarımız kuraklık üzerine deprem kadar önem veriyorlar. Sosyal medyada ilginç bilgiler yer alıyor. Bazı küçük notlar şöyle:
- Önceki gün itibarıyla barajlardaki ortalama doluluk oranları Bursa’da yüzde 11.46, Ankara’da yüzde 25 olarak gösteriliyor.
- Standart yağış indeksi metodu ile hazırlanan 3 aylık haritaya göre, Türkiye’nin büyük bir bölümü kuraklık yaşıyor.
- Ege’nin ve Akdeniz’in bir kısmında kuraklık riskli daha az.
- Birçok ildeki baraj doluluk oranları tüm zamanların en düşük seviyesinde.
ÜRETİM TEHLİKEDE
Marmara Ereğlisi-Çorlu
Siyaset, “Nerede kalmıştık?” sorusuna pek yatkın değildir.
Gerçekten siyaset yaşamı böyle bir tablo görmedi.
Altı partinin temsilcileri sabaha kadar uyuyamamışlar temas yaparken. Kim bilir birbirlerine neler söylediler, ne gibi eleştiriler yaptılar, nelerle karşılaştılar? Kafalarda hangi düşünce ve taslaklar uçuşuyordu bu sürede?
Bir gün içinde kaç kriz yaşandı?
1- Altılı Masa’nın yaşadığı sıkıntılar.
2- 20 saat içinde kulislerde ortaya çıkan sürpriz gelişmeler.
3- Gelişmeleri endişe ile izleyen vatandaşın yaşadığı endişe ve korkular...
Ne derler?
Mevcut mevzuat ve yönetmeliklerle kentsel dönüşüm kesinlikle mümkün değildir!
Nedenini şöyle açıklayayım: Mevcut yönetmeliklere göre yenilenecek binalarda kat sayısı artışı maalesef yoktur. Böyle olunca da müteahhitler de haklı olarak maliklerden bir milyon lira gibi büyük paralar talep etmektedir. Çoğunluğu emekli olan kişiler, bunu ödeyemedikleri için bina riskli de olsa içinde oturmaya devam etmektedirler.
Şu anda yapılan dönüşümler, belli bölgelerdeki varlıklı kişilerin aralarında anlaşmasıyla müteahhitlere milyonluk farkları ödeyerek yaptıkları yenilemelerdir.
Benim önerim çok basittir: Belediye veya hükümet, maliklerin uçuk farklar vermelerini önleyecek hesaplamaları titizlikle yaparak, mevcut kat sayısını örneğin yüzde kırk gibi artırmalıdır. Malikler varsa ekstra talepleri için 50-100.000 lira gibi makul farkları ödemek durumunda kalırlarsa, riskli yapılar hemen yenilenir.
Mesela zemin etüdü yapılmış, zemine ve fay hattı durumuna göre projelendirilmiş 5 katlı bir yapıya 7 kat veya 10 katlı bir binaya 14 kat izin vermenin ne zararı olabilir ki? Ayrıca dünkü gazetenizde yer alan, Bayraklı Belediyesi’nin ada bazında yüzde 20 artış önerisine TMMOB’nin mahkemede itiraz ederek yürütmeyi durdurma kararı aldırması gibi acayip başvurular bile yapılamayacak şekilde bir yasal düzenleme şarttır. Değilse, şu anda hemen hemen tüm belediyelerin bedava bina risk testleri (karot vs) yapması, sadece show olarak kalacaktır. Çünkü varsayalım ki binamızın riskli olduğu tespit edildi. Ne yapacak malikler? Bırakın hepsini, birkaçı bile bir milyon lira farkı ödeyemeyecek durumda ise bina deprem felaketini beklemek zorunda kalacaktır.
Tek çözüm, dönüşüm yapılacak binalar için kat sayısını artırıp zeminden 2-3 katı müteahhite verebilecek düzenlemeyi süratle yapmaktır. Ama mahkemelere itiraz, yürütmeyi durdurma gibi işi sekteye uğratacak durumları önleyecek düzenlemeler de yasayla yapılmalıdır.
Mak. Müh. Mehmet ERGÜN - TÜBİTAK Ar-Ge Projeleri Danışmanı
ANKARA-İSTANBUL HESABI
Deprem bölgesinde 2 bin personelin çalıştığını belirterek, “Güçlü bir inisiyatif alıyoruz” sözleriyle başladı. Depremin, ülkemizin birinci sorunu -beka sorunu- olduğunu belirtken, “Deprem nedeniyle, işbirliğine, kaynağa ve bilime ihtiyacımız var. Çünkü önümüzde devasa işler var” diye konuştu. Yeni bir İstanbul Yasası hazırlanmasını da isteyen İmamoğlu’nun ardından ekibinin yani üst bürokratlarından da 9 genel müdürü sahalarıyla ilgili bilgiler aktardı; metro, ulaşım, imar, güçlendirme, konut, su ve yeni yatırımlar üzerinde bilgi verdiler.
İstanbul’un depreme karşı tam bir röntgeni çekilerek konu başlıkları tespit edilmişti anlatımlarda.
Başkan, bu işlerin merkezi yönetimle birlikte çalışılması gerektiğini vurgulaması dikkat çekti. Bunun dışında muhtemel bir depreme karşı ne gibi önlemler alınacağını anlatırken, İstanbul’un kuzey kesiminde yani Trakya yönüne doğru yeni bir karayolu ve deniz yoluyla kurtarma gibi alternatif projelerinden de söz etti.
İmamoğlu’nun eleştirilecek bir projesi de İstanbul ve Marmara Konseyi’nin (her partinin katılımı ile) oluşturulması. Bu bize göre ‘tehlikeli’ bir düşünce. Çünkü burada amaç konut alanlarının Karadeniz’e (ormanlara) doğru açılması, Trakya’nın tarım topraklarının yağmalanması (aynı şekilde Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale Bursa, Kocaeli ve Balıkesir’e el atılması) anlamına geliyor. İlk depremden sonra aynı konular İBB Başkanı Kadir Topbaş döneminde de gündeme getirilmiş, ancak Trakya’ya nüfus aktarımı ve arazi talepleri büyük tepki yaratmıştı. Birçok öğretim üyesi bu projelere karşı direnmiş, önerileri püskürtmüştü.
Deprem de olsa neden her konu Türkiye coğrafyasının yüzde 3’lük bölümünde gündeme getirilmek isteniyor.
İstanbul’a daha fazla yazık etmeyelim, İç Anadolu’ya doğru yeni kentler yaratamaz mıyız?
İLK AYLIKLAR NİSANDA ÖDENECEK: EYT’DE MUTLU SON
Milyonların
Kahramanmaraş, Hatay ve Gaziantep başta, on ilde büyük yıkıma yol açan ve tüm ülkeyi yasa boğan büyük depremlerin ardından, bir deprem ülkesi olan Türkiye’nin tüm illerinde yeni yerleşim bölgelerinin planlanması ve inşaat faaliyetlerinde ‘mikrobölgeleme ve hasar görebilirlik etüdü’ uygulanmasının hayati önemde olduğu uyarısı yapıldı.
Bu alanda daha önce başarılı çalışmalar yapan deneyimli bir firma olan Alter Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik’in Yönetici Ortağı Dide Özdikmen, depremlerin can ve mal kayıplarına daha fazla sebep olmaması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Yeni yerleşim bölgelerinin planlanması ve inşaat faaliyetlere ait niteliğin belirlenmesi, mikrobölgeleme çalışmaları göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Olası deprem etkilerinin elde edilebilmesi için detaylı jeolojik, jeofizik, jeoteknik ve sismolojik incelemeler ve etütler içeren mikrobölgeleme rapor ve haritaları, deprem riskinin bulunduğu tüm illerimiz için hazırlanmalıdır. 1999 depreminden sonra Dünya Bankası kredisi ile depremden etkilenen seçilmiş 7 pilot belediyede, Marmara Depremi Acil Yapılandırma Projesi (MEER) kapsamında tarafımızca çoklu tehlike risk haritaları ve raporları oluşturularak Başbakanlık Proje Uygulama Birimi’ne sunuldu.”
Mevcut yapı stokunu güçlendirmek için bazı yöntemlere değinen Özdikmen, “klasik güçlendirme yöntemleri olarak betonarme kolon-kiriş mantolama, betonarme perde ilavesi, çelik çaprazların taşıyıcı sisteme eklenmesi ve lifli polimerler ile güçlendirme uygulamalarını” gösterdi ve “bu yöntemler kullanılarak 1.100.000 metrekare toplam alana sahip; 300’ün üzerinde okul, hastane, idari bina, poliklinik ve sağlık tesislerinde bulunan yüzlerce binanın kendileri tarafından güçlendirildiğini” anlattı.
BU YÖNTEM NEDİR
Yerleşime açılması düşünülen boş alanlardaki tüm afet tehlikelerini, yapılaşmış alanlarda ise tüm afet risklerini büyük ölçekli halihazır haritalar üzerinde belirleyen çalışmalara genel ad olarak ‘mikrobölgeleme’ deniyor. Güvenli arazi kullanımı kararları alınmasını kapsıyor ve kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmalarında öncelikler ve stratejilerin belirlenmesine temel girdileri sağlayan çok disiplinli çalışmalardan oluşuyor. Mikrobölgeleme etütleri; en genel tanımıyla, mevcut veya yeni açılacak yerleşim alanlarındaki tüm tehlikeleri belirlemek, yerel zemin ve tehlike koşullarının yansıtıldığı haritaların üretilmesi amacıyla arazinin jeolojik açıdan modellemesi ile ilgili her türlü araştırma, analiz ve sentezleri içeriyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“