Paylaş
Bu muhteşem müze ziyareti rampadan inerken başlıyor. Rampanın duvarlarında bulunan nişlerde Troya’nın farklı katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılıyor. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla arkeoloji bilimi; arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, “neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük, restorasyon, konservasyon” gibi terimler şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle ziyaretçiye aktarılıyor.
Müzede ayrıca görsel grafik tasarımlarla birlikte diorama (anın veya hikâyenin ışık oyunlarının da yardımıyla üç boyutlu olarak modellenmesi) dokunmatik ekran ve animasyonlarla sergi ile anlatımlar da yapılıyor.
Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisi ve Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Troya’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Tunç Çağı’na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Troya ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. Bu muhteşem antik kenti müzeyi, ve yakın zamanda tüm evlerinin ve meydanının restore edildiği yanıbaşındaki “arkeoköy” Tevfikiye köyünü gezdikten sonra size tavsiyem dönüş yolunuzda arabanızı park ederek Lapseki’den gemiyle Gelibolu’ya geçerek belki de daha önce gezme fırsatı bulamadığınız bu kentin merkezinin biraz keyfini çıkarmanız, akşamüzeri küçük liman bölgesinde balık keyfi yapmanız.
TROYA EFSANESİ
Troya’yı, Troya Savaşı’nı, tahta atı, dünyanın en güzel kadını Helena’yı duymuşsunuzdur. Ancak, antik Troya efsanesinde bunlardan çok daha fazlası var. Gelin hep birlikte şu ana kadar anlatılmış en büyük hikâyelerden birine göz atalım.
Paris ve Helen’in efsanesine konu olan Truva Atı, Troya kentinin ele geçirilmesi için tarihin belki de en zeki savaş hilesiydi. Troya, barışsever ve huzurlu bir yaşamla kralları Priamos’un idaresi altında uzun yıllar barış içinde mutlu yaşadı. Troya M.Ö 30. yy ve 20. Yüzyılda ticaretin, kültür ve medeniyetin merkeziydi. Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan kesiminde bulunan kent, M.Ö 13. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir yangın yaşamış ve yok olmuştur. Yangının, Paris’in Helen’i kaçırmasından sonra Kral Menelaus ve ağabeyi Agamennon’un Troya kentine saldırması sonucu çıkan savaştan kaynaklandığı düşünülmektedir.
HER ŞEY PARİS’İN DOĞMASI İLE BAŞLADI
Troya’nın adaletli ve barışsever Kralı Priamon’un eşi Hekabe, bir gece kötü bir rüyayla uyandı. Rüyasında karnından ateşler çıkarmakta ve karnından çıkan ateşle Troya yanıp kül olmaktaydı. Hekabe, bir kahine gördüğü rüyayı anlatınca, kahin, Hekabe’nin hamile olduğunu ve doğacak çocuğun Troya kentine felaket getireceğini söyledi. Çocuk doğar doğmaz öldürülmeliydi. Kral Priamos, doğan bebeğin öldürülmesi için bir adamını görevlendirdi; fakat küçük çocuğu öldürmeye kıyamayan asker onu İDA’ya (Kazdağı) götürerek kurda kuşa teslim etti. Bebek bir çoban tarafından büyütüldü. Çobanın bulduğu çocuk Troya’nın felaketi olan Paris’ti.
NİFAK TANRIÇASI ERİS ve AFRODİT’İN PARİS’E HEDİYESİ
Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis’in evlenme ziyafetine bütün tanrı ve tanrıçaların davet edilmesine rağmen kavga ve nifak tanrıçası Eris, davet edilmemişti. Ve Eris, davet edilmediği için Olimpos Dağındaki tanrı ve tanrıçalardan intikam almak için yemin etti. Üzerine “en güzel tanrıçaya” yazdığı altın elmayı ziyafet masasına bıraktı. Elma, tanrıçaların kavga etmesine neden oldu ve Eris amacına ulaştı. Kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Athena ve aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmak için tartışmaya devam etti. Anlaşmazlık Zeus’un huzuruna kadar gitti. Zeus, “gidin” dedi. “Irmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya’lı bir prens yaşamaktadır, sizin hanginizin daha güzel olduğuna o karar verecek.”
TRUVALI HELEN
Hera, kendisine kudret vadetti. Athena, kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını vadetti; Afrodit ise genç Paris’in ilgisini şehvet ve tutkuyla çekti ve ona en güzel kadını vadetti. Paris, Afrodit’in teklifine kandı ve elmayı Afrodit’e verdi. Paris, Athena ve Hera’nın nefretini ve Troya’nın sonunu da kazanmıştı. Afrodit dünyanın en güzel kadını olan Sparta Kralı Menelaos’un karısı olan güzeller güzeli Helen’i Paris’e sundu. Genç Paris, Helen’i Troya kentine kaçırdı. Karısı Helen’in Troya’ya kaçırıldığını öğrenen Menelaos geri dönerek bütün Yunanlı Kralları toplayıp Troya kentine savaş açtı. Menelaos’un yanında ağabeyi Agamennon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos Troyalılarla savaşmaya razıydılar. Yunan krallarının en zekisi ve kurnazı olan Odysseus, habercinin geldiğini görünce delirmiş gibi davranarak hem tarlayı sürüyor hem tarlaya buğday yerine tuz ekiyordu. Fakat Agamennon’un gönderdiği haberci de çok zeki biriydi ve kralın çocuklarından birini alıp sabanın önüne attı. Odysseus oğlunun ölümüne razı olmadı ve savaşa isteksiz olsa da katılmaya karar verdi.
Akhalılar binlerce gemi ve yüz bini aşkın savaşçı ile Troya kentine doğru yola çıktı. Çanakkale Boğazının kumsallarına ulaşan ve kamp kuran ordu, defalarca Troya kentine saldırdı. Fakat Troya kentinin savunması çok güçlüydü. Kenti koruyan kahraman komutanların en cesuru, at eğitmeni Hektor savunma ordusunun baş kumandanıydı.
TROYA KENTİNİN KUŞATILMASI
Kuşatmanın başlamasıyla birlikte Akhalılara düşman olan Anadolu halkları da Troyalıları bu savaşta yalnız bırakmadı. Savaş 9 yıl sürdü.
Her iki taraf Menelaos ve Paris’in çarpışmasına ve kazanan tarafın Helen’i alarak kendi ülkesine dönmesine karar verdi. Menelaos, mızrağını fırlattı Paris’e, ama yaralanmadı mızrakla genç prens, ardından kaçmaya başladı Paris silahsız kalan Menelaos’tan. Komutan olan Agamemnon meydana çıkarak Menelaos’u galip ilan etti ve Helen’in teslim edilmesini bekledi. Fakat Troyanın yıkılmasını isteyen Athena ve Hera’nın kışkırtmasıyla Troyalı aptal Pandoros bir ok fırlattı Menelaos’a, yaralandı büyük komutan ve savaş devam etti. Artık tanrılar da savaşıyordu ölümlüler gibi savaş meydanında.
ODYSSEUS’UN PLANI
Paris’in ölümünden sonra Troya kenti direnmeye devam etti. Savaş genellikle ovada geçtiği için Troya surları hiç zarar görmemişti. Akhalıların en kurnaz komutanı olan Odysseus, Troyalıların sadece bir hileyle alt edileceğini biliyordu. Bir tahta at yapılacak ve atın içine en cesur askerler yerleştirilecekti. Akhalı savaşçılar Troya kenti önlerinden ayrılacak ve saklanacaklardı. Geride bıraktıkları asker öyle zekice bir hikaye uyduracaktı ki Troyalılar zafer çığlıklarıyla şenlikler düzenleyecek ve sarhoş olana kadar içeceklerdi. Troyalı askerlerin bu gaflet anında tahta attan çıkan savaşçılar kentin kapılarını Akha askerlerine açacak ve Troya yerle bir edilecekti.
TRUVA ATI
En sonunda dev boyutlarda tahta at yapıldı ve içine Akhalı askerler yerleştirildi. Akhalı askerler bütün mevzilerini terk etmiş ve geride planın en önemli parçası olan Sinon’u bırakmışlardı. Troyalılar uyandıklarında Akhalıların gittiğini ve sadece kentin ön kapısına tahtadan at bıraktıklarını gördü. Troyalı askerler çalılıkta saklanan Sinon’u yakalayarak kral Priamos’a götürdü. Sinon, Kral’a hikayeyi anlatmaya başladı. Şehrin ön kapısındaki tahta at Tanrı Athena’ya bir kutsal sunak olarak yapılmıştı, Troyalılar kentin içine alamasınlar diye büyük yapılan at böylece Troyalılar tarafından yakılacak ve Tanrı Athena Troya kentine lanet yağdıracaktı. Ama Troyalılar atı içeri alarak korurlarsa Tanrı Athena’nın lütfuna ve hediyelerine boğulacaklardı. En sonunda rahip olan Laokon ve Hektor’un kız kardeşi Kassandra hariç tüm Troyalılar zafer kazandıklarına inandı. Laokon’un konuşmasından korkan Deniz Tanrısı Poseidon denizden iki yılan göndererek rahibin iki oğlunu öldürttü ve susturdu. Hektor’un kız kardeşi ise Tanrı Apollon’un aşık olduğu insan olduğu için ona geleceği görme özelliği bahşedilmişti. Fakat Kassandra Apollon’un aşkına cevap vermeyince bu yeteneğin yarısı elinden alınmış ve kimse onun geleceği gördüğüne inanmamıştı.
HİÇ BİTMEYEN GECE
Troyalılar mutlak zaferle şölenler düzenledi ve sarhoş oldu. Gece atın içinden çıkan Odysseus ve arkadaşları nöbetçileri öldürerek kapıları ardına kadar Akhalı savaşçılara açtı ve Troya kentinde katliam başladı. Çıkan yangınlardan dolayı dışarı çıkan Troyalılar kılıçtan geçiriliyordu. Sabah olmadan soylulardan Aeneas hariç hepsi öldürülmüş Troya yerle bir edilmişti. Birçok Troyalı askerin uykusunda katledildiği bu hileli savaş adil değildi. Afrodit’in oğlu Aeneas, annesi tarafından kaçırılarak İtalya’ya götürüldü. Gittiği yerde Etrüsk kralının kızıyla evlenen Aeneas, Roma’nın gerçek kurucularından sayılır. Afrodit güzeller güzeli Helen’e yardım ederek onu Troya kentinden kaçırdı. Helen, Paris’in ölümünden sonra kardeşi Deibhobos ile evlenirken Afrodit’ten kendisini eski eşi Menelaos’a götürmesini istedi. Menelaos Helen’i kabul etti ve Yunanistan’a doğru beraber yelken açtılar.
MÜZE 2020 ŞUBAT AYINDA EN BAŞARILI MÜZE SEÇİLDİ
Daha önce Time dergisinin hazırlamış olduğu “Dünyada Görülmesi Gereken 100 Yer” listesinde yer almayı başaran Troya Müzesi, bu yıl yedincisi düzenlenen Attraction Star Awards yarışmasında; yaklaşık 80 müze arasından ‘En Başarılı Müze’ ödülüne layık görüldü!
Ödülü alan Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, “Henüz 1 yaşında bir müzeyiz. Fakat arkamızda Homeros var, İlyada var, Anadolu toprakları var. Troya yaklaşık 2 bin 700 yıllık bir marka adeta. Dünyanın en eski ve en popüler markalarından biri. Biz Çanakkale’nin Tevfikiye Köyü’nde kurulduk. Köyün nüfusu 438 ve bu köye Troya ismi geçen yıl yaklaşık 750 bin kişi çekti. Bu ödülü Bakanlığımız adına, Çanakkale’miz adına, Anadolu’muz adına, Hektor adına alıyorum. Troya efsanesi devam ediyor” dedi.
Paylaş