Paylaş
◊ Müziğe yıllarını vermiş bir çiftsiniz... Geride yüzlerce proje, devam eden de onlarcası var. Öncelikle onlardan bahsedelim. Metin Bey, siz bu sezona çok hızlı başladınız.
- Metin Özülkü: Evet. En çok zamanımızı alan, Kanal D için hazırladığımız “Benimle Söyle”. İlgi büyük, verdiğimiz emeklerin karşılığını aldığımız için keyfimiz yerinde.
◊ Sizin bu programdaki göreviniz tam olarak ne?
- Metin Özülkü: Programın müzik direktörüyüm. Orkestrasından tutun şarkıların belirlenmesine, çocukların çalıştırılmasından ses kaydına her şeyinden sorumluyum yani... Aynı zamanda yedek jüri üyesiyim, bazen çekimlere katılamayan jüri üyelerinin yerine geçiyorum. Bana kalırsa bu dizi yoğunluğu arasında mutlaka olması gereken müzik kıvılcımları bunlar. Aslında sadece yarışma değil müzik, eğlence ve şov programlarının da artması gerek artık.
◊ Böyle bir açık olduğu, yarışmaya gösterilen ilgiden belli zaten...
- Metin Özülkü: Evet. Ekipteki herkes çok önemsiyor bu projeyi. Bir de şöyle bir şey var, sonuçlar gerçekten çok adil oluyor. Bir nevi kamuoyu yoklaması gibi...
◊ Hangi sebeple?
- Metin Özülkü: Jüri üyesi sayısı sebebiyle tabii... 100 kişilik bir jüri ve jüri üyelerinin hepsi müzikle ilgili insanlar. Mesela aramızda konservatuvar öğrencisi de var, ramazan davulcusu da, ozanımız da, koreograflar, eğitmenler ve şarkıcılar da... Bunların kişisel zevkleri de sadece belli bir türe ait olmadığı için ortaya çok hakkaniyetli ve gerçek sonuçlar çıkıyor.
◊ Türkiye’de müzik endüstrisinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Metin Özülkü: Galiba bugün daha çok ben konuşacağım ama Eda’yı da temsil ediyorum (gülüyor). Şöyle diyeyim, müzik anlamında dünya nereye gidiyorsa Türkiye de aynı yönde ilerliyor. Teknolojinin bu kadar hızlı gelişmesini sadece Türkiye değil dünya da çok fazla hazmedemiyor gördüğüm kadarıyla. İnsanlarda bir kavram ve kafa karışıklığı var.
◊ Ne gibi?
- Metin Özülkü: İnsanlar hem teknolojinin getirdiği nimetlerden faydalanmaya koşullanıyorlar hem de bu esnada duyguyu ve öze yönelik bazı şeyleri kaybetmeye başladıklarını hissedip önlem almaya çalışıyorlar.
◊ Yeni jenerasyon müzisyenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Metin Özülkü: Bugünün müziğini yapan çok güzel genç arkadaşlar var. Daha çok teenage kesime sesleniyorlar. Fakat internetin bir artısı var; onun sayesinde bizim 80’li, 90’lı yıllarda yaptığımız şarkılar da güncelliğini ve popülerliğini koruyor.
◊ Bundan nasıl emin olabiliyorsunuz?
- Metin Özülkü: Bir sürü yeni konser mekanı açıldı. Oralarda bizim kuşağın çalışmaları da büyük rağbet görüyor. Bunu birebir yaşıyoruz biz.
◊ “Biz” derken...
- Metin Özülkü: Bizim Çılgınlar Kulübü diye bir oluşumumuz var. Ferda Anıl Yarkın, Yeşim Salkım, Eda Özülkü, Metin Özülkü’den oluşuyor grup. Sahnede hem eskileri hem de güncel şarkıları seslendiriyoruz.
◊ “Bizim kuşağın müziklerine ilgi büyük” diyordunuz...
- Metin Özülkü: Evet evet... Atıyorum, Kayıkhane’deki konserlerden söz edelim. Teenage kuşağa hitap eden genç arkadaşlar, mesela bir Cem Adrian salona ne kadar kişi topluyorsa, biz de en az o kadar topluyoruz. Hatta bazen daha fazlası geliyor bizim konserlerimize. 1500 kişinin izlediği oluyor. Dediğim gibi sosyal medyanın, internetin avantajları bunlar.
◊ Sosyal medya, internet, dijital demişken... Geçmişte kaset satışlarından sağlanan gelir ile dijital platformlardaki satışların getirisi arasında bir fark var mı? Teknoloji, müzisyenleri nasıl etkiledi?
- Eda Özülkü: Kazanç kaynakları değişti diyelim.
- Metin Özülkü: Model olarak değişti. Tabii ki bu değişim sürecinin bir oturma evresi var; yani dijital üzerinden sağlıklı gelir elde edebilme süreci... Daha önce mekanik satışlar belliydi. Yani bir kasetin maliyeti ne, albüm kaç sattı biliniyordu. Dijitalde ise takip edilemeyen bir sürü alan var. Yani ancak yüzde 30 civarında bir geri dönüş olabiliyor. Bu yüzde 30’lar 60-70’lere çıktığı zaman tamam.
◊ Metin Bey, sizin pek çok sanatçıyla çalışma imkanınız oldu...
- Metin Özülkü: Tabii, çünkü 1988’den beri müzik stüdyom var, toplamda 700 civarında beste yaptık. Bestecilik ve aranjörlükten dolayı o dönem Türkiye’de çalışmadığım kimse kalmadı neredeyse. 250’den fazla isim bizim şarkılarımızı okudu.
◊ En rahat çalıştığınız sanatçı kimdi?
- Metin Özülkü: En rahatı değil de en zor çalıştığım kişiyi söyleyeyim. Eda’ydı (gülüyor).
◊ Şaka mı yapıyorsunuz?
- Metin Özülkü: Yok, hakikaten en zor onunla çalışırdım. Her stüdyo kaydında kavga çıkardı. Diğerleriyle daha profesyonelce çalışıyor, o profesyonellik içinde bazı şeyleri örtbas ediyorduk çünkü.
- Eda Özülkü: Ben çıkar ilişkisi diyorum buna. Benden bir çıkarı yoktu ya (gülüyor)...
- Metin Özülkü: Nazım sana geçiyor durumu...
- Eda Özülkü: Benim sana hiç de nazım geçmiyor işte!
- Metin Özülkü: Benim nazım geçiyor zaten (gülüyor).
- Eda Özülkü: Ha öyle...
◊ “Diğer sanatçıların işlerine daha fazla özeniyorsun” gibi bir kapris yaşanmıyor muydu hiç?
- Eda Özülkü: Yok, o da olamıyordu. Ben çok mülayim bir insanım galiba (gülüyor).
İKİ NOTAYI TESADÜFEN BiR ARAYA GETiREN “OLDUM” DiYOR
◊ Yeni nesil şarkıcılara neler tavsiye edersiniz?
- Metin Özülkü: Gerçekten çok donanımlı gençler var. Ama bazıları iki notayı bir araya getiriyor, tesadüfen bir laftan dolayı o şarkı tutuyor. Ondan sonra “Ben oldum” diyorlar. Bu en kötüsü. İsminiz ne kadar büyürse büyüsün “Bu işi bitirdim” demeyin. İsim büyümesi başka şey, bu işi profesyonelce yapmak başka. Bizim işimiz “şöhretçilik” değil müzisyenlik, müzik. Üncülük başka şey. O başka bir meslek ve herkesin harcı değil.
◊ O da ne demek?
- Metin Özülkü: Bizim ünümüz işin mutfağında ürettiğimiz kadardır. Onun üstüne çıkmak için başka şeyler yapılabilir miydi, evet yapılabilirdi. Ama bize uyar mıydı, uymazdı...
- Eda Özülkü: Benim ilk plağım çıktı. Mustafa Güneş yapmıştı onu da. “Parolayı Söyle” diye bir şarkı, gayet de güzel satış rakamı elde ettik. Ama Mustafa abi diyor ki “Yetmez. Sen şimdi röportaj yapacaksın, bir şeyler söyleyeceksin”... “Ne söyleyeceğim Mustafa abi” diyorum. “Sen şimdi salla birilerine”... En sonunda olan oldu.
◊ Ne oldu?
- Eda Özülkü: Bir röportajda “Sezen Aksu mu, Nilüfer mi?” diye sordular. O zaman da ben Sezen’in hastasıyım. Fakat Nilüfer’in sesine de hayranım.
◊ Eeee ne dediniz?
- Eda Özülkü: Dedim ki “Bence Sezen çok da iyi şarkı söylemiyor, duygularıyla söylüyor”. Bu söz böyle çıktı.
◊ Sonra?
- Eda Özülkü: Sonrası, aylarca eve sessiz telefonlar geldi. Allah’ım ben ne yapacağım diyorum. Arayanlardan bir ikisi konuştu “Sen kim oluyorsun” falan diye. Kem küm ben tabii. Bin pişman. O da son oldu (kahkaha atıyor).
◊ Çok konuşulmuştur ama...
- Eda Özülkü: Konuşuldu da ne faydası var uzun dönemde? Hiç...
- Metin Özülkü: Şimdi yeni moda sosyal medya üzerinden kavga.
◊ Siz sosyal medya kullanıyor musunuz?
- Metin Özülkü: Evet. Onu patlatabilecek yolları da biliyoruz ama...
◊ Ama...
- Metin Özülkü: Belli bir sınırın üstüne çıkamıyoruz. Ne bileyim birçok çılgın şey de paylaşabiliriz ama çocuklarımız var, onların arkadaşları var, bizi tanıyorlar. Arkadaşlarına “Senin annen baban şöyle demiş, böyle demiş” dedirtmek istemeyiz. O ün geleceğine hiç gelmesin yani, biz böyle iyiyiz.
EDA KENDİ KENDİNE ŞARKI SÖYLEMEYE BAŞLARSA “EYVAH” DiYORUM
◊ Sizin müzik okulunuz da var...
- Metin Özülkü: Evet, Kadıköy’de. Adı İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi. Eskiden daha fazla gidip ilgilenebiliyor, hafta sonları derslere giriyorduk. Artık hocalarımız var, 20-25 kişilik bir kadro.
◊ Bu akademiye giriş için bir yaş sınırı falan var mı?
- Metin Özülkü: Hayır. Konservatuvara hazırlanan gençler de geliyor, iş insanları da.
◊ İş insanlarının da gelmesi ilginçmiş gerçekten... Antidepresan niyetine herhalde...
- Metin Özülkü: Bakın bu çok doğru aslında. Herkesin hayatına dokunması lazım müziğin. Bu bir çeşit rehabilitasyon. “Depresyon ilaçları yerine müzik” dediğimizde insanlara hikaye gibi geliyor ama realite bu. Gerçekten haptan daha etkili yani.
- Eda Özülkü: Mesela ben sinirlenince şarkı söylerim. Biraz gerileyim, hemen başlıyorum kendi kendime şarkı söylemeye. O zaman anlıyorlar ki gerildim.
- Metin Özülkü: Anında anlıyorum hem de... Mesela bazen aramızda ufak bir tartışma oluyor. Ben unutuyorum gidiyor. Ertesi gün içeride çalışırken bir fark ediyorum ki Eda şarkı söylemeye başlamış. “Eyvah” diyorum, “Şunu demek istiyor”... Anlıyorum mevzuyu yani.
BİZ GÖZÜMÜZÜ BİRBİRİMİZDE AÇTIK
◊ Ünlüler dünyasında boşanan boşanana... Hazır istisnayı bulmuşken sorayım; uzun evliliğin sırrı ne?
- Metin Özülkü: 31 sene oldu bizim. 31 senelik evliyiz, 35 senedir de beraberiz.
- Eda Özülkü: Sır falan da yok aslında.
- Metin Özülkü: Şöyle bir durum var; biz çok küçük yaşlarda tanıştık. Üniversitede... Eda 17-18 yaşlarındaydı, ben de ondan iki-üç yaş büyüktüm işte. Dolayısıyla gözümüzü birbirimizde açtık. O büyük aşk sayesinde ilk günlerde birbirinizdeki farklılıkları, birbirinize ters gelen yönlerinizi fark etmiyorsunuz. Ama evlilikle birlikte o aşk dinginleşiyor ve birden ortaya hayatın acı gerçekleri çıkıyor. İşte o acı gerçekler çıktığında daha çok küçüktük biz. Bunu aşabilmek için birbirimizi eğitmeye başladık. Küçük olduğumuz için büyüklerimizin sözünü dinledik başlarda. Dolayısıyla o eğitim süreci, sonunda bizi mutlu bir yuva haline getirdi.
Paylaş