Yeni dünya kurulur Türkiye yerini alır

EMİNİM siz de aynı şeyi hissediyorsunuz:

Haberin Devamı

Sanki bazı zaman dilimleri daha hızlı akıyor, bazıları ise daha yavaş. Kimi dönemler daha durağan, belli bir seyirde geçiyor. Kimi dönemlerde ise değişim hızlanıyor. İşte o zamanlar daha yoğun yaşanıyor. İnsan ne olup bittiğini anlamakta, yorumlamakta zorlanıyor.

Şu sıralar da böyle günlerden geçiyoruz. ABD’de seçilen yeni başkanın sözleri, eylemleri tüm dünyayı ters köşeye yatırıyor. Avrupa deseniz, bir farkı yok. Aşırı sağ almış başını gidiyor. AB de özellikle İngiltere’nin Brexit kararı sonrasında, yavaş yavaş eriyor.

Bizim bölgemize gelince, durum daha iç açıcı değil. Irak ve Suriye parçalanıyor. Buradaki değişim de ister istemez sınırlarımızdan içeriye nüfuz ediyor. 

*

Bu tablo karşısında bizim yapmamız gereken de, önce olan biteni anlamaya çalışmak. Sonra da şu soruları sormak: Dünyadaki bu değişim bizi nasıl etkiler? Biz bu denklemin neresindeyiz? Ve kendimizi en iyi nasıl konumlandırabiliriz? Yani evdeki hesabı çarşıya nasıl uydurabiliriz?

 

Haberin Devamı

 YENİ DÜNYA DÜZENİ

 

O yüzden önce dünyada ne olup bittiğini çok kısa özetleyelim:

 

- Trump milliyetçi ve korumacı bir çizgide, ABD’nin uluslararası angajmanlarını asgari düzeye indirmeyi planlıyor. Bu yüzden uluslararası ticari anlaşmalardan çekiliyor. Ve göçmenlere karşı sınırları güçlendiriyor.

Rusya’yla sıkı işbirliği sinyali verirken, geleceğin süper-gücü olarak beliren Çin’i karşısına alıyor. Bunu yaparken de Çin ve Rusya arasında çatlak oluşturarak, her ikisini de zayıflatmayı hedefliyor.

 

- Trump, Suriye politikasını ise mümkün mertebe Rusya’ya ve bölge ülkelerine yıkma derdinde. ABD’nin Irak’taki askeri varlığını da minimize etmek istiyor. Ancak buna mukabil, DEAŞ’a karşı vur-kaç tarzı büyük operasyonların başını çekeceği de neredeyse kesin.

 

- Avrupa ise zaten Trump öncesinde erimeye başlamıştı. 6 hafta sonra Hollanda’daki genel seçimlerden, nisan-mayısta da Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden aşırı sağın galip çıkması bekleniyor. Bu ülkelerin de İngiltere gibi AB’den çıkma kararı almaları ihtimal dahilinde.

 

Haberin Devamı

Avrupa’da zaten var olan bu aşırı-sağ gidişat, Trump’la birlikte de iyice körükleniyor. AB’nin değirmenine su dökmek de, Almanya’ya kalmış görünüyor. İngiltere ise ABD ile geleneksel Transatlantik ilişkisini korurken, AB-sonrası dönemde ikili bağlara daha çok önem verecek gibi görünüyor.

 

- Bununla birlikte Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Trump’ı resmen AB için “varoluşsal tehdit” olarak gösterdi. Dolayısıyla Avrupa içinde Trump-benzeri aşırı sağcı siyasetle, hâlâ AB entegrasyonunu savunan, nispeten liberal ve sosyalist eğilimli ülkeler arasındaki makas gitgide açılıyor.

 

Tüm bunlar da, NATO başta olmak üzere uluslararası kurumların erimeye başladığına işaret ediyor.

 

Haberin Devamı

TÜRKİYE’NİN YAPACAKLARI

 

KISACASI, dünyada dengeler hakikaten yerinden oynuyor. Bu yeni denklemde ise Türkiye’nin yapabilecekleri kısıtlı. Ancak gayet net.

AB kendi içinde varoluş mücadelesi verirken, bu ilişkide orta vadede bir gelişme beklemek gerçekçi değil. Diğer uluslararası kurumların durumu da ortada. Dolayısıyla ikili ilişkilere ağırlık verilmeli. Bunun başında da İngiltere, Almanya, Rusya ve ABD geliyor. İngiltere zaten AB-sonrası dönem için yeni ikili ticari anlaşmaların yolunu arıyor.

AB içinde ortaklık kurabileceğimiz asıl ülke ise, Almanya. Bu da hem Şansölye Merkel’in ılımlı göçmen politikası sayesinde. Hem de yeni dönemde AB’nin ve NATO’nun lokomotifi olacağı için. Batı ittifakıyla ilişkimizi sürdürmek ise; sağladığı güvenlik şemsiyesi ve temsil ettiği değerler sistemi açısından gerekli.

Haberin Devamı

Bununla birlikte dünya böylesi ciddi bir savrulma yaşarken, tek çare denge politikası. Yani hem Rusya, hem ABD ile sadece ortak paydalara odaklanılmalı.

*

Suriye-Irak politikamız da ister istemez buna göre şekillenecek. Rusya demek, Şam rejiminin devamı demek. Trump’ın da PYD/YPG yerine, Rusya ve Esad’la birlikte hareket etme yolunu seçme ihtimali ciddi.

Bu da Ankara için yeni bir fırsat demek: Trump’la masaya oturulup PYD/YPG’nin etki alanını ve rolünü azaltacak, buna mukabil Şam rejimiyle ve Rusya’yla işbirliğini arttıracak, desteklediğimiz muhalifleri de sınırlı bir alana çekecek bir formül aranabilir. Ancak bu da hem Esad rejimiyle de masaya oturmamızı gerektirecek. Hem de desteklediğimiz muhaliflere desteğimizi azaltmamızı.

Haberin Devamı

Tabii ki tüm bunlar ne ABD, ne de Rusya’yla tüm çıkarlarımızın örtüşeceği anlamına geliyor. Trump’la bıçak sırtında olan konular, PYD/YPG ve “ılımlı İslam” meselesi. Rusya ile netameli konular is, Suriyeli muhalifler ve tam olarak gözden çıkarmadığı PYD. İşte denge politikası da, sıkıştığımız noktaları diğer ortakla dengelemek için elzem.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları