11 Aralık 2005
BEN derbi önceleri hiçbir zaman mantık favorimi söylemem. Ama benim favorim hep vardır. Benim favorim Beşiktaş’tı. Kazanamadı, gönlüm kırıldı. Ama her iki takımın oyuncularına da teşekkür ediyorum. Bir futbol adamı olarak işte lig böyle oynanır diyorum. Ben, rakip camiaları faul yapıp sakatlayan bir adam değilim. Galatasaray,iki defa arkaya düşmesine rağmen, bu derbiden 3 puanla çıkıyorsa, bükemediğin eli öpeceksin derim.
Tabii benim işim Beşiktaş’la. Beşiktaş’la bir tur atayım istiyorum. İlk önce hemen şunu söyleyeyim, Tigana ile bu takım kişilik kazanacak. Onun pırıltılarını görüyorum. Ama bu kadroyla çok da zorlanacak. Kadro zaafı var. İki defa öne geçtiğin maçta top sende kalmıyorsa, kalamıyorsa kazanmak zor. Öyle de oldu. Daha zaaflı gözüken Galatasaray, orta sahasında top daha fazla kaldı. Gol yerine top daha çok geldi.
Üstesinden geldi
Beşiktaş’ın bulduğu iki tane ölü top golü. Onda da ilkinde Mondragon’un yanlış yerde durması, ikincide de ön direği boş bırakmaları. Ama Beşiktaş da çok kolay gol yiyen bir takım. İyi adam paylaşımı yapılsa, pozisyon hatası yapılmasa bu 3 gol yenmez.
Hiçbir Beşiktaşlı oyuncunun art niyetli olduğunu kabul etmiyorum. Ellerinde avuçlarında ne varsa dün akşam onu ortaya koydular, ama kapasite bu. Tek tek iyi oyuncular dediklerimiz, hep beraber iyi oynayamıyorlar. Sezon ortasında takviye muhakkak yapılacak. Tigana’nın oyun kafasıyla da bu takım önümüzdeki sezonun hazırlığını yapacak.Dün akşamki kayıp büyük. Ligin zirve sıcaklığı içinde kalınabilirdi, olmadı.
Hakem birkaç avantaj pozisyonunu oynatmadı, düdük çaldı. Birkaç yanlış dışında da maça tesir edecek hiçbir hata içinde olmadı. Bu genç kardeşin ilk derbi maçı. Maçın isminin ağırlığından ürkmedi, korkmadı. Maçın üstesinden geldi.
Yazının Devamını Oku 5 Aralık 2005
YUKARIDA asılı olan başlık, Tigana için. Tigana, akıllı adam. Sakatların ve cezalıların olmadığı bir Beşiktaş takımında, iyi pas yaparak, topu kendinde tutarak, öbür kaleye gidemezdi. Çünkü dünkü kadroyla, golü ya ölü toptan bulacaktı ya da kontrataktan. Oyunu kendi sahanda kabul edip, sahayı daraltacaksın ki, rakibe de pozisyon vermeyesin. İşte Beşiktaş, dün böyle top oynadı. Elini kolunu sallaya sallaya da sahadan 3 puanı çıkardı.
Yukarıda söylediklerim, ilk yarı için geçerli. Ama büyük skoru bulmuş hangi futbol takımı olursa olsun, ikinci yarı gevşer. Oyun ciddiyetinden de uzaklaşır. Aynen Beşiktaş’ta olduğu gibi. Sergen’in, Tümer’in, Koray’ın olmadığı bir kadroyu, bundan daha iyi kullanamaz.
Atılan gollere bakıyorum, ilk yarı kazanılan ilk gol çalışılmış bir ön direk ölü topu. Arkaya aşırtılan top gol oldu. İkinci İbrahim Akın’ın santradan kopup götürdüğü top. Ahmed Hassan’ın vuruşu tipik Ahmed Hassan golü. Bu golün adı da kontratak. Üçüncü gol yine kontratak golü. Kleberson da santradan koptu. Kalitesine yakışır da bir gol attı. Beşiktaş başka yolları denese tekrar ediyorum bu kadar rahat olmazdı.
Ters tepti
Yanal, hangi takımı çalıştırıyorsa çalıştırsın taktik faulleri kullanan bir adam. Bu dün akşam için tam ters patladı. Her yapılan faulde kendi kalesinde pozisyon gördü. Çünkü Beşiktaş takımı, ancak çabuk oynayarak ve çok mücadele ederek kazanacağı bir maçı öyle oynadı ve öyle de bitirdi. İbrahim Akın’da 3-4 maçtır büyük çıkış var. Aferin bu kardeşe. Kafası kalede olan adamı çok severim. Ama İbrahim, 4 maç öncesine kadar bunu çok abartılı yapıyordu. Vurulmayacak yerden kaleye vurulmaz.
Ahmed Hassan’a attırdığı gol muhteşem. İşte İbrahim, hep böyle oynarsa Beşiktaş’ın değil, milli takımın da vazgeçilmez adamı olacak. Kaleci Cordoba, oyunu ciddiye aldığında konsantrasyonu tam olduğunda bu ülkenin en iyi kalecisi. Ama arada bir sukoyuruveriyor. Dün akşam yediği gol ona hiç yakışmadı. Ali Tandoğan, sezona çok şanssız başladı. Şimdilerde kendine geldi. Benim bir iddiam vardı. İddiamdan da dönmem. Ali, bu ülkenin en iyi sağ kanat oyuncusu. Beşiktaş’ın yaptığı en iyi transfer. İyi oynama kulvarına girdi. Oradan bir daha çıkmaz.
Maçın hakemi benim kafamda hep soru işareti. Arzuman’ı bazen beğeniyorum, bazen de beni şaşırtıyor. Dün akşamki oyun bir hakem için kolaydı. Maça da tesir edecek hiçbir hareketi yok. Ama Johana, diye Manisa’nın bir oyuncusu var. Birinci dakikada sarı kart gösterdi, doğru. 20. dakikada yaptığı birinci yaptığından çok daha ağır. Karar devam.. Yanlış. Çünkü 20. dakikada oyun 0-0. Rakip de 10 kişi kalacak.
Yazının Devamını Oku 2 Aralık 2005
BUNLAR cüce boylu, lig oyunları. 4 maçın ikisini içeride, ikisini dışarıda oynuyorsun. Bunun en basitten matematiği, iki içeride oynadığını kazanacaksın. Beşiktaş, iki oynadığını kazanamadı, kaybetmedi de.. Kaybetmemek de yetmiyor. Dün akşamki oyuna bakıyorum, Beşiktaş takımı, bu maçı kazanmak istedi. Hele ilk yarı çok da iyi oynadı.
Atılan golün dışında son durak dediğimiz kale direkleri topu önledi. Ama yine yenilen bir gol var ki, Beşiktaş’ın hastalığı. Yan toplar, Beşiktaş’a penaltı kadar ürkütücü. Rakibin o golünden başka pozisyonu yok. Ben futbolda ‘Yazık oldu’ edebiyatını hiç kullanmam. Kaybettin mi yazık olmaz. Demek ki, kazanacak kadar oynamıyorsun.
İlk yarının Beşiktaş’ı Sergen duruşuyla farklıydı. Ama Sergen’in şu günkü hali 90 dakikayı alıp, öbür tarafa geçirecek halde değil. İkinci yarının başında yoruldu, oyundan çıktı. Beşiktaş’ın da rengi değişti. Sonra girilen karambol topları var.
Top istese girecek de, top istemeyince de olmuyor. Dün takıma bakıp, şu iştahsız oynadı diyeceğim oyuncu yok. Tigana, niye Koray’ı değil de niye Çağdaş’ı oynattı diye bir sorum da yok. Çünkü tek problem orada değildi. Öyle düşünmüş, öyle oynattı. Ama ben olsam Koray’la başlar, öyle bitirirdim.
Hedef önümüzdeki sezon
Ailton için, benim söyleyecek hiçbir şeyim yok. Zaten cezalı durumda. Ligde yok. Bana göre Beşiktaş’ta da yok. Rakip orta direk bir takım. Koca 90 dakika seyrettim. Şu da Beşiktaş’ta oynasa diye gönlümü çeken bir tek adam yok. Rakip küçümseme huyum yoktur. Tabii ki küçümsemiyorum. Ama Beşiktaş bu takımı evire çevire yenmeliydi diye düşünüyorum. Başlangıç düşüncesi öyleydi.
Dibi iyi bağlanmadı. Ben hesap kitap adamı değilim. Bu takım gidip de Portekiz’deki rakibini yenerse ne olur onu da bilmem. Çünkü hakikaten puan durumuna bakmış da değilim. Benim kendimce bir düşüncem vardı. Beşiktaş bu Zenit’i yener, Portakiz’e gittiğinde de istediğini çıkarır diye hayal etmiyor, inanıyordum. Olmadı.
Maçın hakemine kim dil uzatırsa acı biber sürmek lazım. Adam iki metrenin üstünde maçı yukarıdan seyretti. Çaldığı her düdük de doğru, gösterdiği kartlar da. Beşiktaş’ın yediği golde Mustafa’nın bir faulü var. Ayakla uzaklaştırdığı topun, dirsekle destek alması çok amatörceydi. Faul faul. Adam ne yapsın, çalmasın mı? Neticede Beşiktaş’ın bana göre elle yakalayacağı, hatta dört kolla sarılacağı Türkiye Kupası kaldı. Bir inancım da şu, Tigana ile bazı işler yoluna girecek. Bunun pırıltılarını görüyorum. Bu takımı şimdiden önümüzdeki sezona hazırlamak lazım.
Yazının Devamını Oku 21 Kasım 2005
MAÇA gelmeden önce basket maçını seyrettim. Orada seyirciyle takımın kol kola girip, bir Avrupa devini devirişini gördüm. Beşiktaş’ın basket takımıyla gururlandım. Seyirci-takım işbirliği üst seviyedeydi. Maçı kopardılar. Dün akşamki futbol maçı, salondaki o büyük heyecanı, gürültüyü benden aldı, götürdü. Hatta bir ara ‘Acaba basket takımından takviye mi yapsalar’ diye düşündüm.
Böyle Beşiktaş olmaz. Tigana değil, bir antrenör tanrısı getirsen yine olmaz. Futbolcu istemiyorsa bu iş olmaz. Seyirci öyle bir mesaj verdi ki, maçtan önce tribünlere çağırdılar. ‘Bu tribünü siz bu hale getirdiniz’ diye bağırdılar. Doğrudur. Bu takımın futbolcuları tribünü seyircisiz bıraktı. Bu sezonun en tenha gecesi oldu. Böyle giderse, gelen seyirci futbolcuyu protesto etmeye gelir, gönül vermeye değil.
Böyle komik gol olmaz
Tigana, Beşiktaşlı oyuncuya öbür tarafa giderken ‘Dik gidin’ demiş. O belli oluyor. Ama kiminle gideceksin? Hücuma çıkarken bir top kaybediyorsun, kalende gol pozisyonu oluyor. Yenilen gole bakıyorum, ‘böyle bir şey olmaz’ diyorum. Tehlikeli bir yerden frikik atacaksın, Tümer’in geriye doğru rakibe attığı top gelip kalende gol oluyor. Komik kere komik..
Adamların kaçırdığı bir sürü pozisyon var. Hatta maçın sonlarına doğru hakemin vermediği bir penaltıları da var. Beşiktaş olarak sen ne yaptın? Zaten iyi kalecileri olan bir rakibin kalecisini çalıştırdın. İbrahim’in daha 2. dakikada karşı karşıya kaldığı bir pozisyon var. Onu atsa belki maçın şekli değişecek. Ondan başka da ‘Ah bu da kaçar mı?’ diyeceğin pozisyonun yok.
Seni işine bak Çağdaş
Yazık.. Beşiktaş’ın geri dörtlüsünde oynayan kardeşler birbirinden o kadar habersiz ki, topu alan Gaziantepli, elini-kolunu sallaya sallaya Beşiktaş kalesine geldi. Çağdaş’a da iki lafım olacak. Bak benim güzel kardeşim, sen bu takımın stoperisin, kabadayısı değil. Her maçta hem hakemle, hem rakiple didişip duruyorsun. Sen işine baksana kardeş.
Maçın hakemi dünkü maç için söylemiyorum, ama genelde topu bildiği kadar maç yönetiyor. Fazla da bir şey bildiği yok. Daha da Türkçesi iyi hakem değil. Beşiktaş’ın ligin zirvesiyle zaten cereyanları kesilmişti. Umudu olan Avrupa turu ve Türkiye Kupası böyle oynanacaksa yazık olmaz, doğrusu olur. Yine tekrar ediyorum. Bu iş futbolcunun ayağına bakar. Bir araya gelecekler, kenetlenecekler. Bu işin üstesinden onlar gelecek. Bu işler, yönetimle, antrenörle olacak zamanı geçti. Futbolcuyla olur futbolcuyla...
Yazının Devamını Oku 17 Kasım 2005
DÜN akşam öyle bir oyun vardı ki, ne anlaşılabilir, ne de anlatılabir. ‘Çok iyi defans yapıyor’ denilen bir rakibe 4 tane gol atıyoruz, 2 gol yiyoruz. Biz ilk maçı kaybettiğimizde, orada atacağımız 1 golün çok büyük önemi vardı. Hakem penaltımızı vermedi. O golü bulamadık. Fatih, o gün için doğrusunu yapmıştı. Çünkü Fatih, 1 golün kıymetini biliyordu. Ama olmadı, orada ikinciyi yedik. Maçın kurgusunu yapmıştı. Ama hiçbir futbolcunun ayağı gitmedi. Kendi kaderini seyretti.
Dün akşam her takımın başına gelmeyecek bir şey oldu. Daha 20. saniyede penaltı. Penaltı penaltı. Ama Alpay gibi, çok tecrübeli bir oyuncunun elini saklaması lazımdı. Dün akşamki kadroya maçtan önce çok kişi burun kıvırdı. Ama Kadro tercihi doğruydu. 4 tane gol bulundu. Fatih’i bir başka yönden yine tebrik etmek isterim. Takımı üstlendiğinde ‘Bu takım değil Dünya Kupası’na, baraja bile kalmaz’ deniliyordu. Bir eksik golle Dünya Kupası’ndan olduk. 3-1 öndeyken Tolga’nın büyük hatası ikinci golü yedirtti. Her iki gole de Fatih, dışarıdan müdahale edemedi. Fatih, yapacağını yaptı. Takım bu son oyunu takım gibi oynadı. Birbirlerinin hatalarını kapama çabaları, futbol oynama çabaları galibiyeti getirdi, turu getiremedi.
Tuhaf oyun
Şimdi turnikeye girip 2008’i bekleyeceğiz. Fatih, bu takımı 2 sene içinde çok iyi bir futbol takımı haline getirecek. Türkiye’de bu işi Fatih’ten daha iyi yapacak adam yok. Etrafı da iyi. Alttan gelen genç takımlardaki oyuncular da iyi. Bu şartlarda Türkiye muhakkak bir çıkış yapacak. Benim ayrıca bir üzüntüm, tabii ki Almanya’ya gidememek. ‘Bu İsviçre sağlam takım, ama orta direk bir takım’ diyordum. Üst seviyede bir Avrupa takımı değil. Bunun için üzüntüm ikiye katlandı.
Hakem her ülkede olduğu gibi üflediği düdüklerin çoğunu lehimize çaldı. Hele Tümer, oyuna girer girmez sarı kart gördü. Arkasından dirsek attı, kırmızı kart. Ama yok. Oyuncuların arasına girip, şu oynanan maç için vıdı vıdı yapmak istemiyorum. Kimin elinde, ayağında, gönlünde ne varsa ortaya koydular. Ama hep deriz ya ‘Futbol tuhaf oyun’. Dün akşam da tuhaflığını gösterdi. Almanya’ya, Dünya Kupası’na değil de, Alanya’ya tatile gidiyoruz.
Yazının Devamını Oku 13 Kasım 2005
İKİ ayaklı baraj maçının ilk ayağını İstanbul’a avantajlı olarak dönmek adına beceremedik. Hele hele ilk yarı hiçbir şey oynamadık. Doğrusu ben, maçtan önce Milli Takımımız’ı daha iyi organize olmuş, rakibe fazla pozisyon vermeyecek, top da daha çok bizim takımımızın ayağında kalacak diye düşünmüştüm. Hiçbiri olmadı. Çok kötü bir gol yedik. Milli Takım seviyesindeki oyuncuların bu tip gol yemesi hiç hoş değil.
Bilhassa ilk yarıda çok top kaybettik. Her kaybettiğimiz top kalemize atak oldu. Volkan’ın kurtardığı 3 tane çok net gol pozisyonu var. Onlar olsa İstanbul’a hiç ümit taşımamış olacaktık.
Pozisyon penaltıydı
Bizim takımımız iyi takım. Ama hiçbir maçtan önce şu maçta iyi veya kötü oynayacak diyemiyorum. İstanbul’da her şey terse dönebilir. Burdaki seyirci baskısı aynen İstanbul’da İsviçre takımına olacak.
İsviçre seyircisi çok iyi örgütlenmiş. 90 dakika büyük gürültü çıkardılar. 60 dakika maçı çok iyi idare eden hakemi de etkilediler. Çıplak gözle gördüğüm kadarıyla Hakan’ın bir pozisyonu var. 18 içinde rakip kaydı, düştü. Hakan’ı da koşarken engelledi. Penaltı bile verilebilir. İki tane ofsaytı görmemezlikten geldiler. Adamlar adım başından vuramadı.
Dünkü oyunda gözlerim Emre ile Hamit’i çok aradı. İkisi de önemli oyuncular. İstanbul’da oynayacak olmaları avantajımız. Tabii ki her şey bitmiş değil. Yarısı bitti, yarısını kötü oynadık. Öbür yarısını iyi oynarsak, Almanya’ya gideriz.
İsviçre takımı futbolda bir tabir vardır. Hani derler ya, ‘Sağlam takım.’ Evet, sağlam takım. Belki çok büyük kaliteleri yok ama takım oyunu oynuyorlar. Alıştıklarından vazgeçmiyorlar.
Sağ kanatta oynayan iki oyuncuları fevkalede oyuncular. Bütün maç boyu, bize en büyük sıkıntıyı sağ kulvarları yarattı. Dünkü oyuna bakıp, şu iyi top oynadı diyeceğim kaleci Volkan’ın dışında oyuncu yok. İyi futbolculardan kurulu takımsanız, bu kadar pasif oynanmaması lazım. Ama hesap ikinci maç hesabıysa, bekleyip göreceğiz.
Yazının Devamını Oku 7 Kasım 2005
BEŞİKTAŞ’ta kan değişikliği oldu. Gelen adam, büyük firma. Muhakkak iyi şeyler yapacak. Ama 2-3 gün içindeki en azından düşünce farklılığını dün akşam ilerisi için ışık olarak gördüm. Beşiktaş bu sezon hiçbir deplasman oyununda bu kadar gol pozisyonuna giremedi. Bu kendiliğinden olmaz. Adam ilk önce öbür kaleyi düşünüyor. Tabii maçlar yol aldıkça, bu işin üstü başı daha da oturacak. Futbolcusunun hangi siklette olduğunu tek tek anlamak hemen olacak iş değil.
Beşiktaş dünkü oyunda berabere kaldı. Bu beraberlik Beşiktaş’ı kesmez. Zirve sıcaklığının biraz daha dışında kaldı. Beşiktaş’ın işi ligle, zirveyle olamaz. Avrupa kupası ve Türkiye Kupası esas işleri.
Malatya takımı ligde iyi konumda değil. Dün ayaklarına kadar gelen 3 puanı uzatmada kaybettiler. Ama Beşiktaş’a da çanak tuttular. O kadar geriye çok adamla toplanırsan, muhakkak o yangından gol çıkar. Öyle de oldu, fazlası bile olurdu.
Maçın adamı Koray’dı
Malatya seyircisine hakem antipatik geldi. Ama bir kaç yanlış faul düdüğünden başka hatası yok. Bana göre çaldığı düdüklerin hemen hemen hepsi doğru üflendi.
Yalnız takımının değil, maçın de en iyi oyuncusu Koray’dı. Çok iyi futbol oynadı, bütün takım arkadaşlarına da yardımcı oldu. Ali Tandoğan da Beşiktaş’a geldiğinden buyana katkısı en fazla oyununu oynadı.
Beşiktaş’ın esasında en büyük hastalığı, çok kötü gol yemesi, kolay gol yemesi. Bu kadar kolay gol yiyen bir takımın sıkıntısı büyük olur. Tigana tahmin ediyorum ki, yerleşim hatası yapan bu defansı toparlayacak. Yenilen golde Cordoba’nın da hatası var. Altı pas içine gelen topu çıkıp al be kardeşim.
Bir de Beşiktaş hücuma kalkarken kaptırdığı toplarla hücum yiyor. Büyük bir takım böyle basit hatalardan arınmak mecburiyetinde. Arkaya düştükten sonra oyuna Ahmet Dursun ile Youla’yı almak oyunu öbür tarafa yıktı. Akılcıydı, tuttu da.
Kleberson’u seyredeken hayretler içindeyim. Ne oldu bu adama böyle? Normal futbolcu gibi değil de, normal vatandaş gibi top oynuyor. Düzelmesi şart. Bana göre Ailton’un da forması sallantıda. Böyle oynarsa, Tigana onun üstünden o formayı alır.
Neticede yukarıda söylediğimi yine tekrar ediyorum. Beşiktaş’ın ligle işi kalmadı.
Yazının Devamını Oku 5 Kasım 2005
FUTBOLA da, futbol topuna da; oynayana, oynatana da romantik bakan bir adam değilim. Bu kısa boylu ligin en iyi takımı Sevilla. Bu maç İstanbul’da oynansaydı yine de avantaj değildi. Dışarıda oynamak, kaybetmek bu ligi kaybettirmez. Benim kendi matematiğime göre bundan sonra Zenit İstanbul’a gelecek. Beşiktaş Zenit’i yener. Bu 5 takımın içinde Portekiz takımı en zayıf halka. Oradan istediğini Beşiktaş çıkarır diye düşünüyorum. Bu bir genelleme.
Dünkü olayı anlatayım. İki ayrı devrede iki ayrı Beşiktaş seyrettim. İlk yarıya bakıyorum, sahanın her metrekaresini daraltan bir Beşiktaş. Rakibe oynama şansı hiç vermedi, tabii ki gol pozisyonu da vermedi. Kendi girdi, atamadı. İlk yarı kötü oynayan tek oyuncu yok. Beşiktaş rakibi iyi etüt etmiş. Sahaya da çok yürekli çıktılar. ‘Ben rakibimi de yenerim’ havasındaydılar.
Gruptan çıkar
Bu futbol oyununun en önemli dakikaları iki devre arasındaki 15 dakikadır. İçeride neler oldu bilmiyorum. İkinci yarı bir başladı yenilen gole kadar adamların kaçırdığı değil de Cordoba’nın çıkardığı 3 tane top var. Onlar olsa toplam 5 olacak. Bir takım 2 ayrı devrede nasıl olur da bu kadar değişkenlik gösterir, onu da söyleyeyim. Tigana daha yeni. Bunun önünü alacak vakti bulamadı. Ben böyle düşünüyorum, herkes de böyle düşünür herhalde?
Bir daha tekrar etmek istiyorum, Beşiktaş’ın defansı iyi niyetli oyunculardan kurulu. Ama topa bakarken, adamı unuttuklarını bir daha hatırlatıyorum. İlk yarıda kötü oyuncu yok dedim. İkinci yarıda iyisine rastlamadım. Futbol kurul kararıyla ağır oynanacak bir oyun değil. İlk yarıya bakıp aferin demek zor. Bütününe bakmak lazım.
Maçın hakemi beni ilk 15 dakikada korkuttu. Okan’a çıkardığı bir sarı kart vör. Orada faul bile yok. Kendi kafamca Beşiktaş’ın gardını düşürecek diye kafa yordum. Ama hiç öyle olmadı. Deplasmanda oynayan bir takım için ideal bir hakem. Hatta ve hatta bana göre rakibin bir penaltısını da es geçti. Toparlayayım. Romantik bakmadığımı söyledim. Onun için de diyorum ki, Beşiktaş bu gruptan çıkar.
Yazının Devamını Oku