Paylaş
Mecelle Komisyonu’nu dağıtarak bu büyük eseri eksik bırakan kimdi, hangi güçtü?
Bunun cevabını aşağıda yazacağım, önce Mecelle hakkında kısa bilgi...
FETVA YERİNE KANUN
19. yüzyıl başlarında, Osmanlı’da, içinden çıkılmaz “fetva”lar yığını halindeki fıkıhtan, Avrupa tarzında konulara göre tasnif edilmiş ve maddeler halinde sıralanmış bir “kanun” yapmak acil bir ihtiyaç haline gelmişti.
İkincisi, gayrimüslim Osmanlıları artık ikinci sınıf “zimmi” statüsünde tutmak mümkün değildi, kamu haklarında da “kanun” önünde eşitlik gerekiyordu.
Cevdet Paşa Tanzimat devrinin en büyük âlimi olduğu gibi en saygın devlet adamlarından biridir. Bu ihtiyacı karşılayan Mecelle onun kaleminden çıktı.
Mecelle, hükümlerinin kaynağı Hanefi fıkhı olmakla beraber, hem tarzı hem dine değil “vatandaşlık” kavramına dayanması bakımından laik hukuk yönünde çok önemli bir adımdı.
Tanzimat devrinde Avrupa’dan ceza, ticaret ve usul kanunlarının alınmasında da Cevdet Paşa öncülük etti.
İSLAMCI ABDÜLHAMİD
Fransa’dan medeni kanun alınmasına karşı kendi eserimiz olarak hazırlanan Mecelle, Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki heyetçe bölümler halinde hazırlanıp Cevdet Paşa tarafından yazıldı, ilk bölüm 1868 yılında yürürlüğe koyuldu.
Kıskanç Şeyhülislam Kezubi Hasan Efendi’nin Mecelle’ye karşı Fransız Kanunu’nu isteyen Kabuli Paşa ile işbirliği yaptığını belirtmeliyim.
1883 yılında Cevdet Paşa ve arkadaşları 17. bölüm üzerine çalışırken Sultan Abdülhamid Mecelle Komisyonu’nu dağıttı, Cevdet Paşa’yı başka görevlere gönderdi!
Padişah Mecelle Komisyonu’nda kendisine karşı “fesat” yapılmasından kuşkulanmıştı.
Güç duygusu ve siyasi kuşku böyle bir şey!
Gerçi Abdülhamid’in modernleşme yönünde başka reformları vardır. Fıkıhtaki kurala aykırı olarak şahitlikte kadın-erkek eşitliği Abdülhamid zamanında kanunlaştı mesela.
ZAMANIN DEĞİŞMESİYLE
Eğitimin gelişmesi, devlet hizmetlerinde eğitimli insana ihtiyacın artması, kadınların yavaş yavaş toplum hayatına katılması elbette hukukta daha ileri adımlar gerektiriyordu.
Telefon icat edilmişti, o devirde hukuki tartışmalardan biri “telefonla yapılan sözleşmeler”di mesela.
1912 yılında Mecelle’yi yenilemek için Mecelle Tadil Komisyonu kuruldu.
1922’de Ankara’da aynı amaçla yeni bir komisyon kuruldu. Gazi Paşa 1925’e kadarki konuşmalarında Mecelle’nin yenilenmesinden bahseder; Mecelle’nin 39. maddesindeki şu hükmü hatırlatır:
“Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez.”
Fakat bu komisyonlardan “asri bir toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak” bir kanun metni çıkmadı.
Büyük Cevdet Paşa 1893’te vefat etmiş, medrese o çapta başka adamlar yetiştirememişti. Büyük âlimlerden Elmalılı Hamdi Efendi Mecelle komisyonlarına Avrupalı hukukçuların da alınmasını istiyordu haklı olarak.
TARİH VE ROMANTİZM
1926’da doğru bir kararla İsviçre’den Medeni Kanun alındı; Mecelle’ye dayalı hukuki ve adli birikimle tabii...
Zamanımızda bir tarih romantizmi yaşanıyor, Osmanlı ile ilgili kavram ve kurumlara “tarih” diye bakılmıyor, adeta kutsallık atfediliyor!
Muhterem Prof. Mustafa Çağrıcı Hocamız, dünkü yazısında “Medrese nostaljisi”ni eleştiriyor, medreselerin nasıl tükendiğini yazıyordu. (Karar, 29 Mart)
Tarihimizde Mecelle büyük bir hukuki atılımdır ve hukuki modernleşmemize katkısı çok değerlidir, fakat günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
Netice: Tarihe hayranlık veya düşmanlıkla değil, öğrenmek ve anlamak için bakmalıyız.
Paylaş