Bir finduğun içinu, yar senden ayrı yemem

Fındık Tanıtım Grubu (FTG), Türk fındığının daha çok sayıda ülkeye satışı için kolları sıvamış. Çin'de televizyonlarda yayınlanan tanıtım filmleri harika.

Düzenledikleri ‘‘Fındıklı Yemekler Yarışması’’nda çok ilginç yemeklere rastladım. Bunlar mutlaka bir kitap haline getirilmeli.

Uzunca bir süredir fındıkçılarla düşüp kalkmaktayım. Bu ‘‘düşüp kalkma’’ sözüne kötü anlamlar yüklenmesini istemem. Yaptığımız daha çok, Türk fındığının lezzetini keşfetmek. Beni işin içine sürükleyen ise bir Karadenizli dostum, Güzin Yalım oldu. Güzin, ortağı Hasan Açanal ile, Fındık Tanıtım Grubu'nun halkla ilişkilerine yardımcı olmakta. Bir Karadenizli'ye de elbette bu yakışır!

Yıllar önce fındığa ilgi duymamı sağlayan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) uzmanlarından bir beslenmeci akademisyendi. Bir Ankara-İstanbul uçak yolculuğunda tesadüfen yanyana oturuyorduk. Beslenme uzmanı hocamız, ‘‘Eğer bir gün beslenmecilere ideal bir besin üretmeleri söylense, yapılacak ürün herhalde fındığa benzerdi’’ demişti. Kırk yaşından sonra da -o sırada ben o yaşlardaydım-, herkesin her gün mutlaka 30 gram fındık yemesini önermişti. Meğer bu bir avuç fındık, insana gereken bütün besinleri en dengeli biçimde içermesinin yanısıra, o yaşlardan sonra gerekli olan E vitaminini de sağlarmış.

Türkiye dünyanın bir numaralı fındık üreticisidir. Dünya üretimi olan yıllık 750 ile 850 bin ton ürünün 550 ile 650 bin ton arasındaki miktarı bizim ülkemizde yetiştirilir. Türkiye'yi yılda 90-120 bin ton ile İtalya, 20-40 bin tonla İspanya ve aynı miktarla ABD izlemekte. Kalan 40-50 bin ton da Yunanistan başta olmak üzere başka ülkelerde az miktarlarda üretiliyor. Bu rakamlara bakıldığında, Türkiye'nin dünya piyasalarında rakipsiz pazar öncüsü ve belirleyicisi olduğu kolayca görülür. Türk fındığı, lezzet açısından da İtalyan ve İspanyol fındıklarından fersah fersah ötededir.

Bütün bunlar güzel şeyler. Ama bu durum pespembe düşler kurmaya yetmez. Çünkü Türkiye şimdi hayati bir sorunla karşı karşıya. Bizim üretimimiz, tek başına dünyaya yeter miktarda. Eğer rakiplerimiz bel altına vurarak dövüşmeye başlarlarsa, kalan miktarın elde kalması kaçınılmaz olacak. Bir de unutmayın ki, ekonomimizin dümeninde Uluslararası Para Fonu (IMF) var. IMF yetkilileri ise ‘‘devlet desteği bitirilsin’’ diye feryat etmekteler ve bu dilekleri de yürürlüğe girmiş bulunuyor. Fındıkta devlet desteği kademeli olarak kaldırılmaya başladı bile. O zaman yapılabilecek tek şey kalıyor: Fındık ağaçlarını sökmek! Şimdi Türkiye bu kararın arefesinde.

Fındık Tanıtım Grubu (FTG), işte bu aşamada çok akıllıca bir biçimde devreye sokulmuş bir kurum. Devlet ve üreticiler özerk bir yapı oluşturmuşlar. Fındık ihracatından bir bölümü de bu kuruma aktarmışlar. FTG Türk fındığının daha çok sayıda ülkeye ve daha fazla miktarda satışı için kolları sıvamış. Bana Çin'de yaptıkları kampanyayı anlattılar ve bu ülkede televizyonlarda yayınlanan tanıtım filmini gösterdiler. Tek kelimeyle ‘‘harika’’ bir çalışma olmuş. ‘‘Meyvasını hemen devşirmek mümkün olmasa gerek’’ deyince, ‘‘biz sabırlıyız’’ cevabını verdiler.

Buna karşılık ihracatımızın yüzde 80'den fazlasını yaptığımız Avrupa Birliği, şimdiden belden aşağıya vurmakta. Rutubetten doğan aflatoksin gibi istenmeyen maddelerin oluşumunu öne sürerek Türk fındığının yolu tıkanıyor. İşin bizimle ilgili kısmına gelince... Bence bu harika yiyeceği ülke içinde de yeterince tüketmiyoruz. Sağlık herkese gerekli. Üstelik fındığı ille de çikolata içinde veya çerez olarak yemek de gerekmiyor. SCOPE Tanıtım aracılığı ile FTG'nun düzenlediği ‘‘Fındıklı Yemekler Yarışması’’nda çok ilginç yemeklere rastladım. Bunlar kitap haline getirilmeli.

Bir Giresun türküsünde aşık maşukuna, ‘‘Bir finduğun içinu yar senden ayrı yemem’’ der. Bu türküyü her hatırlayışımda, fındık üreticisinin emeği, doğanın ülkemize bağışladığı bu harika ayrıcalık ve Türk fındığının lezzeti aklıma gelir. Aklıma başka şeyler de geliyor elbette ama onlar bu köşenin sınırlarını aştığı için burada dile getirmem mümkün değil!


Giresun fındığı bir numara


Beslenmeciler açısından ‘‘fındık, fındıktır’’! Ama lezzet avcıları için aynı şey söylenemez. Fındığımız içinde bir tasnif yapmak gerekirse, ben en başa Giresun fındığını koyarım. Özelliği dıştan bakıldığında yuvarlak olmasıdır. Ama şekli boş verin. Giresun fındığının lezzetinin sırrı, yüksek yağ miktarındadır. Aroması da, diğerlerinden çok üstündür. Kalite açısından bu türün kabuğunun kolay soyulması da bir artı puan sayılır. Giresun fındığı elbette önce Giresun'da yetişir. Ancak Trabzon'da yetişen fındıkların çoğu da bu türden sayılır. Levant kalitesi olarak anılan gruptaki fındıklar ise çok uzun ve sivri uçludur. Yağ miktarları -İtalyan ve İspanyollardan daha yüksek olmasına rağmen- Giresun tipine göre azdır. Aroma ise ilkindekigibi çarpıcı değildir. Bir de yerel olarak tüketilen ve ‘‘pikkolo’’ tabir edilen küçük fındıklar var ki, ben bunları da çok severek tüketiyorum. Yine de gerçek Giresun fındığını hiçbir şeye değişmem.

Yazarın Tüm Yazıları