Gözleri konuşan iletişimde kazanıyor!

Dilimizde belirli bir duygu anını ifade etmek için kullanılan ‘göz göze gelmek’ deyimi kavramsal olarak hepimizin içinde gizemli bir his yaratıyor. Kanadalı McGill Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre göz teması çok nadiren gerçekleşmesine rağmen sosyal dinamikler içindeki en belirgin unsur oluyor.

Haberin Devamı

Aslında iki insanın gözlerinin karşılaşması, düşünüldüğünde olağan gelir. Ancak olay anında, pek alışık hissettirmeyen tuhaf bir yanı vardır. Bir insanın gözünün içine bakması kadar gözlerini kaçırması da bir o kadar gizemlidir. Üstelik birinin gözünün içine baktığımızda karşılaşacağımız şey, daha büyük bir gizemi beraberinde getirebilir. Görüntülü konuşma teknolojisinin yaygınlaşmasıyla içine yeni bir katman daha eklenen göz teması fenomeni hakkında ilginçtir ki bugüne kadar çok az araştırma yapılmış. Öyle olduğunu, Science Alert blog’unun konu hakkında yeni bir çalışma yürüten akademisyenlerle yaptığı söyleşiden öğreniyorum. Kanadalı McGill Üniversitesi’nden akademisyenlerin gerçekleştirdiği araştırma, göz temasının insan iletişimi ve davranışlarına etkisine odaklanıyor. Deneysel psikolog Florence Mayran bu araştırmanın gerçek yaşamda göz temasının konumunu inceleyen ilk çalışmalardan biri olduğunu ifade ediyor. Göz temasının iletişimde ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz, hissederiz. Araştırmaysa bu noktada ilginç bir ayrıntıyı ortaya çıkarmış: “Şaşırtıcı bir şekilde keşfettik ki göz teması çok nadiren gerçekleşmesine rağmen sosyal dinamikler içindeki en belirgin unsur oluyor. Birkaç saniyeliğine bile olsa göz göze geldiğimiz anlar, sosyal davranışların nasıl gelişeceğini belirleyen önemli bir faktör olarak ortaya çıkıyor.” 

Haberin Devamı

Gözleri konuşan iletişimde kazanıyor

 

AĞZA BAKMAK NORMAL

McGill Üniversitesi’nde yürütülen araştırma, yaşları 18-24 arası 25 kadın ve 5 erkek denekle gerçekleştirilmiş. Sensörler ve kameralarla deneklerin bire bir iletişim sırasındaki göz hareketleri takip edilmiş. Elde edilen ilginç bulgulara göre insanların iletişim kurarken birbirlerinin suratlarında en çok baktığı nokta ağız bölgesi. Hemen ardından göz çevresi geliyor. İletişim sırasında karşıdakinin suratına toplam bakma süresiyse yalnızca yüzde 12 seviyelerinde. Yeni tanışanlar, konuşurken başka yerlere çok daha fazla bakıyor. Araştırmaların henüz başlangıç aşamasında olduğunu ve burada yalnızca yeni tanışanların incelendiğini belirtmekte fayda var. Önceden tanışmış olanlar, arkadaşlar, aile bireyleri, romantik partnerler gibi farklı etkileşimlerde sonuçların çok daha değişken ve karmaşık yapıda olacağı -doğal olarak- öngörülüyor. “Daha da şaşırtıcı olanı, katılımcılar iletişimde oldukları sürenin yalnızca yüzde 3,5’inde birbirleriyle göz teması kurdular” diye belirtiyor psikolog Mayran. Neyse ki “Konuşurken bana bakmıyor, gözlerini kaçırıyor” gibi durumları fazlaca dert etmeye, alınmaya gerek yokmuş. Belli ki insanın doğal etkileşimi bu. Doğrudan göz temasının iletişimde özel ve dolayısıyla tasarruf edilen ya da belirgin anlarda kullanmayı gerektiren bir konumu var.

Haberin Devamı

Karşımızdakiyle kurduğumuz göz teması beyindeki ödül mekanizmalarını da harekete geçirebiliyor.

 

EMPATİYİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Finladiya’nın Tamper Üniversitesi tarafından yayımlanan, geniş kapsamlı bir başka araştırma makalesinde, göz temasının neden ender gerçekleştiği ve çok etkili olduğu deney destekli örneklerle açıklanmış. Göz teması, her şeyden önce karşıdaki insanın dikkatini bize yöneltip yöneltmediğine dair en önemli bilgiyi taşıyor. Hayvanlar âleminde bir diğerine gözünü dikmek tehdit unsuru olarak algılanıp koruma içgüdülerini tetikliyor. İnsanların hayatta kalma ve rekabet ortamındaysa göz teması karşıdakini kontrol etmeye yarayabiliyor. Diğer tarafta da baskın gelme dürtüsü yaratabiliyor. Pozitif etkileşimde de göz teması, empati kurmayı kolaylaştırıp karşıdakinin duygularını, niyetini daha iyi anlamaya yarıyor. Bu sayede güven ve samimiyet hissi gelişiyor. İşbirliği, yardımlaşma ve hoşgörü ortamı oluşuyor. 

Haberin Devamı

Göz teması kimi zaman beyindeki ödül mekanizmalarını da harekete geçirebiliyor. Çekici bir yüzle göz teması kurulduğunda bu sosyal anlamda başarı duygusu sağlıyor. İtici bir suratla temastaysa arzulanmayan bir sosyal etkileşim ihtimali hissediliyor. Uyarı ve savunma mekanizmaları devreye girebiliyor. Sempatik bir yüzü hayal ederken çekiciliğin estetik hatlardan ziyade enerji, ışık ve gülümseme gibi pozitif titreşimlerle geliştiğini, kendine güvenle beslendiğini değerlendirmekte fayda var.

“Gözler ruhun aynasıdır” sözü pek çok farklı kültürde bire bir karşılığı olan, kolektife malum olmuş bir bilgi. Başkalarının gözümüze bakıp bakmadığı onların karakteri ya da hisleri hakkında bize çok şey anlatabilir. Peki, kendimiz başkalarının gözlerine ne kadar temas edebiliyoruz? İşte bunu gözlemlemek de kendi iç dünyamızı anlamamıza yarayabilir, içimizdeki gölgelere çokça ışık tutabilir. Bilge şamanların söylediği gibi: “Karanlığı aydınlatacak ışık, ona bakan gözlerdeki aydınlıktan gelir.”

 

Haberin Devamı

NASIL ALGILANACAĞIMIZI BELİRLİYOR

İletişim sırasında göz teması kurmak önemli bir sosyal kabiliyet. Hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerde nasıl algılanacağımızı belirliyor. Araştırmacılar göz teması kurmanın birçok yararını ortaya çıkarmışlar. İşte göz temasıyla görebileceğiniz başlıca faydalar:

◊ İnsanların yüzünüzü hatırlama ihtimali artar.

◊ Konuşmanız bittikten uzun süre sonra bile insanlar ne anlattığınızı anımsayabilir.

◊ Çevrenizdekilerin sözlerinize inanma ihtimali artar.

◊ İnsanlar sizi akıllı ve kendine güvenen biri olarak görebilir.

◊ Sizi dinleyenler sözlerin dışındaki iletişim ipuçlarını daha rahat algılayabilir ve anlayabilirler. Böylece iletişimde daha etkili olma şansını yakalayabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları