Paylaş
İngiliz edebiyatının belki de Shakespeare’den sonraki en çok tanınan, en verimli yazarı... Kendi adıyla 66 dedektif romanına, 150’den fazla kısa öyküye, 24’e yakın tiyatro oyununa ve 2 biyografiye imza attı. Ayrıca Mary Westmacott takma adıyla da 6 aşk romanı basıldı. Evet, 1890’da doğan ve 1976’da aramızdan ayrılan Agatha Christie’den bahsediyoruz. Sinema, yarattığı eserlere elbette zaman zaman uğradı ve kimi unutulmaz yapımlar eşliğinde seyirciyi bu usta kalemin dünyasıyla buluşturdu. Adaptasyonlar içinde 1957 yapımı ‘Beklenmeyen Şahit’ (Witness for the Prosecution), ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’ (Murder on the Orient Express / 1974) ve ‘Nil’de Ölüm’ (Death on the Nile/ 1978) ön planda gelir...
Kenneth Branagh, Christie’nin romanlarına 2000’lerde yeniden el attı ve önce 2017’de ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i çekti, şimdi de sırada ‘Nil’de Ölüm’ var. Geçen salı açıklanan 94’üncü Oscar’larda yönettiği ‘Belfast’ 7 dalda aday olan İrlandalı sinemacı, bu iki yapımda da yazarın ünlü dedektif karakteri Belçikalı Hercule Poirot’ya da hayat veren isimdi.
‘Nil’de Ölüm’, 1937’de, Mısır’da geçiyor. Güzel ve zengin bir kadın olan Linnet Ridgeway, en yakın arkadaşı Jacqueline’in eski sevgilisi Simon’la evlenmek üzeredir. İntikam hissiyle dolu Jacqueline’in ortaya çıkışıyla kutlamaları bir tekne üzerinde yapmaya karar verirler. Lakin bu etkinlik arka arkaya işlenen cinayetlerle kanlı bir serüvene dönüşürken katili bulma görevi, Hercule Poirot’ya düşecektir...
Christie’nin çok bilinen yapıtlarındaki genel yapı, şüpheli sayısının çokluğudur. Romanda yer alan neredeyse her bir karakterin, maktulü öldürme nedeni vardır ve olası şüphelidir. Branagh’ın seçtiği, daha önce 70’lerde de sinemaya aktarılmış romanlarındaysa entrikaların kurulduğu yerler kapalı alanlardır (tren ve tekne gibi). Doğrusu ben 2017 tarihli ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i pek beğenmemiştim, ana gerekçemse romana ve eski filme aşina olmaktı. Yeni uyarlamada Branagh nispeten daha iyi bir yapıma imza atmış ama yine de ortalamayı geçememiş. Romanın 1978’deki ilk sinemasal ziyaretini izlememiştim, belki bu yüzden daha bir çekici geldi ama genel çizgisiyle çok da doyurucu değil. ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’te dijital teknolojinin yardımıyla çekilen sahnelerin bende ‘The Polar Ekspress’ havası uyandırdığını yazmıştım. Son filmdeki Nil Nehri ve çevresi, piramitler, sfenskler de yine şık ama bilgisayar efekti olduğunu gizleyemeyen bir yapaylıkta geldi.
PERA PALACE’IN MİSAFİRİ
Albert Finney, Peter Ustinov, David Suchet, Tony Randall, Ian Holm, John Malkovich, Alfred Molino gibi isimlerden sonra Hercule Poirot’yu canlandıran Branagh, ‘yaramaz, hınzır, sarkastik ve romantik’ bir karakter olarak çizdiği modele bu adımda da devam ediyor. Bu arada filmin en güzel yanlarından biri dedektifin o ünlü bıyıklarına ilişkin Birinci Dünya Savaşı üzerinden yapılan mantıki (!) açıklamaydı.
Sonuç olarak Branagh, Gal Gadot, Tom Bateman, Annette Bening, Russell Brand, Emma Mackey, Sophie Okonedo, Letitia Wright, Jennifer Saunders gibi isimlerden oluşan kayda değer kadroya karşın etkileyici bir yapıta imza atamamış. Örneğin Rian Johnson imzalı modern bir çaba olan ‘Bıçaklar Çekildi’ (Knives Out) seviyesinde değil. Neyse, belki de polisiyede kaybeden tarihsel dramada (Belfast) kazanır ve Oscar heykelciğine bir ya da birkaç dalda uzanır...
Meraklısına: Halen İstanbul-Tepebaşı’nda hizmet veren Pera Palace Hotel’in en ünlü konuklarından biri de Agatha Christie’ydi. İngiliz yazar,1926-1932 arasında 411 numaralı odada pek çok kez konaklamış ve hatta ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i burada kaleme almıştı.
KENDİNE AİT BİR ADA!
Amerikalı bir sinemacı çift... Tony ünlü bir yönetmen, Chris ise genç bir sanatçı. İkili, yönetmen Ingmar Bergman’ın birçok filmini çektiği, uzun süre ikamet ettiği Fårö Adası’na gidiyor ve burada, bir anlamda idollerinin hayatına bizatihi görerek, yaşayarak vâkıf olmaya çalışıyorlar.
Fransız yönetmen Mia Hansen-Løve’ın hayat arkadaşı Olivier Assayas’la olan ilişkisinden de izler taşıyan ‘Bergman Adası’ (Bergman Island) İsveçli efsanevi sinemacının bıraktığı izler kadar tartışmalı insani yanlarını da hatırlatıyor. Kendini fazlasıyla önemseyen sanatçı kimliğiyle Tony, Woody Allen karakterlerini anımsatırken öykü Angelina Jolie imzalı ‘Hayatın Kıyısında’ (By the Sea) ve yer yer de Paul Schrader’ın Ian McEwan uyarlaması ‘Yabancı Kucak’ı (The Comfort of Strangers) akla getiriyor.
Tim Roth, Tony’de iyi ama asıl etkileyici performanslar Chris’te izlediğimiz Vicky Krieps’ten ve Mia Wasikowska’dan geliyor. Sonuç olarak haftanın ve yılın en iyi filmlerinden biri, kaçırmayın derim...
BERGMAN ADASI
Yönetmen: Mia Hansen-Løve
Oyuncular: Vicky Krieps, Tim Roth, Mia Wasikowska, Anders Danielsen Lie, Clara Strauch, Joel Spira, Hampus Nordenson, Stig Björkman
Fransa-Belçika-Almanya-İsveç-Meksika ortak yapımı
VE DİĞER SEÇENEKLER...
Süperstarlar Kat Valdez ve Bastian, bir yandan canlı yayında yeni şarkılarının tanıtımını yapacak, öte yandan da kamuoyunun önünde evleneceklerdir. Fakat beklenmedik bir gelişme olur ve bambaşka bir nikâh kıyılır... Kat Coiro’nun yönettiği ‘Evlen Benimle’de (Marry Me) başrolleri Jennifer Lopez, Owen Wilson, Maluma ile John Bradley paylaşıyor. Ruben Fleischer imzalı ‘Uncharted’ın kadrosunda Tom Holland, Mark Wahlberg, Sophia Ali ve Tati Gabrielle gibi isimler var. Bilal Kalyoncu ile Özgür Bakar’ın yönettiği ‘Malazgirt 1071: Bizans’ın Kıyameti’nde şu oyuncular rol alıyor: Cengiz Coşkun, Vildan Atasever, Haluk Piyes, Caner Kurtaran ve Hasan Küçükçetin. Haftanın diğer yerli yapımları şöyle: ‘Lietli: Cin Kabilesi’ (Yön: Cemal Aşkın Alpçetin ve Can Yelkenciler), ‘İsmetse Olur’ (Yön: Umut Kaya).
Evlen Benimle
Paylaş