Paradigma değişiyor mu

BU topraklarda 1984 yılından beri on binlerce insanın canına mal olmuş bir süreç yaşanıyor.

Haberin Devamı

 

Devlet, bahse konu silahlı mücadelenin muhatabını “terör örgütü, ayrılıkçı terör” ve benzeri tanımlamalarla ifade ediyor.

Ancak başta ABD olmak üzere, batılı devletlerin resmi söylemleri ile fiili tutumları örtüşmüyor.

Neticede Kürt meselesi Türkiye'ye enerji kaybettiriyor.

Çözüm için uzun zamandır bir irade oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyordu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin İmralı üzerinden bir görüşme zemini oluşturulması başlangıç oldu.

Gelinen noktada PKK'nın kendini tasfiye etme konusunda mutabakat temin edildi.

Sürecin hukuki çerçevesinin de planlandığı anlaşılıyor.

Büyük resimde devletimizde bir paradigma değişimi izlenimi alınıyor.

Suriyeli ve Afganlı göçmenlerin kabulü bu değişimin ilk işaretleriydi.

Haberin Devamı

Bu değişimde geçmişin köklerinden de yararlanılıyor.

Osmanlı, çok kültürlü, çok dilli, farklı etnisitelerin oluşturduğu bir imparatorluktu.

Oysa Cumhuriyet bir ‘Ulus-Devlet Projesi’ olarak yapılandırıldı.

Türk kimliği, diğer kimliklerin üzerinde bir “şemsiye kimlik” olarak belirlendi.

Yanı sıra, 19. yüzyılın sonlarından itibaren gayrimüslim nüfus, büyük ölçüde seyreltildi.

Neticede Türk ve Sünni Müslüman aidiyet, dominant faktörler olarak Cumhuriyet projesinin ana sütunları haline getirildi.

Ancak bu model, Kürtler nezdinde, anlaşılır gerekçelerle ikna edici olmadı.

Diğer kimlikler güçsüzdü, rıza gösterdiler.

Eğitim ve kültür politikaları ile ideolojik biçimlendirme büyük ölçüde sağlandı.

Aradan koca bir asır geçti.

An itibari ile insani gelişmişlik, hukukun üstünlüğü, temel insan hakları, eğitim, sağlık, kentleşme, mutluluk, kültür ve benzeri onlarca parametre üzerinden, dünyanın medeni ülkelerine nazaran yapılan sıralamalarda maalesef en altlarda yer alan bir ülke konumundayız.

Bu durum Cumhuriyet ve ‘Ulus-Devlet Projemizin’ 100 yıllık karnesinin pek de olumlu olmadığının açık göstergesidir.

Bu sebeple kapsamlı bir özeleştiriye ihtiyacı duyuluyor.

Ulus-devletin “tektipçi” yapısı dahil, temel konularda anayasal düzenlemelerle bir değişim tartışılır olmaya başlamıştır.

Haberin Devamı

Kürt sorununa yönelik açılımı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Mevcut iktidarın Cumhuriyet değerlerine mesafeli baktığı, bilinmez bir şey değil.

Etnisiteyi geri plana alan bir toplumsal modele geçişin emareleri görülüyor.

Kültürel kodlarımızda olan merkeziyetçi ve otokratik yapı “inanç temelli” bir paydaya dönüştürülüyor.

Hayatın her alanında yaşanan “toplumsal çürüme” uygun bir ortam sağlıyor.

Buralardan kendi gerçeğini kavrayan, özgürlükçü bir ülke yaratabilmesi henüz ham bir hayal.

Ancak “bir” “sıfır” dan iyidir.

Bu anlamıyla Kürt meselesinde atılan bu radikal adım olumludur.

Yazarın Tüm Yazıları