Bu siyasi krizle birlikte Suudi Arabistan, 1.5 yıl önce gümrüklerde Türk mallarının girişini yavaşlatma, tam sayım uygulama gibi muamelelerle Türk ürünlerini limanlarda bekletme şeklinde başlayan ülkemize yönelik bir kısmi ve örtülü ambargo içindedir. Söz konusu ambargo, Suudi Arabistan’da iş alan müteahhitlerimizin hakedişlerinin geciktirilmesi ve artık iş verilmemesiyle, Suudi Arabistanlı turistlerin ülkemize gelmemesine yönelik telkinlerle devam etmiştir. Süpermarketten fast-food zincirlerine kadar pek çok firma Suudi Krallığı tarafından başlatılan ambargoya destek verir hale gelmiş ve Türk ürünlerini satmayacaklarını/kullanmayacaklarını açıklamışlardır.
Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı da “Türkiye’ye dair, ithalat, yatırım ya da turizm olsun, her şeye boykot uygulama” konusunda çağrılar yapmaktadır. Boykot Türk lokantalarına ve berberlere kadar uzamış durumda. Bunun 32 bini Hataylı olmak üzere 45 bin yurttaşımızı son derece tedirgin ediyor. Boykot Fas, Tunus, Cezayir ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de görülüyor artık. Bu ülkelerde de tıpkı Arabistan ambargosunun başında olduğu gibi gümrüklerde Türk mallarının girişi yavaşlatılmaya başlanmıştır. TÜSİAD, TOBB, TESK, TİM, DEİK gibi Türkiye’nin en önemli iş örgütleri de yaptıkları ortak açıklamada ambargonun küresel lojistik firmalarından küresel tedarik zincirlerine kadar etkilerine dikkat çekerek sorunun çözülmesi için somut adımlar atılmasını istemişlerdir.
İhracatçımızdan nakliyecimize, çiftçimizden üreticimize, turizmcimizden müteahhidimize kadar her sektörden yurttaşımızı derinden etkileyen sorun, ancak TBMM’nin devreye girmesiyle giderilebilecektir. Bu nedenle, gittikçe derinleşen ve yaygınlaşan gayriresmi Suudi
ambargosunun nedenleri ve sonuçlarıyla ele alınması, bu ambargo karşısında alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla genel görüşme açılmasını istiyoruz.
Mehmet GÜZELMANSUR CHP Hatay Milletvekili
GÜNÜN SÖZÜ
“DÜNYANIN en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir.” Arthur C. Clarke
FINDIĞA ‘VURGUN’ GELİYOR
Anastasiadis cumhurbaşkanımıza hitaben yazdığı yazılarında kendisine ‘KKTC Cumhurbaşkanı’ olarak hitap etmediği takdirde yazısının kabul edilemeyeceği kendisine bildirilmelidir. Kutlama yazısında yer alan ‘Kıbrıslı Türk vatandaşlarım’ tanımı kabul edilemezdir. Anastasiadis, Kıbrıslı Rumların oyları ile seçilmiş bir siyasidir. Hiçbir zaman ve koşulda da KKTC vatandaşları kendisinin temsil ettiği oluşumun vatandaşları değillerdir.
Yukarıda belirtilen hassas konular, Rum liderin Ersin Tatar’a hitaben gönderdiği yazılarda yer almadığı sürece, bu içerikteki yazıların kabul edilmemesi gerekmektedir.
Prof. Dr. ATA ATUN-Kıbrıs İlim Üniversitesi Dekanı, KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
GÜNÜN SÖZÜ
SAYIN Bekir Coşkun için: “Bizler hayata veda ettikten sonra güneş pek çok defa doğacak fakat bizleri bulamayacak. Fakat geride bıraktığınız güzel anılar, güzel yazılarınız, hayvan sevgisi ile beraber aşıladığınız güzel dersler hep yaşayacak. Azrail hiçbir yazarı, sanatkârı, kısacası düşünceleri ders olanları ölümüyle yok edemez. İnsan emelleri, düşünceleri ve bizlerde bıraktığı duyguları ile sonsuza kadar yaşar. Siz şanslısınız, siz gittikten sonra da düşünceleriniz yaşayacak.” Prof. Dr. Cengiz KUDAY
AÇIKLAMA
KARTELLERE 10 MİLYAR DOLAR, BİZE 5 MİLYON DOLAR KALIYOR
FATSALI
Şimdi malum nedenlerden dolayı herhangi bir kurumda çalışmıyor ama gazeteciliğe hâlâ devam ediyor. İbrahim, aktif olarak çalıştığı dönemde bir haber yaparken her zaman etik ilkelere bağlı ve objektif bakışıyla son derece titiz bir şekilde çalışırdı. Mutlaka taraflara eşit ölçüde söz vererek ve belgelere dayanarak haberini sunardı. İbrahim’in geçenlerde bir kitabı Galeati Yayınları’ndan çıktı. Adı, ‘Altın Ölüm’.
‘Altın Ölüm’ kitabı gerçekten çok önemli. Çok önemli çünkü her şeyden önce İbrahim, bu kitabı da bulup ortaya çıkardığı haberleri gibi kılı kırk yarmış da hazırlamış. Yarınlara kalacak olan çok önemli bir belge niteliğinde bu kitap.
Çok önemli çünkü bu ülkenin yeraltı kaynaklarının nasıl ticari meta haline getirildiğini kanıtlarıyla, belgeleriyle ve tarafların açıklamalarıyla öylesine gözler önüne seriyor ki, bu ülkede neler döndüğüne insanın inanası gelmiyor. Kitapta ‘altın’ arayışında doğanın nasıl talan edildiği, doğanın nasıl tüketildiği çok net bir şekilde anlatılıyor. Başka ülkelerde olsa bu kitap yayınlandığında ortalık ayağa kalkar, günlerce konuşulur, tartışılırdı.
Bursa’da Kirazlıyayla, Uşak’ta Murat Dağı, Kazdağları, Cerattepe, Kurşunçalı, Toroslar, Munzur başta olmak üzere neredeyse tüm dağlarımız, ormanlarımız ve ırmaklarımızın nasıl risk altında olduğunu bir bir anlatılıyor. Kitap, 384 sayfadan ve üç bölümden oluşuyor. Kitabın ‘Siyanür Kıskacında Yaşam’, ‘Maden Fuarlarında Pazarlanan Ormanlar ve Türk Tarımı’, ‘Türkiye’deki Siyanürlü Madenler ve Hikâyeleri’nden oluşan bölüm başlıkları bile insanı hayrete düşürüyor. Özellikle 3. bölümde yer alan ve ‘Ovacık Altın Madeni–Sarı Öküzün Verildiği Yer’, ‘Erzincan Dağlarında Bizans ve Yunan Güneşi’, ‘Çöpler Altın Madeni’, ‘Fındık ve Hamsi Diyarına Siyanür Darbesi: Fatsa Altın Madeni’, ‘Kışladağ Bitti Hedef Murat Dağı’, ‘Çanakkale-Balıkesir Siyanür Hattı’, ‘Öksüt-Alaplı Siyanür Hattı’, ‘Artvin-Cerattepe’, ‘Katar-Kanada-Yunanistan Ortaklığı Gururla Sunar: Kızıltepe Siyanür Madeni’, ‘Gümüştaş Siyanür Tesisi ve Doğan Yayıncılık İlkeleri’ gibi konular insanı hayrete düşürüyor.
Ellerine ve kalemine sağlık İbrahim... Elimizde olanak olsa, kitabın tüm sayfalarını buraya aktarmak isterdik.
Eğer siz de birazcık da olsa bu ülkede olup bitenleri merak ediyorsanız, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımıza ne olacak diyorsanız bu kitabı bir an önce okumalısınız. Yarın çok geç olmadan...
BU KADAR HAYVAN SEVGİSİZLİĞİ OLAMAZ!
BİGA’
Çubuk 1 Barajı rekreasyon alanı Mansur Yavaş’ın talimatıyla ihya ediliyor.
Yıllar boyu süren savaşlardan sonra Türkiye’nin yokluk yıllarında yapılan ilk barajı olan Çubuk Barajı, Atatürk gibi bir ‘dâhi’nin bizzat yönetiminde yapılmış yıllarca Ankara’ya hem rekreasyon alanı olarak hizmet vermiş, hem de Ankara’nın su ihtiyacını karşılamıştı.
1929 yılında yapımına başlanan ve 7 yılda tamamlanan Çubuk Barajı, Atatürk’ün sadece iyi bir asker olmadığının görülmesi açısından çok önemlidir. Çubuk Barajı, Cumhuriyet’in ilk eserlerinden biri olarak milli birlik ruhunu yansıtmaktadır ve bugün dönemsel olarak bu ‘ruh’un yeniden canlandırılması için Çubuk Barajı, bir rekreasyon alanından, bir barajdan çok daha önemlidir.
Atatürk’ün baraj yapımı sırasında inşaatı denetlerken, gelip giderken oturduğu yapı yıllar içinde ‘Atatürk Evi’ olarak ziyaretçilere açılmış ancak Melih Gökçek’in başkan seçilmesinden sonra sadece içinde ‘Atatürk Evi’ olduğu için rekreasyon alanı da kaderine terk edilmişti.
25 yıl aradan sonra Çubuk Barajı belediye iştiraki ANFA şirketi yetkililerinin büyük çabasıyla temizlendi. Öyle ki 25 yılın çöpü-molozu 2000 kamyonla atıldı. 1000 dönümlük bir araziye sahip Çubuk Barajı rekreasyon alanı temizlendi, binlerce ağaç ve bitki dikildi, yollar yapıldı. Atatürk Evi aslına uygun olarak restore edildi.
Mansur Yavaş’ın bütün hizmetleri bir yana, tarihsel bir öneme sahip rekreasyon alanının 29 Ekim’de açılacak olması anlayanlara çok önemli mesajlar veriyor.
Aslı Baykal açıklama yaptı
2010’den bugüne kadar 100’e yakın MYK üyesi değiştirdi. MYK üyelerini baypas ederek bir dönem danışmanlarla da yönetti. Bunlar biliniyor. Laiklik ile ilgili bir tek söz söylenmiyor.
Ülkemizin ve partimizin temel 6 okundan olan ‘laiklik’ ayaklar altına alındı. Türkiye’nin sigortası olan CHP’den ve Atatürk isminden yavaş yavaş uzaklaşıldı. Verdikleri sözler tutulmamaya başlandı. CHP tarihinde ilk kez grup başkanvekilleri atama ile getirildi! 3 milletvekilimiz hapisteyken (Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Tuncay Özkan) “Hapisten çıkmazlar ise yemin etmeyeceğiz” dediler. Sn. Tayyip Erdoğan “Tıpış tıpış gelecek” dedi, gittiler, yemin ettiler! ‘Milletvekili dokunulmazlığı’nı büyük kabadayılık yaparak ‘hukuken yanlış, siyaseten doğru’ dediler ve kaldırdılar! ‘Milletvekilliği dokunulmazlığı’ kalktı! HDP’den 16 milletvekili ve bizden Enis Berberoğlu’nu hapishaneye attılar, sonra gittiler, Silivri’de timsah gözyaşlarını döktüler!
CHP’ye yakın şirketlerin araştırmalarında dahi, iktidar partisinin oyları (yüzde 17) düşerken, CHP yönetimi halka gideceğine, ‘yeni dostlarım’ dediği AKP’de Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Ali Babacan’a gidiyor. Davutoğlu-Babacan şimdiki hükümetle görev yaptılar. Şimdi bunların Sn. Tayyip Erdoğan hakkında söyledikleri bana hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor.
Evet, bütün bu nedenlerden dolayı partimizde birçok grup ve bizim dışımızdaki grup ve çeşitli arkadaşlar gerek WhatsApp ve gerekse çeşitli toplantılarda partinin sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorlar. Biz de bu arkadaşların dışında bir arkadaş grubuyuz. Bu ülkede yaşayıp da ülkesi için, partisi için söylenecek sözü ve fikirleri olanlar bir araya gelelim, düşüncelerimizi, fikirlerimizi ve ürettiklerimizi kendi içimizde konuşalım, paylaşalım, ihtiyaç duyarsak partimize ve kamuoyuna aktarırız düşüncesindeyim... İnanın biz partimizin içinde en kalabalık, en diri grubuz. Yüzlerce arkadaşımla konuştum ve bunların içinde “Parti kuralım” diyenler de, “Bir fikir grubu gibi konuşalım” diyenler de var. Parti kuralım demedim. Ancak görüştüğüm arkadaşların bir kısmı parti kurmada istekli görünüyorlardı!
Ben bu durumda çalışmak isteyen partili arkadaşların düşüncelerine aracı oldum. Ne birilerinin icazetine, ne de pazarlığına ihtiyacım var! Biz sadece vatanını, milletini, bayrağını seven, Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini hayata geçirmeye çalışan, partimizin iyi olmasını isteyen, yapıcı olmaya çalışan bir topluluğuz. Bunun içerisinde eski siyasetçilerden çok, yeni genç arkadaşlarımız olacak. Henüz bir araya gelmiş değiliz. Kimseyle yarış içinde değiliz. Sadece ülkemizi, vatanımızı, bayrağımızı çok seviyoruz. Bu konuları Deniz Baykal ile konuştuğumuz, müzakere etmişliğimiz de olmuştur. Bundan daha doğal bir şey yoktur. Kendi adıma söylüyorum. Yazınız bize güç vermiştir.”
*
Yarın: Aslı Baykal ne diyor?
‘Yeni parti... Halk Partisi... Eskiler... Özlemciler... İttifak... K.K. ile işler iyi gitmiyor” gibi bir sürü sözcüğün çevresinde ‘dans’ edildiği anlaşıldı. CHP’den kopmayı telaffuz edenlerden bazı isimlerin de parti oluşumu hakkında doğru konuşmadıkları anlaşılıyor.
Aslında bunlar küçük bir grup... Yine bazı partililerin adlarının ortaya atılması CHP açısından doğru olmadı.
Bütün bunları biliyoruz ve sorumlu kişinin de ‘kurt’ siyasetçi Mehmet Sevigen olduğunu açıklamak durumundayız.
FİKİR BABASI KİM?
Peşinen söyleyelim: Kemal Kılıçdaroğlu ittifak konusunda doğru şeyler yapıyor. İYİ Parti ve SP’yi ana gövdeden koparttırmıyor. Yeni partileri kanatları altına almak istiyor.
İktidar ise başka bir yöne gidiyor ama Kılıçdaroğlu, başta rejim olmak üzere partiyi batıdan koparmak istemiyor.
Bir siyasal araştırmacı ile konuşurken, “Bu konuda bir şey söylemeden önce Kırgısiztan’da neler olduğunu dikkatle izlemek lazım” diyor.
Rusya, Suriye’de gücünü ortaya koyuyor; Azerbaycan-Ermeni ilişkilerinde de iki ülkeyi ‘terbiye’ ediyor.
Akdeniz’de ‘bayrak’ sallamamıza karşı bütün güçler karşımıza dikilmek isteniyor.
Kıbrıs’taki başkanlık seçimini Mustafa Akıncı yeniden kazanırsa? Bunun cevabı henüz yok.
CHP’DEN KOPUŞLAR
Asıl vurgulamak istediğimiz, CHP seçmenden küçük kopuşlara dikkat çekmek.
Sadece Kıbrıslı Türklerin değil, Türkiye’nin Akdeniz’deki kaderi de belirlenecek.
Güney Kıbrıslı Rumların, Akıncı’yı desteklemesi boşuna değil.
Bağımsız aday Akıncı geçen dönemde Kıbrıs müzakerelerinde devamlı Türkleri zora sokan, Rum yandaşı fikir ve konuşmalarıyla gündem oldu.
“Kıbrıs’ta çözüm için topraklarımızdan bir kısmını Rumlara geri vermeliyiz” ifadesi, belgeleriyle ortada olan tavrının söze dökülmüş halidir.
Eğer Kıbrıs’ı kaybedersek, Doğu Akdeniz’deki haklarımızı, Akdeniz’deki iddiamızı kaybederiz. ‘Mavi vatan’ kavramından nefret edenlerin hepsi Rumların yanında toplandı. ABD, İngiltere, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan, İsrail, say gelsin... Fransa üs açtı. Yunanistan asker sayısını arttırdı. Akıncı ise hâlâ gül, bülbül ve ‘Rum taraftarı’ söylemlerinde!
ATATÜRK’ÜN UYARISI
Sömürgeci güçler adeta ‘milli irade’ şampiyonu; tıpkı Irak’ta, Suriye’de saygı gösterdikleri gibi yani... Kıbrıslılar çok ağır bir propaganda altında. İç politika nefretleriyle ve duygusal oy verirlerse, her şey bir yana Atatürk’e ihanet ederler. Çünkü Atatürk ne demişti:
“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir...”