Paylaş
TURING Otomobil Kurumu, kısa adıyla Turing, İstanbullunun uzun süre gündeminde kalmış bir kurumdu.
Kurumun her zaman asıl geliri, triptik diye anılan, araçlara ilişkin bir ödemeydi. Triptik gelirleri, yasal zorunluk sonucu tahsil edilen paralardı. Bu gelir, kurumun genel müdürü Çelik Gülersoy eliyle çeşitli kültürel faaliyete harcanırdı.
Sonra gel zaman git zaman askeri darbelerden biri daha yaşandı. Birileri kurumun genel müdürü Çelik Gülersoy’u Paşa’ya tanıttı. Evren, Gülersoy’a sempati duydu. Böylece Kenan Evren’in gayret ve teşviği ile kurumun faaliyet alanı genişledi.
Sonra o zamanki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteği alındı. Evren gibi Sözen de Gülersoy’a sempati duyanlar arasındaydı. Bunlar Turing’e İstanbul’un tarihi mekanlarından bir kısmının işletme hakkını kazandırdı.
Fikri Katkı
Turing’in sıradan İstanbullu’nun gündemine girmesi böyle oldu.
Çelik Gülersoy tarihe sahip çıkmanının değerini, restorasyonun önemini, işlevsellik kazandırılarak eski yapıların yaşamaya devam etmeleri gerektiğini hatırlattı. Başkalarınca malum olan şeyleri biz büyük ölçüde onun sayesinde öğrendik.
Ben fikri anlamda Çelik Gülersoy’un İstanbul’a büyük katkıları olduğunu düşünürüm.
Uygulama konusunda ise terazinin günah kefesinin çok ağır bastığını düşünenlerdenim.
Kuruma Düşen Bombalar
Sonra rahmetli Adnan Kahveci Turing’e taktı.
Adnan Kahveci’nin Turing’in böylesine kişisel ve pervasız yönetimine takıldığı söylenildi. Yani üsluplar uyuşmuyordu. Kahveci her kör kuruşun hesabının peşinde birisiydi.
Bir de Kahveci’nin Kenan Evren’in desteği yüzünden Turing’e ve Gülersoy’a sempatiyle bakmadığı söylendi.
Öyle ya da böyle, Adnan Kahveci Turing’in triptik gelirlerini ortadan kaldırdı. İlk atom bombası böylece atılmış oldu.
Ardından Nurettin Sözen seçimi kaybetti. Recep Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediyesi’nin malı olan tesislerin işletme sözleşmelerini yürürlükten kaldırdı. İkinci atom bombası da böyle düştü.
İki atom bombası İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’yı bitirmişti, ama Turing daha dayanıklı çıktı. Çelik Gülersoy hedef küçülttü. Eski işleri daha küçük ölçekte yapmaya çalıştı.
Bir ara Adalar’a el atıldı. Orada da güzel şeyler yapılmaya çalışıldı.
Ancak yoksullaşan kurumun etkisi de giderek düştü. Çelik Gülersoy adı kapıları açmaya yetmemeye başladı. Yapılan işlere yeterli kamu desteği oluşmadı.
Bence Çelik Gülersoy’u asıl üzen ve küstüren bunlar olmuştur.
Son Durum
Şimdi ise Maliye Bakanlığı Turing’in vergi muafiyetini kaldırmış bulunuyor.
Kurum şimdiden 250 milyara yaklaşan bir vergi borcuyla karşı karşıya.
Turing’in muhtemelen bunu ödeyecek kaynakları hala mevcut. Yani Turing, son günlerde çok söylendiği gibi, batmaz. Ama artık iş burada biter.
Turing kültür alanından elini eteğini iyice çeker. Bundan böyle gerçek kurumsal faaliyet alanına döner. Yani otomobilcilikle uğraşır.
Ama bu işler Çelik Gülersoy’u çekmez. Çekseydi, şimdiye kadar çoktan bilinir ve duyulurdu.
Kurumun yönetim kurulu ise -içinde çok saydığım ve sevdiğim bazı hocalarım olmasına rağmen- büyük çoğunluğuyla genel müdüre teslim olmuş bir kuklalar topluluğu. Çelik Gülersoy’a rağmen, hatta onsuz bir şey yapamazlar. Doğrusu bu değilse bile, görüntü böyle. Aksini ispat etmek de onlara düşüyor.
Kuyruklu Yalanlar
ÇELİK Gülersoy ile görüşlerimi yukarıda açıkca yazdım. Beğendiklerimi ve beğenmediklerimi ayrıntılarıyla belirttim.
Kamuyu ilgilendiren bundan ibaret. Ama işin gerisini merak edenler için söyleyeyim: Çelik Gülersoy ile kişisel sorunlarım da oldu ve ben -tazminat bir yana karşı taraf özür bile dilemediği için- o defteri asla kapatmadım.
Ancak, Çelik Gülersoy ve Turing hakkındaki bazı karalamaları da hayretle karşılıyorum. Hele Yeni Şafak’ın İstanbul ekinde yazılanlar yanlıştan öte, yalan, hatta okuyucuyu ahmak yerine koyar biçimde kaleme alınmış.
Sözüm ona Gülersoy, 'Recep Tayyip Erdoğan tarafından geri alınan köşk ve kasırların yüksek gelirli ailelere hizmet eden görünümden çıkartılarak, orta ve dar gelirli ailelerin hizmetine sunulmasının taktir
edilecek bir tarafının olmadığını' söylemiş.
Gülersoy, haberi kalemi alan muhabir arkadaşımız Muhammed Pamuk’tan daha iyi Türkçe bilir. O yüzden değer tanıma, beğenme anlamındaki 'takdir etmek' yerine damla damla akıtmak veya damıtmak anlamına gelen 'taktir' etmeyi kullanmaz. Haberde beni işkillendiren ilk nokta bu oldu.
Hadi diyelim ki bu bir yazım hatası.
Çelik Gülersoy’un kendisi bir insanlık hatası mı ki, 'Bunu takdir etmem imkansız. Tarihte hiçbir zaman köşkler halka açılmamıştır. Halk buranın tarihi dokusunu tahrip eder' desin!
Yüzbinlerce İstanbulluyu yıllarca -iyi veya kötü bir hizmetle, o ayrı bir tartışma konusu- bu köşklerde aynı insan ağırlamadı mı?
Birilerini karalarken bile biraz seviye gerekiyor galiba...
Bir Gazetecilik Ayıbı
BİRKAÇ defa yazdım. 'Hükmetmeyin ki, hükmolunmayasınız. Çünkü neyle hükmederseniz, onunla hükmolunacaksınız' kuralına çok değer veriririm diye. Ancak bu kurala da her zaman uyduğum söylenemez.
Bugün de sözkonusu kuralı ihlal edeceğim.
Yeni Şafak’taki 'Turing Battı Batacak' haberiyle kurum yerden yere vurulmakta. Olabilir. Hatta olmalı da. Eleştiri basının hem hakkı, hem de görevi.
Ama işin içinde yalan dolan olmamalı. Yukarıda bu konudaki şüphelerimi yazdım.
Daha önemlisi ise haberin kasıtlı olmaması.
Sen bir sayfanın üstünde Turing’e ve onun işletmecilik anlayışına verip veriştireceksin, hemen altına da 'Köşklere Büyük İlgi' diye bugünkü işletmeyi göklere çıkartacaksın.
Hodri meydan. Gidelim bu işletmelerden birine. Bakalım kaç tane işletme hatası var.
Benim kişisel görüşüm, bu işletmelerin hala belli bir standartı tutturamadığı yolunda.
Aksini söyleyenlerle her an tartışmaya hazırım.
Paylaş