Paylaş
Bizim Anayasa Mahkememizin kararından yola çıkarak bakalım.
Bir İran vatandaşı ülkesinde rejim karşıtı gösterilere katılmış. “İslam Devrim Mahkemesi” tarafından “İran İslam Cumhuriyeti’nin devrilmesi yönünde faaliyette bulunmak”la suçlanmış.
Orada bunun cezası idam.
Bir yolunu bulup Türkiye’ye sığınmış. Türkiye’de haftalık imza yükümlülüğüne uymadığı için sınır dışı edilmesine karar verilmiş. Avukatı AYM’ye “bireysel başvuru”da bulunmuş, ivedi “tedbir” kararı verilerek sınır dışı işleminin durdurulmasını istemiş. İşte AYM’nin 16 Aralık 2015 günlü kararı:
“Ülkesine sınır dışı edilmesi halinde yaşamına yönelik ciddi bir tehlike ile karşılaşma ihtimali bulunduğu anlaşıldığından, tedbir talebinin kabulüne...” (No: 2015/191323)
‘İDAM’ KİME YARAR?
Peki AYM, hayati tehlike ihtimalini nasıl anlamış?
“İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün İran’da İnsan Hakları Raporu”na bakarak anlamış. Rapor İran’da çok sayıda suç için idam cezası olduğunu ve kararların infaz edildiğini yazıyor.
. Evvela, uluslararası raporlar ne kadar önemli, görüyor musunuz? Bizim iktidarın “siyasi” diye suçladığı ve başka bir şey de diyemediği “Venedik Komisyonu” var ya, AİHM bu komisyonun raporlarını hukuki gerekçe olarak kabul ediyor!
Elbette iktidarı seçme hakkı “Ayşe ile Mehmet”indir, fakat diplomasi ve hukuk başka alanlardır.
. İkincisi “idam” sözü, hele de idam cezası ülkelerin dış politikasını, hatta güvenlik politikasını nasıl olumsuz etkileyebilir, bu da görülüyor değil mi?
Hukuken hatta siyaseten idam “ihtimal”i varsa “suçluların iadesi” işlemiyor! Bizim AYM bile böyle diyor.
Şimdi Türkiye’de ikide bir idamdan bahsetmek kime, neye yarıyor?
ÖZGÜR DÜNYA DEĞERLERİ
Bu satırlar yazılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB Konsey Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Juncker’in görüşmesine dair ayrıntılı haberler gelmemişti.
Anlaşılan, AB’la Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve terörle mücadelenin önemi konusunda görüş birliği vardı. Bu iyi haberdi.
Bir de Tusk “görüşmelerimizin odağına insan hakları meselesini getirdim" diye açıklama yapmıştı.
Bunu nasıl değerlendirelim?
Tusk, ABD Başkanı Trump’a da aynı mesajı vermiş. Trump’la görüştükten sonra Tusk’ın yaptığı açıklama şöyle:
“Rusya konusunda aynı görüşte olduğumuzu söyleyemem. Sadece çıkarlarımız yönünde değil özgürlük, insan hakları ve insan onuru gibi özgür dünya değerleri üzerinden hareket etmeliyiz mesajını verdim.”
Tusk’ın sözlerindeki “çıkarlarımız” ve “özgür dünya değerleri” kavramlarına dikkat!
AB ile ve bir kısım tekil Avrupa ülkeleriyle bazı çıkarlarımızın çatıştığı bellidir. Elbette çıkarlarımızı ve milli itibarımızı bütün enerjimizle savunmalıyız.
TÜRKİYE’NİN İMAJ SORUNU
Ama ortak çıkarlarımızın çok büyük olduğunu da unutmamalıyız: Dış ticaretimizin, yabancı sermaye yatırımlarının, teknolojik ilişkilerimizin ve akademik mübadele programlarımızın çok büyük bir kısmı AB ülkeleriyledir, bu bir.
İkincisi, “özgürlük, insan hakları ve insan onuru gibi özgür dünya değerleri” de en az bu kadar önemlidir.
Hem ülkemizde yaşamakta olduğumuz ağır atmosferi biliyoruz, hem “Uluslararası Raporlar” 2010’lara kadar yukarı giden bütün özgürlük ve hukuk grafiklerimizin aşağıya doğru gittiğini gösteriyor!
Dış ilişkilerimizde de ona göre sıkıntılar yaşıyoruz. Otoriterleşme imajı Türkiye’nin üzerinde çok ağır bir yüktür. Türkiye özgürlükçü demokrasi ve hukuk devleti imajı yaratırsa, diplomasiden ekonomiye ve güvenliğe büyük bir güç ve enerji kazanacaktır.
NOT: Bu akşam CNN Türk’te saat 19.30’da Eğrisi Doğrusu programında konuklarımla bu konuları konuşacağız.
Paylaş