Paylaş
Söz konusu proje için aylardır çalışan Rana Selçuk, devamında “Asıl amacım çocukları sadece televizyonda gördükleri enstrümanlara dokundurmak” diyerek Ankara’da bir projenin daha startını verdi. Buluşmak, müziği ve projeleri enine boyuna masaya yatırmak da şart oldu.
Aylin Şengül Taşçı, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve Rana Selçuk, proje kapsamında Rize’de Türk müziğinin geçirdiği aşamalar hakkında salonu dolduran izleyicilere detaylı bilgi sundular.
◊ Rana Hanım, Örneklemeli Türk Müziği Tarihi seminerlerini konuşacağız elbette ama öncelikle tanıtmak için bu kadar canla başla çalıştığınız Türk müziği tarihinden bahsedelim mi?
- Memnun olurum... Benim de bu çalışmalar sonucu öğrendiğim çok etkileyici bilgiler var çünkü. Türkler ilk coğrafyaları olarak bilinen Orta Asya’da müzik olgusunu şekillendirirken kopuz adlı enstrümanı geliştirmiş. Bilimsel müzik çalışmaları ise El Kındi, Farabi, Abdülkadir Meragi, İbn-i Sina gibi araştırmacıların yazdığı eserlerle başlayıp gelişmiş.
◊ Farabi’nin makamların insan üzerindeki etkileri üzerine çalışmaları olduğundan da söz ediliyor bu seminerlerde... Açıkçası o kısım çok ilginç geldi...
- Evet. Buna göre, söz gelişi Rast makamı insana neşe ve ferahlık duygusu verirken, Uşşak makamı gülme hissi doğuruyor. Saba makamı cesaret ve kuvvet veriyor. Ninni ise Hicaz makamında, yani insan daha bebekliğinde makamsal müzikle tanışıyor. Ezanlar ilginçtir ki her vakitte farklı makamlarda okunuyor. Söz gelişi sabah ezanı Saba, öğle ezanı Rast makamında...
◊ Mehter marşı desem...
- Mehter müziğinden etkilenen Batı dünyasında da benzer temada eserler besteleyenler çıkmış. Mozart’ın Türk Marşı gibi örneğin...
◊ Türk müziğinin gelişiminde dönüm noktaları neler?
- Tekke ve camilerde dini musiki gelişirken sarayda kurulan Enderun, müziğin ve beste-karların gelişi-minde önemli bir okul olarak kendisini göstermiş. Enderun’dan çok değerli besteciler yetişmiş. Osmanlı padişahlarının tamamı musikiyle yakından ilgiliymiş, hatta birçoğu musiki eğitimi almış, bazıları bestekâr olarak ve hatta makam terkip ederek müzik tarihine geçmiş. Bestekarlara gelince... Itri, Türk musikisinde klasik dönemin başlangıç noktası. İsmail Dede Efendi günümüzün zevk ve anlayışına uygun eserleriyle hâlâ önemini koruyor. Hacı Arif Bey şarkı formunu ortaya çıkararak Türk müziğine farklı bir hava getirmiş, romantik eserleriyle dikkati çekmiş. Öğrencisi Şevki Bey de aynı şekilde döneme eserleriyle damga vurmuş.
◊ Hiç mi kadın bestekâr yok?
- Var tabii... Türk müziğinde eserleri bilinen ilk kadın besteci Dilhayat Kalfa... Daha sonraları Leyla Hanım... Giderek de kadın bestecilerin sayısı artmış.
◊ Ya Cumhuriyet yılları?
- Sadettin Kaynak çok önemli bir isim. Aynı zamanda hafızdır da. Ayrıca Münir Nurettin Selçuk farklı bir ekol olarak Türk müziği tarihinde yerini bulmuş bir isim tabii...
GENÇLERİMİZ ÇOK HEDEFSİZ VE BENCİL YETİŞİYOR
◊ Gelelim Örneklemeli Türk Müziği Tarihi seminerleri fikrinin nasıl doğduğuna...
- Nebahat (Özer) Hanım bir gün bana musiki sanatçısı Aylin (Taşçı) Hanım’ın Türk müziğini tanıtma ve destekleme projesinden söz etti. “Tabii ki yanınızda olurum, elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım” dedim. Öylelikle başladık.
◊ Tam olarak nedir bu projenin içeriği?
- Genelde hedefimiz genç kitle... Ortaokul ve lise öğrencilerine kendi adıma destek vermek istedim. Çünkü gençlerimiz gözlemlediğim kadarıyla çok hedefsiz... Nasıl söylesem, çok bencil yetişiyorlar. Kültürel anlamda daha derinlikli olmaları gerek. Dolayısıyla istedim ki kendi kültürümüzü de öğrensinler. Müzik evrenseldir, her müzik güzeldir kendi içinde ve her müzik değerlidir tabii... Ama kendi müziğimize de o değeri versinler, Türk müziğini tanısınlar, çabamız o yönde... Bestekârlarımızı tanısınlar, eserlerimizi tanısınlar. Devamında farklı müziklerle uğraşmak isterlerse tabii ki uğraşsınlar, ilgilensinler.
POPÜLER ESERLER SABUN KÖPÜĞÜ GiBi GELiP GEÇiCi
◊ Gençleri klasik Türk müziğine yönlendirebileceğinizi düşünüyor musunuz?
- Bu seminerlere katılan bütün gençler Türk müziğini sevecek mi, Türk müziğine ağırlık verecek mi; tabii ki bu mümkün değil. Bizim amacımız sadece tanısınlar, “Kendimize özgü bir müziğimiz varmış” desinler. Semineri izlerken, dinlerken “Buna ben de ilgi duyuyorum, ben de yapabilirim” düşüncesi oluşur belki, böyle bir ışık doğsun istiyoruz.
◊ Bundan sonra hangi illere gitmeyi planlıyorsunuz?
- Valla 2 yıllık bir proje bu. Ayda iki kere, iki farklı yerde olsun istiyorum ama şehirler belli değil. Çünkü biraz spontane gelişiyor program.
◊ Neden sadece gençler?
- Aslında hedef kitlemiz gençlerdi ama artık yetişkinlerin de bu seminerlere katılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bizim de bu konuda birçok eksiğimiz, bilmediğimiz birçok şey varmış.
◊ Türk müziği neden popüler kültüre yenik düşüyor?
- Bunda yazılı, görsel ve sosyal medyanın etkisi var kanımca... Televizyonlarda, sosyal medyada Türk müziği çok paylaşılmadığı için popüler olamıyordur...
◊ Popüler müzik konusunda ne düşünüyorsunuz peki?
- Herkesin emeğine saygım var ama günümüzdeki üretimleri gelip geçici buluyorum. Sabun köpüğü tabiri vardır ya, aynen öyle. Eski eserler ise yıllar sonra dinlesen bile seni alıp başka alemlere götürüyor.
ÇOCUKLAR HAYALLERiNE DOKUNSUN iSTiYORUM
◊ Gelelim diğer projenize... Çocukları müzikle tanıştırmak için de bir adım attınız. O nereden aklınıza geldi?
- Ben eğitimin içinden gelen biriyim. Sınıf öğretmeni olduğumdan çocuklar her zaman ilgi alanımdaydı. Mesleği bırakmamla onlardan uzak kaldım. Bunun üzerine “Nasıl çocuklara dokunabilirim?” diye düşünmeye başladım. Aslında yıllar önce yaşadığım ve unutamadığım bir olay var ki, onun da etkisi büyük.
◊ Nedir o?
- Eşimle Bolu’dan geçiyoruz. Her yer bembeyaz. Uzakta bir karaltı gördüm. Yaklaştıkça o karaltının insan olduğunu anladım. Dahası çocuk... Hayretler içinde eşime “Bu çocuklar bu havada neyi bekliyor?” diye sordum. “Okula gidecekler, taşımalı eğitime devam eden çocuklar onlar” dedi eşim. Çok üzüldüm. Yıllar geçti unutmadım... Böyle bir fırsat bulunca, taşımalı öğrenime devam eden çocuklara dokunmak için harekete geçtim.
◊ Proje nerede başladı?
- Ankara’da, Gölbaşı ve Bala’nın iki köyünde... Biri Bezirhane, diğeri Avşar Köyü.
◊ Tam olarak hedefiniz ne?
- Çocukları onlar için sadece hayal olabilecek enstrümanlara dokundurabilmek, müzik sayesinde hayata farklı bir bakış açısı kazanmalarını sağlamak.
NEYE “KAVAL”, BENDİRE “DARBUKA” DİYEN VARDI
◊ Bir önceki seminer Gaziantep’teydi... Şu an Tokat’tayız. Bugün de buradaki gençler için seminer düzenlenecek. Anladığım kadarıyla sadece büyük şehirlerle kısıtlı kalınmıyor.
- Zaten bizim hedefimiz büyük şehirler değil.
◊ İyi ama neden?
- Çünkü oralardaki çocuklar ailelerinin, öğretmenlerinin, sosyal çevrelerinin etkisiyle, imkanları dahilinde bir şekilde bu bilgilere, bu imkanlara ulaşabiliyorlar. Ama Anadolu kentlerinde öyle kolay olamıyor. Dolayısıyla önceliğimiz Anadolu kentleri...
◊ Seminerde ne gibi bilgiler sunuluyor gençlere?
- Enstrümanların tanıtımı var. Bestekârların tanıtımı var. Ayrıca eserlerin öyküsü de var.
◊ Eserlerin öyküsü mü?
- Evet. Yani sadece “sözü hoşuma gitti, müziği hoşuma gitti, dinleyeyim” denmesin istiyoruz. Öyküsünü bilince bir eseri dinlemek çok daha farklı etki bırakıyor insan üzerinde.
◊ Gençlerden umduğunuz ilgiyi görüyor musunuz?
- Evet, fazlasıyla. Birçok genç seminer sonrası yanımıza gelip teşekkür etti. Bu seminere katılmadan önce enstrümanları tanımayan, neye “kaval”, tambura “bağlama”, bendire “darbuka” diyenler vardı. Sanmayın ki sadece klasik Türk müziğinden söz ediyorum. Batı müziği dinliyor ama batı müziği enstrümanlarını da bilmiyor çocuklar. İşin aslı enstrümanı bilmiyor, öylesine dinliyorlar. Seminerde şöyle bir güzel ayrıntı da var; Aylin Hanım önce neyi tanıtıyor, sonra ney üflüyor. Ardından aynı şekilde önce kanunu anlatıp sonra dinletiyor.
Paylaş