YAŞADIĞIMIZ sezonda maçların önüne geçenler top oynayanlar değil de, oynatan hakemler oldu. Dün akşam öyle bir hakem seyrettim ki, sıfır hatayla son düdüğü üfledi.
Gösterdiği bütün sarı kartlar doğru. Hiçbir pozisyonu kaçırmadan oyunu çok iyi gözlemledi. Ve hemen hemen tribünden aleyhine hiçbir gürültü çıkmadan maçı bitirdi.
Tabii ki dünkü oyunun hakem açısından kolaylığı vardı. Bunu da gözardı etmiyorum. Her iki takım da ligde ununu sermiş, eleğini rafa kaldırmış. Sahadan hangi skor çıkarsa çıksın iki taraf da rahatsız olmayacaktı. Beşiktaş, kazanmayı pratiğine aldı. Deplasmanda nasıl oynanır, çok iyi ezberine almış. Bulduğu golden sonra oyunun üstüne battaniyeyi çekti. İbrahim öyle bir gol attı ki, ben feci vurdu diye tabir ediyorum. Topu ben de görmedim, kaleci de. İki kaleci olsa o top çıkmaz. Aynı İbrahim, oyunun ilk yarısında çok iyi top oynadı. Yorulup çıkana kadar, belki maçın yarısında ama sahanın en iyi oyuncusuydu.
Dört tane adam şart
Koray çok dikkatli bakılmazsa ne oynadığına pek akıl ermez. Ama maça ayrı, Koray’a ayrı bakarsan çok büyük iş gördüğünü anlarsın. En azından ben öyle anlıyorum. Kaleci Murat’ı da beğendim. Çok enteresan üç tane top çıkardı. Hep Carew’in bu takıma büyük katkısı olacak diye düşünüyorum. İyi niyetinden şüphem yok. Ama dünkü oyuna pek eli ayağı dokunmadı. Tümer’i de Tümer gibi görmedim. Tümer oyuna baştan ısınmadığı zaman sonrası gelmiyor. İyi başlarsa iyi götüren, kötü başlarsa da kötü bitiren bir oyuncu.
Beşiktaş takımı Rıza ile bulduğu havayı devam ettiriyor. Ama benim içime de düşmüş olan kurt, bir türlü çıkmış değil. Bu takıma bana göre dört tane adam şart. Nereleri olduğu bende değil de Rıza tarafından seçilmeli. O da yapılacaktır diye düşünüyorum.
Rize takımı rakip kaleye gelene kadar var ama final yerinde yok. Tırmalıyor ama ısıramıyor. Son vuruşu yapamıyorsan, kazanma şansın azalır. Dün akşam olduğu gibi.