Dostları artırmak

TÜRKİYE dış politikada hamasetten rasyonelliğe dönüş adımları atıyor. İsrail kabinesindeki aşırı sağcılar bir arıza çıkarmazsa bu ülke ile ilişkilerimiz yoluna girmiş görünüyor.

Haberin Devamı

Rusya ile de iyi bir adım atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mektubuna Rusya’dan olumlu cevaplar geliyor. Erdoğan’ın Rus uçağının düşürülmesi konusunda “üzüntü” beyanı ve “kusura bakmayın” ifadesi “özür dilemek” midir, değil midir? Bu tartışma anlamsızdır. Ruslar bunu özür olarak anlıyorlarsa anlasınlar. Bozulan ilişkilerin yarattığı hasar iki taraf için de o kadar büyüktür ki, artık kelimeler değil ilişkilerin düzelmesi önemlidir.


MÜSLÜMAN KARDEŞLER
Tabii en ilginci Mısır’la ilişkilerimizdir. AK Parti hükümetleri Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarının askeri darbeyle devrilmesine hiçbir Arap ülkesinin dahi göstermediği dozda çok büyük tepki göstermişti.

Bir ülkedeki darbeyi eleştirmenin, demokratik prensipleri hatırlatmanın çok ötesindeydi bu tepki. Miting meydanlarında hamasi nutuklar atılmakla kalmamış, Mısır’la ilişkilerimiz sıfırlanmıştı.

Ticari kayıplar bir kenara, Türkiye bu dozdaki tepkisinde siyaseten de yalnız kalmıştı.

Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için yapılan seçimlerde Türkiye 2009 döneminde 1. turda 25l ülkenin oylarıyla seçilmişti; bir başarıydı bu. Fakat Türkiye 2014 dönemi seçimlerini kaybetmişti...

2016-2017 dönemi için yapılan seçimlerde ise Mısır 179 ülkenin oylarıyla Güvenlik Konseyi’ne seçilmiş bulunuyor! Bu bir örnektir.

Yüksek dozlu hamasi politika Türkiye’ye bir yarar sağlamadığı gibi mazlum Mursi ve arkadaşlarına da hiçbir faydası olmadı.

Mısır her platformda Türkiye aleyhine çalışıyor. Hatta basın haberlerine göre PKK ile görüşmeler bile yapıyor.


DÜŞMANLARI AZALTMAK
Başbakan Binali Yıldırım’ın “düşmanlarımızı azaltmak, dostlarımızı çoğaltmak” gerektiğini söylemesi, düşmanlarımızı artırıp dostlarımızı azaltan bir dönem yaşandığının beyanıdır.

Hamasetin dış politikamızda yarattığı hasardır bu. “Ümmet coğrafyası, İslam dünyasının umudu Türkiye, yüzyıllık parantezi kapatıyoruz, dünya bizi kıskanıyor” gibi hamasi kavramların diplomasiyle hiçbir rasyonel ilişkisi yoktu.

Şimdi doğru bir tavırla pratik adımlar atarak düşmanları azaltmak, dostları artırmak istiyoruz.

Başbakan Yıldırım’ın şu sözü bilhassa dikkat çekicidir:

“Mursi ekibine uygulanan haksız cezalar bir tarafa ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine mani yok. Karşılıklı bakanlar gidebilir, iş heyetleri gidebilir, askeri temaslar yapılabilir.”

Baştan bu ihtimal öngörülerek hesaplı davranılsaydı Mısır’la ilişkilerin bozulmasının yarattığı hasar meydana gelmez, Mursi ve arkadaşlarına yapılan haksız, hukuksuz işlemlerin en azından hafifletilmesinde Türkiye’nin etkisi olabilirdi.


SIRA İÇ POLİTİKADA
Dünkü grup konuşmasında Başbakan Yıldırım yine slogancı gençleri kibarca fakat defalarca uyardı, konuşmasını tezahüratla kesmemeleri için. Hamaset ve coşkuyla şartlanmış gençler en soğukkanlı konular anlatılırken bile bağırıp çağırıyorlar; bu bütün partilerde böyle ama iktidar daha önemli bir sorumluluktur.

Hamasi ve ideolojik tavırların iç politikadaki hasarı daha az önemli değildir. Hele de yargının siyasallaştırılması endişesini derinleştiren girişimler dış politika sorunlarından daha zararlı olabilir.

Kutuplaşmayı ve karşılıklı öfke birikimini yatıştırmaya ve her alanda olgun demokrasilerdeki normal davranışlara dönmeye Türkiye’nin çok ihtiyacı var.

NOT: MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Semih Yalçın beni suçlayan bir açıklama yapmış. Politika yapıyor tabii. Ben politikacı değilim, siyasi polemikler benim işim değil, benim yazılarımın muhtevası ve seviyesi ortadadır.

Yazarın Tüm Yazıları