Paylaş
Sonbahar renklerinin en iyi yaşandığı yerlerden olan Longoz ormanlarından İğneada’yı gündeme taşıyacağım bu hafta.. Türkiye’nin ve Avrupa’nın kayın ve meşe ağırlıklı ağaçlardan oluşan en büyük longozu olan İğneada, göller ile Karadeniz’in birleştiği eşsiz manzarası, yürüyüş parkurları ve barındırdığı hayvan popülasyonuyla doğaseverleri kendine hayran bırakan bir yer. Bölgede yapacağınız yürüyüşler ömrünüze ömür katar, bu yüzden en az 1-2 gece konaklamalı bir program yapmalı ve bence sonbaharda gitmeli. İğneada Longozu tam 4 göl, 544 tür bitki, 46 tür canlı, 25 tür sürüngen, 50 tür memeli, 30 tür tatlı su balığı, 20 tür deniz balığı, 219 tür kuşa ev sahipliği yapıyor.
DERENİN AĞZI KAPANINCA...
Bir çeşit orman ekosistemi olan longozlar, subasar olarak da tanımlanıyor. Buralar, çok özet olarak yazarsak, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan özel sulak bölgeler.
Dünya’nın ender eko sistemlerinden olan İğneada Longoz Ormanları ve gölleri ziyaretçilerine muhteşem doğa içinde huzurlu saatler vadediyor.
İğneada’da Longoz Ormanları; Karadeniz sahili boyunca Yıldız (Istranca) Dağlarından Karadeniz’e doğru akan derelerin, denize ulaşmadan göllerde ve bu göllerin bataklık alanlarında son bulması ile oluşmuş. Ancak önlerindeki kumul barikatı nedeniyle denizle irtibatları kesilen göl ve bataklıklar, ilkbaharda fazla gelen sularla şişerek geriye doğru taşıyor ve düz araziyi kaplıyor. Bu taşkın alanlar Longoz (su basar) alanlarını ve birbirinden farklı deniz, göl ve orman eko sistemlerini oluşturuyorlar. Her mevsimde taban suyu seviyesi oldukça yüksek, organik madde bakımından zengin olan bu asidik topraklar, üzerinde gelişen ormanları tropikal ormanlara benzer bir şekilde süsleyerek, biyolojik zenginliği artırıyor.
SONBAHAR İDEAL
Kış ve ilkbahar mevsiminde sular altında olan longozlarda, yaz ve sonbaharda sular kısmen çekiliyor, yürüyüş yapabileceğiniz patikalar, alanlar ortaya çıkıyor..Tropikal ormanlara benzeyen longozlar, taban su seviyeleri düştüğü zaman longoz ekosistemi özelliklerini kaybediyor. Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun devamlı var olması. Longoz ormanlarında dişbudak, kızılağaç gibi ağaç türleri, göl soğanı, su menekşesi gibi bitkiler, kara leylek, balıkçıl gibi kuşlara ev sahipliği yapıyor. Hatta şöyle söyleyim; Türkiye’de var olan 454 kuş türünün 219’u burada..!
PALAMUT YİYİN
Kış ve ilkbahar aylarında tamamen sularla kaplı olan yaz ve sonbahar aylarında ise suyu çekilen, oluşan nemli ortam nedeniyle onlarca mantar çeşidine ev sahipliği yapan bu ormanlar, 8-15 metre ile oldukça boylu karışık orman ağaçlardan oluşan bir floristik kompozisyona sahip. Avrupa’nın en eski çiftçi yerleşiminin de olduğu Demirköy ilçesine 20, Kırklareli’ne 100, Edirne‘ye 165, Bursa’ya 390 kilometre uzaklıkta bulunan longoz ormanları, deniz ve doğa turizmini bir arada sunan yeşil ve mavinin buluştuğu bir doğa harikası olarak görülmeye değer ender yerler arasında bulunuyor. Üstelik Karadeniz kıyısında taze balık keyfi için ideal. Uzun İğneada plajı kenarındaki balık lokantalarında sonbaharda mutlaka yanan varil soba eşliğinde, palamut yemelisiniz. Büyük balıkçı barınağında göreceğiniz tekneler İstanbul’un ve Trakya’nın balık ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılıyor.
SAHİP ÇIKMALIYIZ
İğneada longoz ormanları Bulgaristan sınırımızdaki eşsiz güzellikteki bir doğa harikası, bakir bir bölge ve bu ülkenin doğası bozulmamış yerlere de ihtiyacı var... Yakın geçmişte Buraya termik santral yapma projesi vardı. O projeden vazgeçildi, şimdi nükleer santral dikilme projesi var! Ne yazacağımı bilemiyorum.. Avrupa’da ve dünyada çok az sayıda olan longoz ormanları tahmin edebileceğinizden çok daha önemli bir ekosistem barındırıyor. Herkesin bu konuda bilinçlenip bu değerlerimize sahip çıkması gerekmektedir..
GÖLLERİN ETRAFINI YÜRÜYÜN
İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı’nın içinde pek çok göl var. Göllerin etrafında yürüyüş parkurlarında yürüyüş yapabilirsiniz. Hatta bence en kısa yürüyüş rotasında 9-10 km yürümezseniz yol boyunca karşınıza çıkacak onarca farklı mantar çeşidini fotoğraflamazsanız bu gezi yarım kalmış demektir.
Hamam Gölü
Ormanın yeşilliği içinde kaybolurken kendinizden geçerek kano yapmak isterseniz rotanızı Mert Gölü’ne çevirebilirsiniz. Kano için akşamüzeri, günbatımı saatlerini tercih etmenizi öneririm.
MERT GÖLÜ
Eğer milli parka yürüyüş amaçlı gidiyorsanız, ziyaret gününüzden 1-2 gün önce yağmur yağıp yağmadığına dikkat edin. Aksi takdirde balçık içinde yürüyüş yapmanız parkuru zorlaştırıyor. Ayrıca belli bir noktaya kadar arabanızla ulaşmaya çalışırken çamura saplanma sürprizi de mümkün. Bence orman içinden yürüyerek kendinize seçeceğiniz bir rota ile Karadeniz’e ulaşmak ve suyun denizle buluşma noktalarını görmek şart ve muhteşem bir duygu.Yaklaşık 22 km uzunluğundaki Karadeniz sahili çok etkileyici. Bir günü de bu uzun kumsalda yürüyüşe ayırmalı.
DUPNİSA MAĞARASI
Buraya kadar gelmişken Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası olan Dupnisa Mağarası’nı görmek iyi olabilir. Sadece anayoldan içeriye doğru dar ve virajlı bir yoldan gitmek ve dönmek size zaman kaybettireceği için zamanınız iyi ayarlamak şart. Bu arada yol üzerindeki köylerde de manda yoğurdu yiyebilir, et mangala meraklıysanız Demirköy girişi ve çıkışındaki kır lokantalarını tercih edebilirsiniz. Bugüne kadar Kırklareli’de köfte yemediyseniz çok şey kaçırmış sayılırsınız.
SINIR KÖYÜ BEĞENDİK
Bulgaristan’ın Rezova köyü ile komşu olan Beğendik Köyü sınır köyü olması nedeniyle ve eşsiz plajı ile ziyaret edilecek bir yer. Limanköy’de deniz fenerini ziyaret ettikten sonra kumda kahve molası verip Rezova’ya kadar uzanmak ve Bulgaristan’a el sallamak ilginç olabilir.
LİMANKÖY DENİZ FENERİ
İğneada’ya 4 km uzaklıkta bulunan Limanköy’de , denizin 50-60 metre yamacında yer alan tarihi fener, Sultan Abdülmecit döneminde, 1866 yılında Fransızlara yaptırılmış olup halk arasında Fransız Feneri olarak da bilinmekte.. Osmanlı döneminde genelde Fransızların kurduğu deniz fenerleri yurdumuzun her tarafında görülebilmektedir. Bunlardan biri olan İğneada Deniz Feneri Karadeniz’in en batısındaki deniz feneridir.Elektrik tesisatının olmadığı dönemlerde kurma koluyla kurularak gaz yağı ile denizi aydınlatılmış. Teknik gelişmelerin gereği olarak daha sonra asetilen gazı ile çalıştırılmış. Elektrik enerjisinin bölgede kullanılmaya başlamasıyla fener de elektrik enerjisine dönmüş, açık havalarda 20 mil mesafeden görülen fener 10 saniyede bir çakıyor.
Yıllar boyunca gemicilere rehberlik yapan bu Fener günümüzde, İğneada ‘ya ziyarete gelenler için bir uğrak noktası.
SELVET NİNE’NİN FENERİ
Yıllarca fenerin baımını üstlenen Selvet Kuçak şimdilerde 90’lı yaşlarında olmalı. O henüz 5 yaşındayken, sınırı çizen Rezova deresinin hemen kıyısındaki Beğendik köyüne Bulgaristan’dan göçmüş. Onun İğneada Limanköy’deki fenere gelin gelmesi de daha gencecik bir kızken olmuş... O Fransız Feneri’ne gelin geldiğinde feneri kayınpederi çalıştırmaktaymış. Görevi o devralmış, sonra da onun çocukları.. Anlatılan odur ki Karadeniz’ e doğru sivri iğne ucu gibi bir burunla sokulan fenerin de bulunduğu bu tepeden dolayı ismini almıştır İğneada. Tepenin bir ucu Beğendik yönünden Bulgaristan’a doğru bakar, diğer ucu içinde İğneada’nın da bulunduğu ve bu tarafta denizin dalgalarını kesen geniş bir koya açılmaktadır. Karadeniz’in hırçın sularından kaçan denizciler için İğneada güvenli bir koydur ve Bulgaristan yönünden buraya ulaşmak isteyen gemiler tepedeki fenerin kılavuzluğunda burunu geçmek zorundadırlar. İşte o tepedeki fener Selvet Nine’nin Fransız Feneri’dir. Şimdi fenere otomasyonun gelmesiyle tepedeki feneri çevreleyen avlunun kapısına koca bir asma kilit vurup, İğneada’ ya yerleşmiş aile. Deniz fenerlerinde çalışan, yaşayan ailelerde babadan oğula veya diğer aile fertlerine geçerek devam eder görev ve sorumluluk. Selvet Nine şimdi nerede ne yapar bilmiyorum.. Muhtemelen yılarını verdiği fenere belkide yaşamını sürdürdüğü İğneada’ da uzaktan bakıyor çünkü neredeyse her şey otomasyona bağlanmış ve fener tek başına çalışıyor..
DENİZ FENERİ
Şair Fazıl Hüsnü DAĞLARCA “DENİZ FENERİ” adlı şiirinde sanki İğneada Feneri’ni anlatmış:
Uzanmış koca burun açık denize doğru,
Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,
Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde
Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde,
Çöker uzak limanlardan bir sis.
Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin,
Bildirir, yanınca yanınca,
Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?
Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,
Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,
Hep bu benekte bu deniz feneri...
Paylaş