Uğur Dündar: İşkencenin böylesi...

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

Arena muhabiri Mine Özbek'in Almanya'da yaptığı röportajın video kasetini seyrederken donup kaldım. İnanıyorum ki aile içi şiddetin böylesi, şimdiye kadar ne görülmüş, ne de duyulmuştur.

‘‘DOMUZ KADIN’’

İnsanın tüylerini ürperten öykünün kahramanı Nuriye Bayındır, henüz 16 yaşındayken Yusuf Bayındır'la evlendirilmiş. Nikáhın ardından çocuk denilecek yaştaki Nuriye, eşinin ailesinin bulunduğu Almanya'nın Ingolstad kentine gitmiş. Bayındır ailesinin yaşadığı Goethe semtindeki eve yerleşen Nuriye için kábus dolu günler de böylece başlamış. Nuriye'nin meyve yemediğini gören kayınvalide Gülizar Bayındır, bu tespitini oğluna açarak gelinini dövdürmüş. Çektiği acıları ARENA mikrofonlarına anlatan talihsiz kadın, bu dayağın ardından aile içindeki adının ‘‘domuz’’a çıktığını söylüyor:

‘‘Sanki benim ismim yokmuş gibi hep ‘schwein' diye çağırıyorlardı. ‘Schwein' aşağı, ‘schwein' yukarı! Tabii bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Bir akşam kocama, ‘schwein'ın ne demek olduğunu sordum. Tek kelimelik bir yanıt verdi: Domuz!..’’

Nuriye Bayındır, ‘‘Aşağılayıcı davranışlar bununla kalsa iyi, daha sonra vücuduma işkencenin eşi görülmemiş örnekleri uygulanmaya başlandı’’ diyor ve anlatıyor:

‘‘Bir gün bulaşık yıkıyordum. Kaynanam demliğe su koyup kaynatmaya başladı. Ben kaynattığı suyu, bulaşık için kullanacağını düşünürken, fokurdayan demliği olduğu gibi koluma boşalttı. Lavabodaki musluğu açıp, yanan kolumu soğuk suya tutmaya çalıştım ama, görümcelerim engellediler. Bunun üzerine can havliyle tuvalete koştum. Kaynanam içeri girmiş ve kapısını kilitlemişti. O gece sabaha kadar, yanık acısıyla kıvranıp durdum.’’

‘‘DİLİMİ KESTİLER’’

Geceyi dayanılmaz acılar ve kábuslarla geçiren gencecik gelin, sabahleyin kendisini daha kötü bir sürprizin beklediğini söylüyor:

‘‘Sabah güç de olsa gelmiş, ortalık aydınlanmıştı. Kolumun acısını dindirebilmek için çareler ararken kaynanam elindeki tırnak makasıyla çıkageldi. Dilimi çıkartmamı istiyordu. Dediğini yapmış olsam, dilimi kesecekti!.. Direnmeye çalışırken, bu kez görümcem mutfaktan aldığı bıçağı boynuma dayadı. Ya dilimden olacaktım, ya da canımdan. Mecburen dilimi çıkarıp, kesmelerine razı oldum...’’

Adeta esir hayatı yaşayan zavallı Nuriye Bayındır, Ingolstad kentindeki evde maruz kaldığı işkencelerin ardı arkasının kesilmediğini anlatıyor ve insanın kanını donduran bir örnek veriyor:

‘‘Dilimi kestikleri yetmiyormuş gibi, bu kez de beni yakmakla tehdit etmeye başladılar. ‘Bu kadarı da olmaz' diyerek şaka yaptıklarını düşündüm. Ama çok geçmeden kızgın ütüyü bacağıma bastırıp etimi dağladılar!.. Bununla da yetinmeyip karnıma, sırtıma, yani her yanıma rastgele bastırdılar!..’’

KOCASI DA İŞKENCECİ

Talihsiz kadının ARENA kameralarınca tespit edilen görüntüleri, hele hele vücudundaki yanık izleri, dehşet verici. Röportajın ilerleyen bölümlerinde, işkence seanslarına, işten dönen Nuriye'nin kocası Yusuf'la, babası Durmuş Bayındır'ın da katıldıkları anlaşılıyor. Nuriye bir seferinde, eşinin kendisini oklavayla dövdüğünü ve daha sonra kaynanasının teklifiyle, arkasına soktuğunu söylüyor.

‘‘Bu olayın ardından oturamaz oldum! Ne ayakta durabiliyor, ne yürüyebiliyor, ne de oturabiliyordum. Hatta tuvaletimi bile yapamaz haldeydim! Bu nedenle altıma kaçırdığım da oluyordu. Böylece adım ‘domuz' olmaktan çıktı, ‘sidikli domuz'a dönüştü!..’’

Alman polisindeki belgeler, Nuriye Yıldırım'ın dayanılmaz işkenceler karşısında tüm direncini yitirdiğini ve ölmek üzereyken kocası tarafından hastaneye götürüldüğünü gösteriyor. Hastane kayıtlarına göre ise Yusuf, eşini buraya bıraktıktan sonra kayıplara karışmış. Zavallı kadının bir cesetten farksız görünümdeki bedeni karşısında şok geçiren doktorlar, onu hemen yoğun bakım ünitesine kaldırmışlar. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen gencecik kadın, aylar sonra sağlığına kavuşabilmiş. Olaya el koyan polis, işkenceyi yapan Bayındır Ailesi bireylerini adalete teslim etmiş. Sonuç, damada 10, kayınvalideye 9.5, kayınpedere 8, görümcelerden Hüsne'ye 4 ve Esme'ye de 4 yıl ağır hapis...

Nuriye'ye gelince... O verilen cezaları yetersiz bulduğu için, hálá gözyaşı döküyor. İşkencenin vücudu ve ruhundaki izlerini hayatı boyunca taşıyacağını anlatan genç kadın, şimdi tüm umudunu estetik cerrahların mucizeler yaratan ellerine bağlamış durumda. ‘‘Bedenimdeki izler yok olursa, ruhumdaki acılar da azalabilir’’ diyor.

Nuriye'nin öyküsü işte böyle... Peki ya, onun gibi aile içi şiddetin hedefi olan diğer Nuriye'lerin durumu?.. Onların çekegeldikleri ve hiç kimseye anlatamadıkları acılar?.. Bunların hesabını kim, nasıl soracak? İşte hep birlikte, yanıt bulmamız gereken soru bu...

Yazarın Tüm Yazıları