Yalçın Bayer

Eski İSKİ Genel Müdürü uyarıyor: Suda durum gerçekten vahim

22 Aralık 2020
İstanbul’da ve çevresinde hüküm süren kuraklık konusunda sık sık yazdığınız yazıları büyük ilgiyle okumakta ve faydalanmaktayım. Aşağıda yazdıklarımın da faydası olacağını ümit ederim.

Birkaç gün önce de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu deniz suyundan tatlı su temin etmek için temaslara başlandığını ifade edilmişti. Deniz suyunu tuzdan arındırarak içilebilir su temin etmek İstanbul için yıllardır planlanan fakat gerçekleştirilmeyen bir su temin yöntemidir. Bu yöntem orta vadeli bir önlem olarak düşünülebilir. Bu konuda fazla araştırma yapmaya da gerek yoktur; en etkin şekilde uygulayan İsrail’dir. Vakit kaybetmeden İsrail’deki yetkili kurumlarla temasa geçmek yeterlidir.

Ancak günümüzdeki su sıkıntısı son derece vahimdir ve acil önlemler alınmasını gerektirmektedir. Hayret edilecek olan bugüne kadar, tüm sorumluluğa ve yetkiye sahip olan İBB Başkanı ve İSKİ Genel Müdürü tarafından herhangi bir önlemin alınmamış olmasıdır.

BİZİ FELAKET BEKLİYOR

Durum gerçekten vahim!

Çok kısa vadede İstanbulluları büyük bir felaket bekliyor ve de kimsenin farkında olup önlem aldığı yok.

Nedir bu felaket diyeceksiniz. Çok basit: Su bitiyor. Ve hiçbir önlem emaresi yok.

Şimdi önce İstanbul’un su durumuna bakalım.

17 Aralık 2020 saat 09.44 itibariyle İstanbul’a su veren barajların doluluk oranı yüzde 21.94’dür. Barajlarda 190.59 milyon metreküp su vardır. Son üç gündür serpiştiren yağmur doluluk oranını yüzde 0.29 artırmıştır.

Yazının Devamını Oku

‘Aşımız yerli ve millidir’

18 Aralık 2020
Çerkezköy, Tekirdağ’ın bir ilçesi. 1970’lere kadar küçük ilçeydi, ulaşımını da Edirne-İstanbul treni ile sağlıyordu. 1974’lerde CHP’nin iktidara gelmesiyle bölge, kalkınmada öncelikli bölge ilan edildi. Yani kumsal arazileri ile geri kalmış Trakya toprağında ‘kalkınmamışlığın’ adı silinecekti.

Adana’dan İstanbul’a gelmiş, oradan da ürettikleri ilaç hammaddelerinin İstanbul’daki tıkanmışlığını ortadan kaldırmak için Çerkezköy’de yatırım yapmaya karar vermiş Koçak ailesi. Uzun ve zorlu çabaları neredeyse 49 yılı aşmış. Uzun süredir görmediğimiz Çerkezköy, 200 bin nüfusu ile Çorlu’nun ‘kardeşi’ olmuş. Bir başka ilçe Kapaklı ile birlikte bu üçgen, Türkiye’nin en önemli sanayi-üretim merkezi durumunda şu anda.

Koçak Farma Yönetim Kurulu Başkanı Ender Koçak’ı önceki akşam bölgeden gazeteci kardeşimiz Hülya Mert ile birlikte ziyaret ettik. Firmanın CEO’su Dr. Hakan Koçak’ın bir başka randevusu vardı, yeğen Cem Koçak da amcası ile birlikte sorularımızı yanıtladı.

Ender Koçak, “Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140 bin metrekare alanda kurulu ve 100 bin metrekare kapalı alana sahip ileri teknoloji donanımlı tesislerimiz Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisidir” dedi ve noktayı koydu.

Serum üretim tesisleri de İstanbul Ayazağa’da 50 bin metrekare alanda kurulu...

EN ETKİN FİRMA

Koçak Farma, pandemi döneminin en etkin firmalarından bir olmuş: “Sağlık Bakanlığı COVID-19 tedavi algoritmasındaki Favipravir, Hidroksiklorokin Sülfat, Azitromisin, Enoxaparin Sodyum, Dipiridamol, Dekzametazon etken maddeli ürünlerin tamamını yerli olarak üreterek ülkemizin COVID-19 ile mücadelesinde önemli bir destek verdik ve vermeye devam ediyoruz.”

Notlarımızdan özetliyoruz:

Yazının Devamını Oku

‘Çekçiler’ AKP’den müjde bekliyor

17 Aralık 2020
Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Yılmaz Tunç ile Çek Yasası Mağdurları Temsilcisi Haydar Zirek’in, Ulusal Kanal’da Şule Perinçek’in sunumuyla canlı yayında yaptıkları oturumda, iktidar ile mağdurlar arasında ortak bir uzlaşı havası vardı sanki. Yayın esnasında dikkat çeken ilk ayrıntı, AKP temsilcisinin ilk defa mağdur olmuş bir kitlenin temsilcisi ile canlı yayında olmasıydı.

İş insanı Haydar Zirek’in konuya hâkimiyeti ve kamuoyunu aydınlatmak için hazırladığı sunum tabloları izleyicilerin dikkatini çekmekle kalmadı, ‘esnaf ahalisi’nin, pandemi dışında neler çektiğini daha iyi anladık. Zirek diyor ki:

“Son dört yılda ödenemeyen çek tutarı 61 milyar 744 milyon TL, ödenmeyen senet tutarı ise 61 milyar 422 milyon TL. Çek borcuna 5 yıl hapis cezası var ama senet borcuna ceza yok. Hapis cezası, Anayasamızın 38. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları’nın ek protokolünün 4. maddesine göre aykırıdır”

Tabii ki adalet bekliyorlar:

“Temennimiz, çeke hapis cezasının kalktığı müjdesinin başkanlığımıza gelmesidir.”

“Ne yapalım, bir kazanın içine koyup da yakalım mı hepsini? Aksine, 250 bin esnafı ekonomiye tekrar kazandıralım, istihdam sağlatalım üretelim.”

Bu konu ‘açlık’ kadar önemlidir.

GÜNÜN SÖZÜ

“YETERİNCE

Yazının Devamını Oku

‘Milli kuraklık merkezi kurulmalı’

16 Aralık 2020
Takip edenler bilir: Sıkça yaşadığımız kuraklığa ve bunun sonucu temiz su sıkıntısına dikkat çekiyoruz. Dünyanın üçte ikisi su ama içme, kullanma, tarım ve sanayi için kullanılacak miktar, su varlığının sadece binde 6’sı. Ülkemizde ‘kişi başına düşen 1340 metreküp’ ile su fakiriyiz’. Çorlulu olduğumuz için Trakya’yı çok iyi biliriz. Trakya’da durum daha vahim. Bilim adamları Trakya’nın, suyun ‘mutlak yetersiz’ (absolute scarcity) olduğu bölgeler sınıfına girdiğini söylüyorlar.

Kuraklık yazılarımız üzerine Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su kaynakları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Halim Orta bir yazı göndermiş. Dostumuz Prof. Dr. Orta, aynı zamanda çiftçi. Yani işin hem bilimsel hem de pratik yanından. Prof. Dr. Orta şöyle diyor:

“Son bir yıllık yağışlara baktığımızda, uzun yıllar ortalamasına göre, Edirne yüzde 50, Kırklareli yüzde 40, Tekirdağ yüzde 35 daha az yağış aldı. Diğer bölgelerde de tablo çok farklı değil. Kuraklık 31 doğal afetin içerisinde en sessiz ve sinsi olanıdır, geldiğinde çaresiz bırakır, ne kadar süreceği belli olmaz.”

SU HAVZALARINI KORUMAZSAK

Su sıkıntısına karşı yapılacak çok şey var.  Prof. Dr. Orta’nın önerileri şöyle:

“Milli kuraklık merkezi kurulmalı, kuraklık sigorta kapsamına alınmalı, su havzaları korunmalı, yerüstü su kaynakları geliştirilmeli, yeraltı suyu beslenmesinden daha fazla tüketilmemeli, atık sular arıtılarak tekrar kullanılmalı, kurağa dayanıklı bitki tür ve çeşitleri geliştirilmeli, çok su kullanan ve kirleten sanayi üretimi azaltılmalı, tarımda suyu etkin kullanan sulama yöntemleri desteklenmeli, şehirlerde su kullanım etiği geliştirilmeli, yerel yönetimler su ücretlerini çok dikkatli bir biçimde belirlemelidir.”

Bunlar arasında yerel yönetimlerin tutumuna işaret eden Prof. Orta, “Su ücretleri mutlaka sosyal adalet kavramı da dikkate alınarak ‘trafik lambası metodu’ ile belirlenmelidir” diyor. Tarifede barem uygulanmasını söylüyor ve örnek veriyor: Şehirde yaşayan 4 kişilik bir aile, ortalama olarak ayda 12-15 metreküp su kullanır. Ücreti makul olmalıdır. (Yeşil ışık) Bu miktarın yüzde 20-30 aşılması halinde aşılan miktara yüzde 100 fark uygulanmalı. (Sarı ışık). Bundan sonra artık savurganlıktır. Uygulanacak fark yüzde 300-500 gibi caydırıcı olmalı (Kırmızı ışık). Trafik lambası metoduyla insanları su kullanımında tasarrufa yöneltilmesi gerektiğini savunuyor ve ekliyor.

“Suyun siyasete malzeme yapılmaması gerekir. Çünkü bol olursa hayat bereket getirir, kıt olursa da felaket...”

Prof. Dr.

Yazının Devamını Oku

İşte kuraklığın haritası

15 Aralık 2020
Bilim insanları dünyanın sıcaklığının ortalama 0.9-1 derece arttığını söylüyorlar. Bu çok önemli. İklim değişikliği ve bunun sonucu ‘kuraklık’ ve ‘temiz su kıtlığı’ belki de yüzyılın en büyük sorunlarından biri olma yolunda. Belki de oldu. Bakmayın okyanuslara, denizlere, akarsulara, ırmaklara... Temiz su az. Zaten az bulunan tatlı su kaynaklarını da hırslı ve sınırsız tüketim arzumuz ile kurutuyoruz. Diğer yandan da endüstrileşme yolunda kirleterek var olanı iyice azaltıyoruz.

Türkiye’de 2019-2023 arasını kapsayan bir ‘Ulusal Su Planı’ hazırlandı. Plana bakıyoruz. Yıllık su tüketimi ‘54 milyar metreküpe’ çıkmış. Bunun yüzde 74’ü tarımda sulama, yüzde 13’ü içme-kullanma, yüzde 7’si de sanayide kullanılıyor. Bunun yüzde 25’i yeraltı sularından, geri kalanı yerüstü kaynaklarından geliyor. Barajlar, nehirler, göller kuruyor. Dolayısıyla yeraltı sularına yöneliş artıyor. Ama o da azalıyor. Su olmayınca tarımda verimlilik, rekolte azalıyor.

Bu da daha az tarım üretimi, gıda demek. Halbuki çağımızda bir ülkenin kendi kendine yetecek gıda üretmesi stratejik bir mesele oldu artık. Maskede, solunum cihazında, aşıda gördük. Neredeyse dünya savaşı çıkacaktı bir maske yüzünden. Gelecekte de kimse kimseye bir avuç buğday vermez. Almanya’dan gazeteci dostumuzla konuşuyorduk. Meğer o her yeri yemyeşil bildiğimiz Almanya da aynı dertten mustaripmiş. Geçen hafta perşembe günü kanallarda ana haberlerden biri kuraklıkmış. Ocak-Mart ayları son yüzyılın en sıcak çeyreğiymiş Almanya’da. Tuna Nehri son 140 yılın en düşük seviyesine inmiş. Almanya’da nehir mavnaları yarım yükle çalışıyormuş su seviyesi düştüğü için. Navluna zam yapmışlar. Gazeteci dostum hafta sonunda bize iki harita gönderdi. Buna benzer haritalar Türkiye’de DSİ’nin de elinde vardır mutlaka.

Biri ‘yeraltı suları’, diğeri ‘toprak nemi haritası’... NASA’nın ‘Measuring Earth’s Surface Mass and Water Changes’ programı çerçevesinde hazırlanmış. Bu çalışmalara bakmak bile yeterli. ‘Grace-Fo’ uydularından gelen verilerle oluşturulan harita apaçık gösteriyor: Avrupa’nın büyük bölümü ile Türkiye’den ‘Trakya ve Anadolu’nun kuzey yarısı’ tehlike altında... Yeraltı suları ve nem azalmış.

Türkiye’de daha önce de kuraklık yaşadık, daha
önce de dönemsel kurak zamanlar yaşandı. Ancak bu defa farklılık gösteriyor. Dolayısıyla bir an önce önlem almalıyız. Suyu tasarruflu kullanmak için seferber olmalıyız. Çünkü su yokluğunun yaşanacağı günler çok da uzakta değil. Çiftçilere ve şehirlerde, kasabalarda yaşayanlara büyük görev düşüyor. Bunu da bir dahaki yazımızda anlatacağız.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Ulus’taki arsa göz kamaştırıyor

11 Aralık 2020
Etiler Ulus’ta son derece değerli bir arsa üzerinden büyük pazarlıklar yapılmış. Bu bakımdan siyasetçiler ve imar rantçılarının özel ilgisini çektiğinden ortalık çalkalanıyor.

Dikkatimizi çekti, en az dört CHP’liden dosyayı görmemiz için belgeler gönderildi veya yollandı. Bu değerli arsayı kapmak için ‘siyasiler’ arasında ilginç pazarlıklar yürütülüyormuş. 10 yıllık geçmişi olan arsanın 4 dönüm olduğunu da belirtelim. Beşiktaş Ulus Mahallesi, 1687 ada 193 parselin piyasaya düşmesi, ünlü bir ‘arsa tüccarı’ndan TMSF’ye geçmesi ile olmuş. TMSF de doğallıkla arsayı satmış. Böyle ballı börek arsalara ‘kupon arazi’ deniliyor; Beşiktaş ilçe sınırlarında bu tür arazi pek kalmadı. Bu nedenle ‘yeni gelin’ diyorlar bunlara. ‘Değer’ katılması için imar değişikliği gerekiyor tabii. Proje İBB/İmar’dan kolaylıkla geçmiş; sıra Beşiktaş Meclisi’nde.

Deniliyor ki “Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın belirlediği 11 no’lu gündem ile arazi ‘mutlu sona’ ulaşması için sırasını bekliyor.”

Plan değişiklikleri ile ne gibi ‘kolaylıklar’ sağlandığı, dosya görüşüldüğünde anlaşılacak. Esas teknik kişiler anlar bu gibi projelerin neler getirdiğini.

Elimizdeki belgelerde arsa sahipleri olarak T.A., D.A.Ç., Y.E.Ç. gözüküyor. Onlar da Sebahattin Öztürk’e vekâlet veriyorlar işlemlerin yürütülmesi için. Pek görülmüş iş değil, o yüzden eleştiri okları CHP’yi gündeme getiriyor. Çünkü Öztürk CHP Beşiktaş ve İBB İmar Komisyonları üyesi. Eski ilçe başkanlığı da var. Verilen vekâlet ilginç: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ulaşım, planlama, park bahçeler, deprem, kamulaştırma, İSKİ, İGDAŞ Müdürlükleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu nezdinde Nazım İmar ve Uygulama İmar Planları ve her ölçekte imar planı değişikliği yapmaya, tüm resmi kurumlarda her türlü işlemi yapmaya imzalamaya vekille aramızda vekâlet sözleşmesi kurulduğundan örnek talep etmeye, teslim almaya imzalamaya münferiden yetkili olmak üzere Sebahattin Öztürk’ü tarafımdan vekil tayin ettim. 17.06.2020.” Yani her ortak vekâlet veriyor.

Bu belgeler ortaya saçılınca Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir tutum içine girecekleri, ‘açıkgöz’ partililer ve müteahhitler tarafından dikkatle izleniyor.

HAK ARARSAN ‘KAPALIYA’ SÜRÜLÜRSÜN

MALTEPE Açık Cezaevi’nde kalan mahkûmlarız. 280 kişiden yaklaşık 180’i salgınla boğuşuyor. Sağlık güvenliğimiz yok, herkes birbirinden çekiniyor. 5 kişilik odada kalanların 3’ü COVID dersem, inanır mısınız? Lütfen inanın, cezaevi bizlere acımıyor, ilgilenmiyor. Ben size ismini söylesem, nereye gideceğimi bilsem... İnsanlar hakkını arayamıyor. Biz de aşıyı bekliyoruz.

SU TASARRUFU YAPILMAZSA KURAKLIKTAN KURTULAMAYIZ

Yazının Devamını Oku

CHP’yi karıştıran ‘sürgün’

10 Aralık 2020
Koronavirüse yakalanan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 108 günlük tedavinin ardından koltuğuna oturur oturmaz ortalığı karıştıran 3 karara imza attı.

Böcek, göreve döndüğünün ilk günü (önceki gün) 20 dakika süreyle oturduğu koltuğunda hemen vekâlet verdiği, ‘hakiki CHP’li’ Mehmet Hacıarifoğlu’ndan vekâleti geri aldı, kendisi hastanedeyken yetkileri tırpanlanan genel sekreter avukat Cansel Çevikol Tuncer’e (Böcek’in Konyaaltı Belediyesi’nde siyaset yaptığı arkadaşı, kendisinden sonra Konyaaltı’na aday yapılmak istendi ancak Kılıçdaroğlu kabul etmedi) yetkilerini iade etti ve son olarak da Kemal Kılıçdaroğlu’na bir darbe indirdi.

Kendisi hastayken, büyükşehiri toparlasın diye Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla Ankara’dan Antalya’ya gönderilen eğitimci Hüseyin Karakuş’u genel sekreter yardımcılığından alan Böcek, böylece genel başkana karşı da kılıçları çekmiş oldu.

Aslında Böcek ile Kılıçdaroğlu arasındaki ilk gerginlik seçimin hemen arkasından yaşanmıştı.

TAMİNCE’NİN AVUKATI

Kılıçdaroğlu, danışmanlığını da yapan ve CHP’de ‘belediyeciliğin kitabını yazan adam’ olarak bilenen Hüseyin Karakuş’u büyükşehire genel sekreter yapmak istedi. Böcek bu teklifi reddetti ve bir dönem işinsanı Fettah Tamince’nin de avukatlığını yapan avukat Cansel Çevikol Tuncer’i genel sekreter olarak atayacağını söyledi.

Tuncer’in memuriyetteki süresi bu görev için yetmeyince, Böcek hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, hem de ‘ata dostum’ dediği Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan yardım istedi. Bu iki desteği yanına alan Böcek’in isteği 6 ay sonra gerçekleşti.

Uzun süredir Antalya Büyükşehir’in mevcut bir bakanın adamları tarafından yönetildiğine dair söylentiler dolaşıyordu. Genel sekreter Tuncer’in de bu kadroya destek olduğu dillerden düşmüyordu. İşte Böcek hastalanınca CHP Genel Merkezi’nin de eline fırsat geçmiş oldu ve Tuncer’in yetkileri tırpanlandı.

Ancak bu durum

Yazının Devamını Oku

Su uzmanı Dursun Yıldız diyor ki: Tehlike ve risk büyük

9 Aralık 2020
‘Suda kırmızı alarm’ yazısına devam ediyoruz. Dileğimiz yerine geldi, yurdun bazı bölgelerine yağış düştü ama yetmez, aylarca yağsa yeraltı suları eski seviyesine gelmez. En önemlisi de kar yağmazsa, tehlike sürüyor demek.

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, “Havalar böyle giderse tehlike ve risk büyük kentlerden Anadolu kentlerine de yayılır, sonra ne mi olur? Tarımsal kuraklık başlar” dedikten sonra şu bilgileri aktardı:

“İstanbul’da Avrupa yakasındaki barajlar Terkos hariç boşaldı.

Avrupa yakasında kullanılan suyun yarısından fazlası Asya’dan basılıyor.

Bakanlık ve İSKİ böyle bir dönemde su sıkıntısını halka yansıtmamak için çok çalışıyor. Ancak stoklardaki suyun miktarı belli. Talep kısılmazsa kısa sürede onlar da biter. İşimiz kış ve ilkbaharda düşecek yağışa kalır.

Ancak onlar geldiğinde baraj depoları boş olacağı için belli bir seviyeye kadar doldurur. Bu durumda 2021 yılı su yönetimi açısından çok zor geçer. Tabii ilave tedbirler alınır ama maliyeti yüksek olur.”

SU YÖNETİMİ OLMAZSA

Dursun Yıldız, uzun süredir sözünü ettiği ‘İstanbul’da katılımcı su talep yönetimi’nin hemen başlatılmasını, ‘kuraklık eylem planları’nın raftan indirilmesi gerektiğini söyledi.

“Orta ve uzun dönemli tedbirlerde eksiklik çok ama onlar sonraki iş. Bu dönemi en az hasarla atlatmaya çalışmalıyız.

Yazının Devamını Oku