Sözüm parlamentodan dışarı

Bir okur sordu: “Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nda niye adınız yok?”

“Mevzu olmamam değil” dedim: “Ama matriksi görmek isterseniz tarihe bakın yeter.”
İlk romanım 2002’de yayımlandı. Bu, Türkiye için kritik bir yıldır: AKP’nin iktidara geldiği ve hayırlısıyla “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”nin inşasına başlandığı yıl.
Romanlarıma yapılan eleştiriler, genellikle edebiyatın yeni kuşağını temsil edenlerden olduğum yönündeydi.
Sonra her yerde olduğu gibi, yazar-çizer çevrelerinde de yeni muktedirlerin borusu ötmeye başladı.
Enteljansiyanın o zamana kadarki Atatürkçü-sol ekseni, hafiften muhafazakâr-sağ tarafa kaydı.
Onlar da “edebiyatın yeni kuşağı” olayını kafalarına göre yorumladılar. Kim olduğum, ne düşündüğüm belliydi. Haliyle, listelerinde adım olmayacaktı.
Hatta lüzumsuz psikolojik harekâtlar bile yapıldı. İsteyen iktidar yanlısı gazetelerde Allah’sızlıkla falan suçlandığım haberlere bakabilir.
***
Tanpınar “sükut suikasti” der ya, bu da bir nevi “gürültü süikasti”. Maksat sesiniz boğulsun, duyulmaz olsun.
Yine de 20 yıldır siyasetten felsefeye, şiirden rock’a kalem oynatabiliyorum, okurlar sayesinde.
Kendimi bildiğimden, derdim de yok. Sonuçta toplumsal şartlar değişince bundan herkes etkilenir. Ama meseleleri tarihsel perspektif içinde görmek her zaman faydalı.
Ancak böyle anlayabiliriz, kendisine “Avrupa Yazarlar Parlamentosu” gibi havalı isimler koyan bir grubun Nobel ödüllü koskoca Naipaul’ü niye kovaladığını.
Yoksa sapla samanın karıştığı gündelik hayhuy içinde her şey yalan olur gider.
Edebiyatseverlere tavsiyem: Bu yazıyı ben fakiri değil, Naipaul’ü düşünerek tekrar okuyun. Eminim cevaplar bulacaksınız.

Cantona futbolcu mu?

Uğur Dündar sözü “herkes parasını bankadan çekip Sarkozy’yi devirsin” diyen Eric Cantona’ya getirmiş: “Bu lafı bizim futbolcular etse kim bilir ne olurdu?”
Ne yalan söyleyeyim, şık olurdu. Tabii Cantona gibi resim yapsalar, sanat filmlerinde oynasalar, edebiyatla ilgilenseler de...
Ama haksızlık etmeyelim: Böyle bir şeyi sadece bizimkilerden değil, bugünkü Fransız futbolculardan da bekleyemeyiz.
Çünkü Cantona aslında futbolcu falan değil. Kendisi esaslı bir entelektüel. Gençken süper top oynamış olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Bu yüzden asıl sormamız gereken: “Acep bizim entelektüeller aynı sözü etse Başbakan ne yapardı?”

Yetişkin otizmliler de var

Konuyu öğrendikçe gözümüzden kaçanları anlıyoruz. Bunlardan biri de, yetişkin otizmliler.
Otizm denince akla genellikle çocuklar geldiğinden, onların günün birinde büyüyüp yetişkine dönüşeceğini katmıyoruz hesaba.
Kitabına yayıncı arayan Birsen Başar’ın internetteki videosuna göz atmak bile, sesini duyurmak için çırpınanları anlamaya yeter.
“Önce çocuklar” demeye kimsenin itirazı olamaz. Ama yetişkin olmak için zorlu yollardan geçmiş Birsen gibiler de var. Ya onlar ne olacak?

İncir çekirdeği
Nezaket ödülü bu yıl da oral seksten zevk aldığını söyleyen kadınlara.
Yazarın Tüm Yazıları