Türk Hava Yolları’nın yeni uçuş emniyet videosu yayımlandığında beni en çok meraklandıran 10 yaşındaki büyük kızımın vereceği tepkiydi. Çünkü videoda ‘Lego’ figürleri kullanılmıştı. Toplam 3 dakika 41 saniyelik videoyu beraber seyrettikten sonra kızım oksijen maskelerini neden önce yetişkinlerin takması gerektiğinden can yeleğindeki ışığa kadar birçok soru sordu.
Videoyu seyrederken Batman’in hareketlerine kahkahalarla güldü. En çok da dans sahnelerinde eğlendi. Video hedefini bulmuştu. Acil durumlarda neler yapılması gerektiği çocuklara da ilgi çekerek bir dille, Lego kullanılarak anlatılmıştı. Son sorusu ise “Baba, THY Lego’larını nereden alabiliriz” oldu. Her uçuş öncesinde kabin memurları anonsla birlikte acil durumlarda nelerin yapılması gerektiğini yolculara anlatırlar. Ama 10 yolcudan 9’u bunu dinlemez. Bu nedenle havayolu şirketleri son yıllarda kuralları anlatan videolar hazırlıyor. Şirketler aslında bir bakıma bu videoları pazarlama unsuru olarak kullanıyor.
Ne yazık ki bazen komik olma, gönderme yapalım denirken kuralları hatırlatma amacı geri planda kalıyor. Veya film aşırı uzun olabiliyor.
Yeni Zelanda Havayolları: Bu konuda en üretken havayollarının başında Air New Zealand yani Yeni Zelanda Havayolları geliyor. Şirketin bir dönem ana sponsorları arasında olduğu ‘Yüzüklerin Efendisi’ filmlerinin karakterlerinden yola çıkarak hazırladığı videolar sosyal medyada büyük ilgi gördü.
Güvenlik, pasaport, değişen kapı derken koştura koştura uçağa yetiştiniz. Hatta son anda, adınız anons edilirken gelebildiniz. Kan-ter içindesiniz. Açığa park etmiş uçağınıza otobüsle gidiyorsunuz. Merdivenleri sırtınızda çantayla tırmanıp içeri girdiğinizde ‘hamam gibi’ bir kabin karşılıyor sizi... Veya tatile çıkıyorsunuz. Şort, incecik bir tişörtünüzü parmak arası terlik tamamlıyor. Uçaktan indikten kaç dakika sonra denize gireceğinizi tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Bunları düşünürken kabine ayak bastığınızda ‘buzhane’ gibi bir ortama giriyorsunuz. Tüm uçuş boyunca üşümek ve battaniye bile bulamamak da cabası.
Hangisi iyi? Sıcak mı yoksa soğuk mu?
Bence doğru olan, her mevsimde abartılmamış bir soğukluk. Yapılan araştırmalar, soğuk kabinde yolcunun kendini daha hissettiğini ortaya koyuyor. Sıcakta ise şikâyetler artıyor. Bir de işin sağlık tarafı var. Yüksek sıcaklık nedeniyle yolcuların sorun yaşama riski yükseliyor.
Dünyada uçakların kabin ısı standardı 21 ile 23 santigrat derece arasında. Hatta Türk Hava Yolları bu konuda geçen mart ayında radikal bir karar aldı. Kabin ısısı 23 santigrat dereceye sabitlendi. Kabin ekipleri sürekli ölçüm yapıyor. Bu konuda havayollarının farklı uygulamaları var. Aralarında Lufthansa’nın da olduğu bazı Kuzey Avrupalı taşıyıcılar ise 20 santigrat derecede ısrarcı.
Geçen günlerde cep telefonuma gelen ‘Meksika’da uçak düştü’, haberinin fotoğrafı hiç de iç açıcı değildi. Arazinin ortasında bir Embraer 190 uçağı yatıyordu ve kabinin üst tarafı ise yanmıştı. Aklıma gelen ilk soru “Acaba kaç kişi bu kazada hayatını kaybetti?” oldu. Neyse ki kötü haber gelmedi. Uçakta bulunan 99 yolcu ve 4 mürettebat başarıyla tahliye edilmişti. Birkaç kişi hafif yaralanmıştı. Uçak kazalarından kurtulmak mümkün mü? Ne yapmak yaşam şansını artırıyor? Hangi koltuk daha emniyetli? Neden her uçuş öncesinde uçuş emniyet videoları oynatılıyor veya kabin ekibi kuralları yolculara tekrar hatırlatıyor?
Niye kurallar hatırlatılıyor?
Sorulara tersten yanıt vermeye başlarsak, her uçuş öncesinde acil durumların hatırlatılması bir havacılık kuralı. Unutmayın, kabin memurları ve pilotlar da her yıl bir veya birden çok tüm acil durumları simülatörlerde neredeyse bire bir yaşıyor, sınavlara giriyor, bilgilerini tazeliyor. Sizler de “Ben ne yapılacağını biliyorum!” demeyin. Uçağa bindiğinizde bir kez daha anlatılanlara kulak kabartın. En azından acil çıkış kapısının nerede olduğunu kontrol edin.
Geçen günlerde Yeni Zelanda Havayolları’nın uzun uçuşlarında sunduğu ikramla ilgili olarak ülkede ilginç bir tartışma yaşandı. Hayvancılığı ile ünlü Yeni Zelanda’nın bayrak taşıyıcı havayolu Air New Zealand, Auckland – Los Angeles seferlerinde içinde et olmayan bir hamburger sunmaya başladı.
‘Impossible Burger – İmkânsız Burger’ olarak adlandırılan hamburgerde et tadı, yetiştirilen özel sebzelerle veriliyordu. Havayolunun yeni ikramı ülkeyi de ikiye böldü. Hayvan üreticileri isyan bayrağını açarken vejetaryen ve veganlar ise bu karardan çok mutlu. Uluslararası havacılık kurallarına göre, havayolu şirketleri kabinde sundukları ikramda özel yemek tercihlerine sahip yolcular için farklı seçeneklere yer zorunda. Bunun en sıkı takipçileri de vejetaryen ve vegan yolcuları. Havayolları özel mönülerin yanı sıra bu tercihlere sahip yolculara için farklı ikramlara da normal mönüler içinde yer veriyor. Benzer durum havalimanlarındaki restoranlar için de geçerli.
Her uçağa binişimde, etrafıma dikkatlice bakarım. Kabin memurları uçaktaki yolcu sayısını, ben de boş koltukları sayarım. Son birkaç yıldır özel uçuşlar hariç yolcu uçaklarının kabinlerindeki boş koltuk sayısı, iki elin parmaklarını geçmedi desem yalan olmaz...
Yapılan istatistikler de buna dikkat çekiyor. Uluslararası Havayolu Taşıyıcıları Birliği (IATA) raporlarına göre bu yıl sektörün doluluk oranı yüzde 81.9 oldu. Yani her uçağın 10 koltuğundan 8’i dolu. Bu oran, 2005’te yüzde 75.2’ydi. Haklı olarak ‘Doluluktan bize ne’ diyebilirsiniz. Özellikle yaz tatilinin ortasındaki şu günlerde uçacaksanız, havayollarının doluluğu sizi yakından ilgilendiriyor. Çünkü elinizde biletiniz olsa bile uçamayabilirsiniz. Havayollarının kurallar dahilinde yaptığı ‘overbook’ yani fazladan bilet satışı ile tatiliniz zehir olabilir.
Ne yapmalı?
Geçtiğimiz günlerde Karayipler’de St. Maarten Havalimanı’nın dibinde olmasıyla tanınan Maho Beach’te poz veren Ukraynalı akrobat çift Yulia Nos ile Oleg Kolisnichenko ilginç bir tartışmanın ortasında kaldı. Yulia, tek eliyle Oleg’in kafası üzerinde amuda kalkmış ve ayakları neredeyse uçağın iniş takımına değecek gibi duruyordu.
Instagram’a fotoğrafı yükledikten sonra ‘Uçağa çarpabilirdin’ yorumları alan akrobat çift, görüntüde uçağa uzak olduklarını ancak kameranın bakış açısıyla iniş takımlarına değiyormuş gibi gözüktüklerini yazmalarına rağmen insanları inandırmakta zorluk çektiler.
Ama en büyük tepki de ‘spotter’ olarak adlandırılan havacılık fotoğrafçılarından geldi. İlginç pozlar uğruna bu tür davranışların giderek arttığına dikkat çeken spotter’lar, tel örgülerden atlayıp kendini uçakların önüne atanlar gibi ‘çılgınlar’ nedeniyle yakın bir gelecekte bu kadar yakından uçakların izlendiği alanlara yasak gelebileceğine dikkat çekti.
Dış hatlar terminallerinin vazgeçilmezi olan ‘duty free’ yani gümrüksüz satış mağazaları, tüm dünyada para basıyor. 2020’de 85 milyar dolarlık ciroya ulaşması beklenen mağazalar, aynı zamanda terminal işletmecilerinin elde ettiği gelirin yarısını oluşturuyor.
Terminaller tasarlanırken ticari harekete önem veriliyor. Yolcuların havalimanı içindeki akışı, alışveriş, tercih edilen ürünler konusunda sürekli araştırma yapılıyor. Mağazalardaki tasarım ona değişiyor. Bir bakıyorsunuz bir ay önce değişen mağaza, yıkılıp baştan yapılabiliyor. Dünya markaları için duty free’ler aslında yeni ürünlerin ilk olarak sunulduğu, farklı ulustaki yolcuların tepkilerinin ölçülmesi için çok önemli bir platform.
YÜZDE 15’İ ALIŞVERİŞ YAPIYOR
Yapılan araştırmalar, güvenlik ve pasaport kontrolünden sonra yolcuların en az yarısının mağazalara uğradığını ortaya koyuyor. Dünya ortalamasına göre bu oranın yüzde 15’i alışveriş yapıyor.
Ancak yolcuların havalimanlarında geçirdiği süre, teknolojik gelişim ile azalıyor. 2013’te bir yolcu dış hat uçuşu için terminalde 150 dakika harcıyordu. Bu süre, internetten check-in, hızlı geçiş gibi yeni nesil teknolojiler sayesinde 135 dakikaya indi. Bu zaman diliminde pasaport, uçağa biniş gibi süreçlerde azalma olmadığı için yolcular daha az zamanı alışverişe ayırıyor.
Havalimanında güvenlikten geçerken ‘Bavulunuzda ne var’ sorusuna verilen ‘Bomba var’ cevabı dünyanın her yerinde başınızı derde sokar. Polise saatlerce şaka yaptığınızı anlatmak zorunda kalabilirsiniz. Geçmişte kısa bir sorgunun ardından serbest bırakılma ile sonuçlanan bu ‘şaka’ artık dünyanın her yerinde terör suçlarına girebiliyor. Yani işin şakası yok.
Bazen havalimanlarında ilginç yasaklar uygulanabiliyor. Moskova Belediye Meclisi’ne sunulan öneri ile kentin havalimanlarında uzun süreli yerde oturmak, gecelemek, yüksek sesle müzik dinlemek ve hatta tuvalette kıyafetinizi değiştirmek yasaklanacak.
Bu gibi yasakların yanı sıra bir de uluslararası uygulanan kurallar var. Yasakların başında gece uçuş yapılmayan ve kapatılan terminallerde gecelemek geliyor.
TERMİNALDE GECELEMEK
Uçak sabahın ilk ışıklarında. Bir gece daha otel parası ödemek istemiyorsunuz. Genellikle kalabalık seyahat eden gençler bu yolu tercih ediyor. Uzun aktarmaları olanlar da terminallerde geceliyor. Sırt çantalarının bir kenarındaki uyku tulumu ve mat ile terminal en konforlu otellerden biri haline gelebilir gibi gözükse de başınız güvenlik veya polisle yüksek ihtimalle derde girecektir. Terminalde gecelemenin yasak olmasının iki nedeni var. Birincisi güvenlik. Terör olayları nedeniyle özellikle kara tarafında yani pasaport veya güvenlikten önceki, check-in kontuarlarının bulunduğu tarafta güvenlik güçleri uzun süreli kalmaya sıcak bakmıyor. Bu yasağın ikinci nedeni de evsizlerin terminalleri sık kullanmalarının önüne geçmek.