Önceki sezonlarda kuraklık, don ve küllenmeden ötürü rekolte oldukça azdı. Bu sezon Karadenizli çiftçinin yüzü gülecek gibi. Geçen sezonlarda 600-650 bin ton arasında gerçekleşen rekoltenin bu sezon bu rakamların hayli üzerinde olacağı belirtiliyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tespit çalışmalarının ardından tahmini rekolteyi yakında açıklayacak. Ziraat Odaları da illerde çalışma yürütüyor.
Yıllar sonra fındık bolluğundan yüzü gülen on binlerce üretici, TMO tarafından duyurulacak taban fiyatı beklemeye başladı. Ağustos ayı başında ürününü toplamaya başlayacak çiftçinin beklentisi 150-180 TL arasında. En az 150 TL olmazsa olmazları. Eğer bu tutarın altında taban fiyat açıklanırsa maliyetleri bile karşılamaz. Mazot, gübre, işçi ücretleri ve diğer girdi fiyatları geçen yıla göre yüzde 100’ü aşan oranda arttı.
Geçen yıl Giresun kalite fındığın taban fiyatı 84 TL, levant kalite fındığın fiyatı 82.50 TL, sivri kalite fındığın fiyatı 80 TL olarak saptanmıştı. Bu yıl girdi maliyetlerinde yüzde 100 oranında artış dikkate alındığında üreticinin en az 150 TL beklentisi son derece doğal. Bu tutarın altında saptanan fiyat üreticiyi oldukça üzer, soğuk duş etkisi yaratır.
GÖZLER TMO’NUN ALIM FİYATINDA
Karadenizli fındıkçı yıllardır beklediğini alamıyor. Ya don ve küllenmeden ötürü rekolte düşük oluyor, ya beklediği taban fiyat verilmiyor. Talebi karşılanmayan çiftçi fındığı erkenden serbest piyasada tüccara düşük fiyatla satıyor. Üretici yitiriyor, serbest piyasada at koşturan tüccarlar ve uluslararası tekel firma kazanıyor.
Rekabet Kurulu tarafından geçen yıl uluslararası firmaya piyasada tekel oluşturduğu gerekçesiyle hayli ağır para cezası verilmişti.
Bakalım aynı tavrını bu yıl da sürdürecek mi bu çok bilinen tekel firma.
Fındık hasadına bir ay var. Üretici bahçeye girmek için hazırlıklarını yürütürken, bir yandan
Büyük bir üzüntüyle söylüyorum yangınlar kimi bölgelerde ihmaller sebebiyle kimi bölgelerde ise bilinçli şekilde çıkarılıyor.
Ülkemizin akciğerleri, rant uğruna talan ediliyor. Yangın sonrası bölgeye oteller dikiliyor sizce tesadüf müdür bu?
Gelecek Partisi Çevre Komisyonu üyesi Doğan Demir, TBMM’deki konuşmasında “Türkiye’deki orman yangınlarının neden olduğu yıkım ve bu felaketlerle başa çıkmak zorundayız. Her çıkan yangının bir kaza eseri olmadığının herkes farkında artık” diyor.
Ağaç deyince aklına gölgeden başka bir şey gelmeyenler bu sorunla mücadele edebilirler mi?
KATİLLER VE CANİLER
“Katı ve caydırıcı cezaların uygulanması kaçınılmazdır. Bir insanın canına kıyan ne kadar katilse bir ormanı yakan, buna teşvik eden de o kadar katil ve canidir” diyor Doğan Demir, şunları ekliyor:
“Akdeniz iklim kuşağında yer alan bir ülke olarak, özellikle yaz aylarında kuraklık ve yüksek sıcaklıklar nedeniyle orman yangınlarına karşı savunmasız durumdayız. Son yıllarda artan küresel ısınma ve iklim değişikliği, bu yangınların sıklığını ve şiddetini daha da artırmıştır. 2021 yılında yaşadığımız büyük orman yangınları, bu gerçeği acı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Antalya ve Muğla başta olmak üzere birçok ilimizde çıkan yangınlar, binlerce hektar ormanlık alanı yok etmiş, binlerce insanımızı evsiz bırakmış ve tarım arazilerine büyük zarar vermiştir. İnsan kaynaklı yangınlar, önlenebilir oldukları için büyük bir üzüntü ve öfke kaynağıdır. Bu noktada toplumsal bilinçlendirme ve eğitimin önemi büyüktür. Orman yangınlarının önlenmesi için herkesin üzerine düşen sorumluluğu bilmesi ve bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir. Bugün bu bilince varmazsak yarın hepimiz nefessiz kalırız. Unutmayalım!”
GÜNÜN SÖZÜ
Düşük yağ oranı ve yüksek protein içeriği ile aynı zamanda sağlıklı ve ucuz. Tavuk eti ile yapılan çeşitli yemekler, sofralarımıza yıllardan beri lezzet katmakta. Tavuk suyu çorbalar, ızgaralar ve fırında tavuk yemekleri hem doyurucu hem de besleyici. Aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiren vitamin ve mineraller de içermekte. Türk mutfağında tavuk etinin yeri yadsınamaz. İyi ki tavuk eti var!
Ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan tavuk eti üretim sektörü, Türkiye için adeta vazgeçilmez bir sektör konumunda. Tavuk eti; ekonomik ve besleyici değerleri ile sadece Türkiye için değil, dünya ölçeğinde de büyük bir öneme sahiptir. Dengeli ve yeterli beslenmede önemli yer tuttuğu gibi aynı zamanda da diğer etlere kıyasla ekonomiktir. Özellikle dar gelirli-fakir aileler için kaliteli ve ucuz bir protein kaynağıdır. Tavuk eti, yetersiz beslenme problemlerinin önlenmesine önemli katkılar sağlayan bir ürün. Ülkemizde tavuk eti tüketimi kişi başına 21 kg düzeylerinde olup, bu rakam gelişmiş ülkelere kıyasla düşüktür.
Türkiye, tavuk eti üretiminde dünyada 10’uncu sırada yer almaktadır ve sektör yılda 2.3 milyon ton üretim yapmaktadır. 97 farklı ülkeye ihracat yapılmakta olup, dünya dış ticaretinde ise 7. sırada yer almaktayız. Sektör, yılda 700 bin ton ihracat gerçekleştirmektedir. (Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği, BESD-BİR). Ancak, karşılaşılan bazı zorluklar da yok değil. Özellikle yem hammaddesi temininde dışa olan bağımlılık ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, maliyetleri önemli ölçüde artırmakta ve üreticileri zor durumda bırakmaktadır. Yem maliyetleri, toplam maliyetlerin yüzde 70’ini oluşturmakta ve kârlılığı olumsuz etkilemektedir. Bu soruna en basit çözüm ise, yerli yem üretim miktarlarının artırılmasıdır. Özellikle soya üretimi, sektör açısından oldukça stratejik bir hammaddedir. Sektörde, ihracat odaklı bir üretim anlayışı benimsenmeli ve mevcut pazarları geliştirmenin yanı sıra, yeni pazar olanakları da araştırılmalıdır. Dr. Abdullah EŞİDİR
AYTMATOV’DAN BİR SÖZ
“Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa, her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu. O anı geçirince söz soğuyor, katılaşıyor, insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyordu.”
(Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana Öykü Kitabından)
BİLİYOR MUSUNUZ?
TRAKYA İÇİN SORULAR
ADALAR’DA evvelden faytonlar ve eşekler vardı. Önce eşeklerin varlığına son verilip, bisikletler bu boşluğu doldurarak hizmet vermeye başladı. Daha sonra faytonlara itiraz edildi. Atların kötü koşullarda yaşam sürdüğünü ve barınaklarda olumsuz koşullarda bulunduğunu söylediler. Faytonların hizmet vermesi sonlandırıldı. Bunların yerine elektrikli araçların sayıları patladı. Sahillere bisiklet, eşya taşıyan el arabaları ve diğer araçlar ancak polisten müsaade alınarak girerlerdi.
Şimdi ise bu araçlar her yerde kontrolsüz dolaşmakta. Hafta sonları kontrolsüz artan nüfusa hizmet etme adına bisiklet, pilli araçlar ve şimdi ise belediyenin pilli taksi ve bilhassa elektrikli minibüsleri, ana yolları kaplamakta. Adalar’da yaya kaldırım genelde kifayetsiz olduğundan, insanlar yollarda yürürler. Bu minibüsler bu yollara yakışmamakta ve hareket halinde insanların arasında ciddi tehlike yarattığından Adalar’ın nostaljik yapısını bozduğuna inanmaktayım.
Adalar’ın da araçlar gibi misafir kabul etme kapasitesi olması gerekir, her vapur bileti alanın bu adaya girmemesi gerekir, siz belediye başkanları ‘İstiap Haddi’ üzerinde insanın, bu adalara taşınmaması gerekir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına! Metin ATAMER
GÜNÜN SÖZÜ
‘İTE TAPAR’ NE DEMEK!
Ben, eşim ve küçük kızımın Schengen vizeleri vardı. Ancak büyük kızımızın vizesi olmadığı için yaklaşık bir ay önce bilet aldığımız feribot şirketine evrakları yolladık. İyi ki de öyle yapmışız. Birçok adanın günlük limiti belli. Vize sınırlaması nedeniyle gidemeyen çok Türk vardı.
Normalde feribot kalkmadan bir saat önce Ayvalık’taki feribot iskelesinde olmak gerekiyor. Ancak etrafın kalabalıklığı nedeniyle 2 saat önce gitmiştik. Aracı park ettikten sonra sıraya geçtik. Burada hem Türk gümrüğü hem de Yunan gümrüğü ortak çalışıyor. Kapılar sadece bir saat kala açılıyor.
Belki de iki tarafın da elinde fazla polis-gümrük memuru yok. Bu nedenle aynı anda iki feribot kaldırılıyor. Keşke aralarında yarım saat fark olsa, kapılarda daha az beklenebilse. Güneş altında beklemek yaz günleri çileli.
Öğrenci 20, normal kapı vizesi 60 Euro.
Yedi gün geçerli vize Midilli’nin yanı sıra Rodos, Sakız, Kos, Meis, Sisam, Simi, Kalimnos, Leros ve Patmos adaları için uygulanıyor.
FERİBOTLAR ÇIKARMA GEMİLERİ GİBİ
Feribotumuz yaklaşık 20 dakika geç de olsa kalktı. Yolculuk 1.5 saat sürüyor. İki feribot adeta çıkarma gemisi gibi birlikte Midilli’ye ulaştı. İnişte ise geçen yıl gittiğimiz Sakız Adası’na göre Midilli daha organizeydi. Polis memurları yönlendirmeleri yaptı. 25 dakika süren işlemler sonrasında artık aracımızı alabilir duruma geldik.
Ancak kapı vizesi işlemi uzun sürüyor. Parmak izi alınması, hazırlanmış vize evrakının pasaporta yapıştırılması gibi işlemler 1.5 saate uzayabiliyor. Bekleme en azından gölgelik altında gerçekleşmesi, çalışan vantilatörler yoğun yaz için geçici olsa da çözüm sunuyor.
Yazısına şöyle başlıyor: “Takım genç, tecrübesiz ama gelecek vaat ediyor. Takım ruhu oluşmalı ve takım oyunu oynanmalı. Umarım en az yarı final oynarız! Galibiyet kimseyi yanıltmasın. Bu futbolla ve mentaliteyle gruptan zor çıkarız.” Numanoğlu şöyle devam ediyor:
“Takımda ruh oluşmamış! Belirttiğim takım birliği yok!
Beden dilleri ‘error’ veriyor... Türk mentalitesi yıllardır değişemedi bir türlü... Takım oyunu oynamıyorlar! Bireysel becerilerle gelen gollerle bu iş yürümez... Bu kafayı (mentalite) ve oyun tarzını değiştirmeleri gerekiyor. Hepsi iyi futbolcu ve yetenekli. Hoca da iyi.
Futbolcuların yürekleri ve mentaliteleri de oyun okuma becerileri de var. Taktiği sahaya yansıtmada yaşlarının ötesinde becerileri var; üst düzey! Fakat yavaş oynuyorlar, Özellikle orta saha. Fenerbahçe gibi (Mourinho’nun tespiti doğruydu!)
Durarak oynamanın modern futbolda yeri yok geriye düşersin! Neden durarak oynar bir takım? Neden akıcı ve organize olarak seri, göze güzel gelen top oynayamaz? Birçok sebebi var. Bunun başlıca sebebi... Mentalite!
Önce ‘ben’ değil ‘biz’ diyeceksin! Bencilliği ve topla fazla oynamayı bırakacaksın. Topu sev ama aşık olma... Aşk topta değil. Top sadece bir araç... Aşk topun çizgiyi geçtiği anda tribünlerdeki birliğin sevince dönüştüğü birlik anıdır...
Takım oyunu bu. Önce takım birliği lazım. Bunun içinde ruh lazım! Herkes ruhunu (Kalbini) ortaya koyacak tüm samimiyetiyle ve sevgiyle...
Önce takımını seveceksin ve takım olacaksın! Bir şey beklemeden... Birbirini iyi tanıyacaksın… Gözünü kapadığında pası kime ve nereye atacağını hissedeceksin!!! Bu ancak takım ruhuyla oluşur...”
Bunun için 16 kez sandığın yolunu tuttuk. Ortalama her bir buçuk yılda bir oy kullandık.
2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri sonuçlarıyla bu yılın mart ayında yapılan yerel seçimlerin sonuçları büyük bir değişime işaret etti.
Cumhurbaşkanlığı ve iktidar makamının AK Parti’ye emanet edilmesinden bir sene sonra, ülke genelinin büyük bir çoğunluğunda yerel iktidarların CHP’ye geçmesi zihinlerde önemli bir soruyu uyandırdı.
Yerel seçim sonuçları, erken seçim yapılmasını gerektirir mi?
Konuyu işleyen Hüseyin Tapınç yanıtın karmaşıklaştığına dikkat çekerek “Burada mesele ana muhalefet partisinde düğümleniyor” diyor. Özgür Özel’in kendisinin ve partisinin bir erken seçim talebi olmadığını, ancak iktidarın verdiği sözleri tutmaması halinde halkın erken seçim istemesinin kaçınılmaz olabileceği sözlerini hatırlatan Tapınç, yazısını “Önemli olan, bu çağrıyı yapıp yapmayacağınız ve bir sonraki adımın sorumluluğuna talip olup olmadığınızdır” diye bitiriyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Bu her sıcak temasta görünüyor. Adana Milletvekili Orhan Sümer’in çocuğunun düğününe şık hareketler damga vurdu. Beraberinde Bülent Kuşoğlu olduğu halde nikâhın yapıldığı mekâna gelen Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i bizzat karşılamak istedi. Özgür Özel ise“Genel Başkanımı ben karşılarım” dedi. Sonunda otel odasında buluşan taraflar birlikte salona girdi. Kılıçdaroğlu solunda Bülent Kuşoğlu ve Gülizar Biçer Karaca başta olmak üzere bir grupla aynı sırada, Özel de masanın bir ucunda, Kılıçdaroğlu’nun tam karşısında belediye başkanları ve kurmayları ile birlikte oturdu.
Bu diyaloğa karşı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan görüşmesinden sonra hemen açıklama yapılmamasından, partinin bütünlüğünün ve yönünün değişmesinden, kimliğini kaybetmesinden endişeli. Aradan geçen sürede pek de haksız olmadığı görünüyor. Özel ise bu tür eleştirilere ‘şimdilik’ açık görünüyor. Bayrak Kanunu’na göre Cumhurbaşkanlığı forsunun makam odasında bulunmasının CHP’nin varlığını hiçe saymak olduğu eleştirilerini dinleyerek bu uygulamadan vazgeçti. Kemal Bey diyaloğa karşı değil aynileşmeye karşı. Özellikle devletin dış politikasına hatta devlet politikasında kesişirse Erdoğan’a destek verilmesinden yana.
Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Merkezi’ni ziyareti ezberleri bozdu. Erdoğan’a tam destek mesajının yanı sıra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘CHP ile koalisyon yapın’ mesajı da Ankara’da yankı buldu. Türkiye ise hâlâ “Özel yeni Bahçeli mi olacak?” soruları ile meşgul.
Özellikle Erdoğan-Özel zirvesinden sonra yürütülen sürecin Ekrem İmamoğlu tarafından da Namık Tan ve Selin Sayek Böke aracılığı ile izlendiği biliniyor.
İMAMOĞLU NİYE HUZURSUZ
Sadece Erdoğan’ın CHP’yi ziyareti değil, Özgür Özel-Kemal Kılıçdaroğlu yakınlaşması Ekrem İmamoğlu’nu ve çevresini huzursuz ediyor. Bu sebeple Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nu bir araya getirmeyi iş, hatta meslek haline getiren isimler var. Kılıçdaroğlu bu çabadan çok hoşlanıyor diyemeyiz. İmamoğlu’nun “Telefonuma çıkmadı” diye açıktan sızlanmasına karşılık Mansur Yavaş, Ahmet Akın, Burcu Köksal, Vahap Seçer gibi isimlerin mazbatayı aldıktan hemen sonra Kılıçdaroğlu’nun Mustafa Kemal Mahallesi Barış Sitesi’ndeki bürosuna gittiğini hatırlatanların sayısı az değil.
İmamoğlu’nun aracı kullanmasına ya da gönüllü aracılara tepki gösterenler, bu yemek organizasyonu ısrarlarına ‘Mafya buluşması mu bu? Orta yerde buluşulsun’ diyorlar. Mustafa Kemal Mahallesi Barış Sitesi orada ve Kemal Bey’in kapısı herkese açık deniliyor.
Kılıçdaroğlu,