Paylaş
Yaşadığımız evrenin bir ‘dualite’ yani ikilik evreni olduğu bilinir. Her şey zıddı ve tamamlayıcısıyla var olur. Çinli Tao kültüründe siyah-beyaz Yin Yang sembolüyle ifade edilen bu dengeyi çevremizde, iyi ve kötü, aydınlık ve karanlık, olumlu ve olumsuz gibi binbir çeşit tezahürde görürüz.
Şu sıralar Dünyamızı; daha doğrusu medeniyetimizi tuhaf bir kıtlık hali sarmaya başlamışken ve erişebildiğimiz kaynaklar hızla azalırken uzayda ve uzay çalışmalarında giderek artan bir bolluk ortamı bana bu dualiteyi çağrıştırıyor. James Webb Teleskopu’ndan gelen yepyeni ve muazzam görüntülere çok yakın zaman önce şahit olmuştuk. Ha fırlatıldı ha fırlatılacak denen Artemis projesinin sürekli ertelenmesinin bile ilginç bir bereketi var. NASA’nın yeni Ay misyonuna olan kamuoyu ilgisini ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ diyerek fevkalade yoğunlaştırmayı, heyecan yaratmayı başarıyor. Önceki günlerdeyse Elon Musk’ın Starlink uydu internet ağının dünyada 40 ülkeye ve 7 kıtaya ulaştığı haberi geldi. Son haberse Ay yüzeyinde araştırmalarını ilerleten Çin’den. Chang’e-5 projesiyle uzayda başarılara imza atan Çin, bu kez nükleer füzyonla sınırsız enerji üretmeyi mümkün kılacak bir kristalin Ay toprağında bolca olduğunu keşfetti.
Biz de teleskopumuzu gökyüzüne yöneltip uzayda yaşanan gelişmeleri yakından inceledik.
“Çin; ABD ve Rusya’dan sonra Ay’da mineral keşfeden 3’üncü ülke konumuna erişti.”
Türkiye’yi de kapsayacak
Falcon-9 roketiyle seri halde fırlatılarak Dünya’nın alçak yörüngesine yerleştirilen Starlink uyduları, öncelikle ABD ve sonrasında tüm dünyadaki kör noktaları ortadan kaldırarak tüm dünyayı internet kapsama alanına sokmayı planlıyor. Geçen günlerde Malta’yı da ağ yapısına dahil eden Starlink’e erişilebilen ülke sayısı böylece 40’a ulaşırken üzerinde medeniyet yer almayan, yalnızca bilim üsleri olan Antarktika kıtasına da sinyal eriştirildiği haberini aldık. Böylece Starlink resmen 7 kıtaya erişebilir hale geldi.
2023’te Türkiye’yi de kapsama alanına alması planlanan Starlink, aynı zamanda ünlü GSM operatörü T-Mobile ile işbirliği yapmaya başladı. Gelecek yıl alçak yörüngeye yerleşecek yeni donanımlı uydular sayesinde ABD’de baz istasyonu olmayan tüm bölgelerin internet erişimli hale getirilmesi planlanıyor. İlk etapta yalnızca mesajlaşma ve sesli aramalar mümkün olacak, ancak ileride bant genişliği artacak ve bağlantı güçlenecek.
Günümüzün iddialı teknolojilerinden biri olan Starlink’in en çok eleştirilen yönüyse sahibi olmayan gökyüzümüzü tekeline almaya başlaması... Yıldızlı gecelerin saflığını ışıklı uydularıyla rahatsız eden Starlink’in astronomi araştırmalarını da olumsuz etkilediği bilim çevrelerince konuşuluyor.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin son dönemdeki gurur kaynağı Chang’e-5 projesiyse, ülkesini Ay’ı keşfeden milletler arasında özel bir noktaya taşımayı başardı. İsmini Çin mitolojisindeki Ay Tanrıçası’ndan alan Chang’e, proje araştırmaları kapsamında Ay yüzeyinden getirdiği toprak örnekleri içerisinde nadir olan helyum-3 maddesinin varlığını tespit etti.
Geleceğin kârlı endüstrisi
Birkaç ay evvel nükleer füzyon araştırmalarında önemli bir aşamaya ulaşıldığı haberini aktarırken helyum-3 maddesinin özelliğinden bahsetmiştim. Nükleer füzyonun temel prensibi, ürettiğinden az enerji tüketerek neredeyse sonsuz miktarda enerji üretebilmeye dayanıyor. Güneş gibi yıldızların yakıt maddesi olarak bilinen helyum, çok büyük basınç altında füzyon tepkimesi yaratarak büyük bir enerji açığa çıkarıyor. Nükleer füzyon için
en ideal yakıtsa dünyada az miktarda olan helyum-3 maddesi. Radyoaktif etkisi ve nükleer atık oranı diğer atomlara göre çok daha az olan helyum-3, Ay’da kristalize mineral formunda...
Geleceğin kârlı endüstrilerinden birine dönüşme potansiyeli bulunan uzay madenciliği, gelişmiş ülkelerin gündeminde yer alırken Çin, ABD ve Rusya’dan sonra Ay’da mineral keşfeden 3’üncü ülke konumuna erişti. Artemis projesiyle Ay’a tekrar insan göndermeyi planlayan ABD ise Ay’daki kaynaklara herkesten önce hâkim olmayı amaçlıyor. Zaten Artemis ismi Yunan mitolojisindeki ‘avcı tanrıça’dan esinlenerek konulmuş.
Gezegeni meteorlardan koruyacak
50 yıl sonra Ay’a yeniden ayak basmayı planlayan NASA’nın Artemis roketinin fırlatılması, hidrojen yakıt tanklarının sızdırma sorunu nedeniyle kalkışa kısa süre kala bir kez daha ertelenerek (en erken 27 Eylül’de) heyecan yarattı. NASA’nın yakın tarih için heyecanla gün saydığı bir başka olaysa türünün ilk örneği olan Gezegen Savunma Sistemi projesi... 26 Eylül’de fırlatılacak DART sistemi, tıpkı Bruce Willis’in başrolünde oynadığı ‘Armageddon’ filmindeki gibi Dünya’ya çarpma ihtimali olan meteorların yörüngesini değiştirmeyi planlıyor. Double Asteroid Redirection Test’in (Çift Asteroid Yeniden Yönlendirme Testi) kısaltması olan DART, deneme amaçlı olarak Didymos çift meteor sistemindeki küçük parçayı vurarak yörüngesini saptırabilmeyi hedefliyor.
Paylaş