Ekonomiyle yatıp kalkıyoruz

Epeydir gündemimiz ekonomi. Ancak geçen hafta tarihi bir noktaya geldik. Artık farklı bir ekonomi anlayışına sahip olacağımızı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ifade etti.

Haberin Devamı

 

“Yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine, yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz için en doğru olanı yapmakta kararlıyız. Çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücrette de sürdüreceğiz” diyen Erdoğan, bunu “Ekonomik kurtuluş savaşı” olarak tanımladı.
Ancak, benzine gelecek zam haberi üzerine, istasyonlarda oluşan kuyruklar, bazı marketlerde sınırlı miktarlı satışlar alışık olmadığımız bir noktaya getirdi bizi.
Dolar 13 lirayı geçince, hepimizde ışık tutulmuş tavşan refleksi oluştu. Neyse ki biraz gevşeme oldu ancak durum pek de parlak değil. Konut ve araç satışlarının durduğu kaydediliyor. Matbaalarda kağıt sorunu yaşanıyor. Şeker aldı başını gitti. Yağ kayganlıkta sınır tanımıyor. Halkı oluşturan çoğunluk giderek fakirleşiyor.
Belki de en büyük sorunlardan biri, psikolojik ve sosyolojik olarak sıkıntılı dönemlere alışık olmamız. Uzun zamandır, Türkiye’de var olmayan bir zenginlik hali yaşanıyor. Herkesin altındaki araba, elindeki cep telefonu, aslında kazançlarıyla karşılayamayacakları noktadaydı. O nedenle uzun vadeli borçlanmalar yaşandı. Şimdi gelen krizin nasıl aşılacağı konuşulur oldu.
*
En büyük sorun, bu krizin sosyolojik olarak yönetilememesiyle gelecek sanırım. Uzun zamandır söylerim yazarım. Değerlerini yitirmiş bir toplum olmaya başladık. Bunda sahip olmadığımız ekonomik düzeyde yaşamak da vardı. Şimdi tam bir altüst oluş yaşanabilir. Umarım bu durumu çok da ciddi kaoslar yaşamadan geçiştirebiliriz.
Toplumun krize hazırlanması gerekir. Ayrıca özellikle ithal tüketim konusunda uyarıcı olmak da önemlidir. Aralık ayının 12’si ile 18’i arası Yerli Malı Haftası ya da diğer bir deyişle Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak kutlanacak. Yıllardır yüzüne bakılmayan bu haftaya artık gereken önem verilir umarım. Üretemeyen, kendine yetemeyen toplumların geleceği parlak değildir. Geleceğe umutla bakabilmek için, üreten, üretmekten haz alan, bilgiyi ve emeği seven kuşaklara ihtiyacımız var. Yoksa... Ne ben dillendireyim ne siz.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları