Paylaş
Eğitim, iş, evlenme, boş zamanlar, sosyal çevre, okunacak kitap ve gazeteler bütün bunlar kararlaştırılmış, size sadece ”itaat” kalıyor.
Sedat Ergin’in iddianameleri tahlil ederek kaleme aldığı yazılarında FETÖ’nün ordu içinde bile bu şekilde örgütlenmiş olduğu görülüyor.
Okuldan mesleğin üst kademelerine kadar, kişiler bir “ağabey”den öbürüne “devredilerek” sürekli kontrol altında tutuluyor, kişilikleri eziliyor.
Bir binbaşı veya albayın, alt rütbelerdeki “ağabey”in emrine girmesi başka nasıl mümkün olabilir ki?
İyi niyetle ve samimi sevap duygusuyla yardım etmiş olan insanları “örgüt”le karıştırmamak lazımdır.
BAĞIMLI KİŞİLİK
İtaat kültürü, bağımsız birey olamamak bizde yaygın bir kültürel sorundur: “Sürüden ayrılanı kurt kapar” sözü her şeyi anlatmıyor mu?
Sorunu dine indirgemek yanlıştır.
Materyalist ve ırkçı totaliter ideolojiler de aynı şekilde bağımsız bireyi yok eden, mutlak itaat isteyen, “sürüden ayrılan”ı hain sayarak infaz eden totaliter örgütleri hatırlayın.
Lenin’in “demir disiplin” teorisi, otomatlaşmış militanlar istemiyor muydu? Öyle bir örgütlenmeden Stalinizm çıkmazdı da ne çıkardı?
Führer’in, Duçe’nin sloganı “İnan, itaat et, savaş” değil miydi?
Totaliter ideolojiler bağımlı kişilikler yaratmanın psikolojik araçlarıdır.
SIK DOKULU TUZAKLAR
Dozları ve alanları çok farklıdır fakat bireyin bütün hayatını kuşatarak onu bağımlı kişilik haline getiren “sık dokulu” yapılar insanlığın çok önemli bir problemidir.
1997’de “Hayat Yolunda” adlı kitabımda gençlere şöyle seslenmiştim:
“İdeolojik örgütler ve sık dokulu mistik gruplar seni tuzaklarına düşürüp ‘emir eri’ haline getirmek için bekliyor! Bir gaflet edip delikanlılık duygularıyla kendini kaptırırsan, kurtulman çok zor.”
İster mistik ister seküler olsun, bu tür yapıların şefleri için diğer insanlar ancak emir eri olabilir. Bağımlılığı sürdürmek için çeşitli yardımlar da verebilirler.
Erich Fromm’un deyişiyle, “Onlara her şeyi verebilirler; bir tek şey hariç: Hür ve bağımsız birey olmak hakkı.”
HÜR VE BAĞIMSIZ
“Hür ve bağımsız birey” olmak o kadar kolay değildir, hatta bunun da aşırısı sorunludur. Dostları, çevresi, aidiyetleri olmayan “yapayalnız” insan!
Erich Fromm, “Hürriyetten Kaçış” adlı eserinde, özellikle sıkıntı dönemlerinde insanların bağımsız ve yalnız olmaktansa sık dokulu bir yapıda güven ve tatmin aramaya yatkın olduklarını anlatır.
İnsanın dostlara, uğrunda fadakârlıklar edebileceğimiz sevgilere ve değerlere ihtiyacımız vardır.
Her dayanışma ve idealizm “sık dokulu” değildir.
İşte bugün bütün dünyada eğitim ve sosyal yardım gibi alanlarda “gönüllü kuruluşlar” teşvik ediliyor.
Fakat gönüllü kuruluşlar burs verdiği, yurt temin ettiği, gıda ve ilaç dağıttığı kişilerin hayatına karışmaz.
Samimi sevap duygusuyla bunu yapanlar da “mürit” değil, “Allah rızası” kazanmak ister.
ÖLÇÜ NEDİR?
FETÖ’de ve totaliter örgütlerde özgür birey ve şeffaflık yoktur, mutlak itaat vardır, girilmesi de çıkılması da zordur.
Bağımsız bireylerin dayanışma grupları çok farklıdır.
Hür insanların belirli dini veya seküler değerler ve sosyal amaçlar etrafında dayanışma örgütlenmeleri açık ve şeffaftır, girmek ve çıkmak kolaydır. İtaat değil iradi dayanışma önemlidir.
Dini cemaatleri Diyanet’in akredite etmesi önerisi, neticede iktidarın cemaatlere akreditasyon dağıtması olur ki, çok olumsuz sonuçlar doğurur.
Sonra da STK’lara mı akreditasyon gelsin?!
Ne yapmalı, belli: Hür düşünme ve bağımsız birey olma kültürünü geliştirmek.
Paylaş